Kaplan Dağ, sadece bölge insanının değil, gezginlerin de tercih ettiği kıymetli lokantalarımızdan. Masalarda aileler, sevgililer, arkadaşlar vardı; sıcak, samimi, doğal… Biraz unuttuğumuz gibi. Tire’den tepelere vurduğunuzda Kaplan Köyü’ndesiniz. Efeler Yolu rotasında yürüyüş yapıyorsanız, pasaportunuza Kaplan Köyü’nün mührü burada basılıyor. Köy adını Girit fatihi Kaplan Ahmet Paşa’dan almış ama hoş bir tesadüf, Anadolu parsı da en son buralarda görüntülenmiş.
Efeler Yolu, pek çok uygarlığın izlerini taşıyan ve zengin bir ekosistemi barındıran İzmir’in dağlarında, köyleri ve yaylaları birbirine bağlayan bir kültür rotası. Uzunluğu 500 kilometreyi bulan bu yürüyüş yolu, İzmir’de Bornova’nın Kavaklıdere Köyü’nden başlıyor; Nif Dağı ve Bozdağlar üzerinden Kiraz’a dönerek, Aydın sıradağlarını geçiyor ve Bülbüldağı’ndaki Meryem Ana’da sonlanıyor.
Yaklaşık 30 günde yürünebilecek şekilde planlanan rota, yürüyüşçülerin her günün sonunda bir köye ulaşabilecekleri şekilde tasarlanmış. Bu köylerin her biri, kadim değerleri günümüze taşımayı başarabilmiş yerleşimler. Şehrin doğusunu çevreleyen dağlarda yüzyıllardır doğayla uyum içinde devam eden yaşamın ve onun parçası olan zengin kültürel mirasın farkına varılmasını sağlamak; bu yolla yöre insanının refahını artırarak sürdürülebilir ve bütüncül bir kırsal kalkınmayı tetiklemek amaçlanıyor. Sorumlu turizme yönelik çalışmaları ve ayırt edici özellikleri nedeniyle, 2023 yılında Yeşil Destinasyonlar’ın “En İyi 100 Hikaye”sinden biri olarak kabul edilmiş.
Efeler Yolu’nun fikir babası Doç. Dr. Özgür Özkaya ile Birgi’de Sabiha Hanım Taş Konağı’nda buluştuk. Efeler Rotası hayalini gerçekleştirmiş olmaktan memnun, ertesi gün başlayacak bisiklet yarışı için heyecanlıydı. Birgi çok güzel. 1993’ten bu yana UNESCO koruma listesinde. Yamyam çağını (!) koruma altında geçirmiş; dolayısıyla burada her şey çok güzel. Toscana gibi değil, Birgi gibi. Bizim mimarimizde, geleneksel el sanatlarımızda, dokumacılıkta kadim bir kültürümüz ve tarihimiz var. Sevmek ve sahip çıkmak yeter.
İzmir’i arkanıza alıp dağlara doğru ilerlediğinizde, otobandan ayrıldıktan hemen sonra, plastiğin olmadığı patikaların, yaban hayatın hâlâ devam ettiği ormanların, kurtların ve kuşların hüküm sürdüğü ekosistemlerin, keçilerin özgürce otladığı meraların, nadir bitkilerin yaşam bulabildiği yamaçların ve atalık tohumlarla üretim yapan çiftçilerin varlığını keşfedebilirsiniz. Köy kahvelerinde, çınar ağaçlarının altında oturup yaşlılarıyla sohbet edebilirsiniz. Kaplan Dağ Restoran’da gün batımı mezeleri; Sabiha Hanım Konağı’nda Seçil Hanım’ın ikramı Ödemiş tulumu ve kendi salamurası çekiçte zeytin; Ödemiş’in Töngül pidesi, Birgi’nin katmeri derken 500 km’lik yürüyüş yolu benim için gastronomik bir deneyim parkuruna dönüştü.
Geçtiğimiz hafta, Boğazkale Kaymakamı Sayın Emine Karataş Yıldız’ın davetiyle Çorum’daydım. Bilim, sanat, eğitim, gelişim, sosyal girişim ve gastronomi gibi konularda sosyal etki üreten kadınların davet edildiği “Puduhepa Yeşiltaş Buluşmaları”na katıldım.
Çorum çok güzel, sade bir şehir. Gereksiz gösterişli yapılar yok, sinir bozan hiçbir şey yok. Tertemiz ve yemyeşil. Merzifon Havalimanı’ndan Çorum’a gelene kadar uçsuz bucaksız tarlalardan geçiyorsunuz. Yüksekteyiz, belli ki bulutlar daha yakın. Yol boyunca düşündüm; Çorum’la ilgili ne kadar az şey biliyorum. Nilhan Aras’ın “Çorum Mutfağına Güzelleme” kitabının üzerinden epey zaman geçmiş; bende sadece Kargı tulum peyniri kalmış. Çorum’a varınca Nilhan’a hemen sordum, “Leblebi deyip geçme, Lider Leblebi’ye uğramadan dönme” dedi. Yaşar Usta’yı ziyaret ettik. Leblebi yarışmalarının şampiyonu, işinin başındaydı. Leblebi ve tuzlu fıstık şahane. Yaşar Usta’nın nezaketine ve işine olan tutkusuna hayran kaldık.
Boğazkale-yani Hattuşa-Hitit Krallığı’nın başkenti. OKA (Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı) Çorum Koordinatörü Tuğba Purtul bizi sabah otelden aldı. Yol boyunca Çorum mutfağını konuşarak, kentin dinamiklerini dinleyerek Boğazkale’ye ulaştık. Tuğba Purtul, ODTÜ’lü; Çorum’a gelmiş, evlenmiş. Anlatırken gözleri parlıyor; ‘Ne yapabilirim, nasıl geliştirebilirim’ diye durmaksızın çalışıyor.
Kaymakam Emine Hanım, Hattuşa ören yerlerini bizimle birlikte gezdi ve Mısır-Hitit tarihini karşılaştırmalı olarak bizzat kendisi anlattı. Kıymetlim Günseli Kato, Samsun’dan turizmci Vennas Akyol ve Dodurga Kaymakamı Bilge Yıldırım da bizimleydi. Puduhepa Kadın Girişimi Kooperatifini ziyaret ettik. Hitit rölyeflerini örtü ve çantalara işliyor, farklı tekniklerle dekoratif tablolar üretiyorlar. Çok şık ve kaliteli ürünler.
Puduhepa, MÖ 13. yüzyılda yaşamış Hitit hükümdarı III. Hattuşili’nin eşi ve Hitit İmparatorluğu’nun kraliçesi. Eşiyle birbirlerine gerçek bir sevgiyle bağlı oldukları ve birlikte çok iyi geçindikleri biliniyor. Puduhepa, Hitit kraliçeleri arasında politik hayata en çok katılım gösterenlerden biri. Kraliçeliği sürecinde pek çok kraliyet hediyesi veya mührü yalnızca kralın değil, Puduhepa’nın adını da taşır. Anadolu’nun güçlü kadın deseninde önemli bir karakter. Gün boyunca farklı disiplinlerden gelen altı kadın, Puduhepa’nın izini sürdük; tacını taşıdık. Bir kez daha ülkemizin zenginliğine tanık olduk, genç kaymakamlarımızla gururlandık.
Dönüş yolunda Bizim Ora Kadın Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Emine Çiğdem Özyurt ile buluştuk. Safran, safran balı ve siyah sarımsak üretiyorlar. Az ama katma değerli ürünler, çok kaliteli. Ingredy platformu ile anlaşmışlar, daha kolay ulaşılır hale gelmiş.
Çorum şahane. Tekrar gitmek isterim. Tokat, Amasya ve Çorum birlikte çok iyi bir rota olur. Elbette Anadolu’nun kadınları her alanda fark yaratıyor.
GENEL
14 gün önceGÜNDEM
15 Haziran 2025SPOR
15 Haziran 2025GÜNDEM
15 Haziran 2025GÜNDEM
15 Haziran 2025GÜNDEM
15 Haziran 2025FOTO GALERİ
15 Haziran 2025