Fiyat, film ve moda sarmalında ABD’deki ‘Made in Türkiye’ algısı
DR. TİMUR BOZDEMİR
İhracatçı
Bir ekonomist ve hazır giyim ihracatçısı olarak, kaybedecek vakit olmadığından; bayram boyunca tatil yapmanın bu kez benim için fazla bir lüks olacağını düşündüm ve Türkiye’de piyasalar kapalı olduğu için bu süreyi ABD’de çeşitli görüşmeler yaparak geçirmeyi uygun gördüm. Her iki şapkamla birlikte 12 günlük iş gezimin kısa tespitlerini, siz değerli DÜNYA Gazetesi okurlarıyla paylaşmak istedim.
ABD kendi iç dinamikleri ile tüketim alışkanlıklarının çoğunu korumayı başarmış olsa da artık bu anlamda en üst seviyede değil ve en canlı dönemini yaşamıyor. Perakendecilerle yaptığım görüşmelerde, ABD’lilerin harcama iştahının fiziki mağazalarda oldukça düştüğünü ancak online dünyasının büyümeye devam ettiğini, toplamda ise göreceli olarak, pandemi öncesindeki iyi yılların halen altında olduklarını söylüyorlar.
ABD’li tekstilciler penceresinden bakınca Türkiye kaliteli mal yapan, pahalı ama iddialı bir ülke. Yani bizi gayet iyi tanıyorlar. Sokaktaki adama göre ise iyi filmleri olan ülkeyiz!
Ekonomik istikrarsızlık bazı ABD’li şirketlerde soru işaretleri yaratıyor ancak bu, hiçbiri için ticaret yapmaya engel bir konu değil.
Hazır giyim ithalatında birinci
Kaliforniya, (tek başına dünyanın 5’inci ve ABD’nin eyalet bazında en büyük ekonomisi) New York’tan büyük bir ekonomiye sahip olsa da New York; 21 milyar dolar ile hazır giyim ithalatında birinci sırayı tutuyor. Kaliforniya ise 19 milyar dolar ile ikinci. Sadece bu iki eyaletin, Türkiye’nin 17,5 milyar dolarlık toplam hazır giyim ihracatının iki katından fazla ithalatı var. Bu da aslında 50 eyaletlik ABD’nin tek bir eyaletini bile dolduramamış bir sektör olarak, bize ‘ünlü olmadan emekli olmuş’ bir Yeşilçam artisti görünümü veriyor… Çünkü ülkemizde son iki yıldır hazır giyim sektörü yüzde 30 küçüldü ve neredeyse sahnelerden çekiliyor…
Ben bu seyahatimde gene her iki eyaleti ziyaret ettim ve şimdiye kadar zihnimde canlanan resim daha da netleşti. Kaliforniya gelir dağılımı bozukluğu ile (bizdeki evsiz sayısının nüfusumuza oranı ile Kaliforniya’nınkini kıyasladığımızda, bu eyalette bize göre dört kat daha fazla evsiz insan var) aslında dengeli ve refah içinde bir hayatı ‘zannettiğimiz kadar’ yaşatamıyor. Çünkü bu eyalette toplam gelirin yüzde 20’sini, piramidin en tepesindeki yüzde 1 alıyor. New York, biraz daha dengeli bir gelir dağılımına sahip ve toptan hazır giyim satın alması ve aynı zamanda perakende gücü biraz daha iyi. Tabii Kaliforniya’daki Atnerton, Hillsborought, Los Altos, Rolling gibi mahalleleri bu işe katarsak (ortalama kişi başı gelir 200 binin üstünde) bence biz Türk hazır giyimcileri olarak sağlıklı karar veremeyiz. Bu tip yerler genellikle ABD, İtalyan ve Fransız markalarının elinde. Biz o pazarda yokuz. Bana göre en büyük eksiklerimizden biri, üretim kalitemizi bu pazarlara anlatacak iletişim kanallarını bulmamamız. Bu konuda halen ciddi bir gayretimiz de yok…
New York, tedarik ve lojistik konularında da daha kolay. Hem doğu ile çalışmaya alışkın hem de birçok çözüm sunabiliyor. New York’lu firmalar 33. ve 40. Sokak arasında konumlanmış ‘Garment District’ ile bu iç iletişimi de sağlıyor. Biz nasıl ki İstanbul’un Laleli, Osmanbey, Merter gibi semtlerine yıllardır yatırım yapıyorsak onlar da Manhattan’ın en değerli bölgelerinden birini tekstil-hazır giyime ayırmış. Bu yönüyle de Kaliforniya’nın önünde.
Sekiz sene önce ilk kez Kaliforniya’da gördüğüm ham tarla, artık daha fazla işlenmiş ve hemen hemen her ülkeden daha fazla insan burada mal satmaya çalışıyor, ancak halen New York’taki kadar katı bir rekabet yok. Fiyatları New York’tan biraz daha yüksek. Robot kuryelerin ve şoförsüz taksilerin olduğu bir şehirde kimse 20 dolar farka pek de takılmıyor…
ABD tüketici penceresinden bakıldığında, en önemli sorun Türkiye’nin ABD’de marka bilinirliğinin zayıf olması. ‘Made in Türkiye’ etiketi hâlâ bazı pazarlarda, Bangladeş ya da Pakistan kadar olmasa da ‘ucuz üretim’ algısı yaratabiliyor. Türkiye’nin maalesef moda tasarımında bir Fransa/İtalya gibi global imajı yok ayrıca ülkemiz; ABD pazarında Çin, Vietnam, Bangladeş gibi ülkelere karşı fiyat rekabetinde dezavantajlı durumda…
Peki, hal böyleyken Amerika’ya daha fazla satış yapmak İçin neler yapmalı? Başlıklara kısaca değinelim:
1- Konumlandırma stratejisi oluşturulmalıyız ve “Asya fiyatının biraz üzerinde ama Avrupa kalitesinde” mesajı vermeliyiz. Ayrıca “Avrupa kalitesinde ama Avrupa’dan daha hızlı” diğer bir slogan olabilir.
2- Türkiye olarak, tasarım yetkinliği ve çevik üretim kabiliyetimizi mutlaka vurgulanmalıyız.
3- Ürünlerimiz ABD pazarına özgü geliştirilmiş olmalı. Malum ABD pazarı çok büyük ve çok segmentli. 72 milletten alıcı var desek abartmış olmayız. Hedef segmentler netleştirilmeliyiz, özellikle ana başlıklarımız şunlar olmalı:
* ABD kalıbına uygun hızlı moda
* Sade ve şık
* Lüks sokak modası
* Sorunsuz tedarik
İhracatçıyı kültür elçisi olarak görmeliyiz
Tabii tüm bunları yapabilmek için öncelikle üreticimizin vize problemi halledilmeli. Hazır Trump hükümetinin, Türkiye ile arası iyiyken, bunu bir fırsata çevirmek çok iyi bir hamle olur! Herhalde buna herkesten çok Hazinemizin ihtiyacı vardır. Ayrıca ihracatçıyı; ülkeye döviz getiren bir kaynak olduğu kadar, daha iyisini yurt dışında görüp ülkesine taşıyan bir kültür elçisi olarak da görmeliyiz! Kabul etsek de etmesek de bizim beş katımız bir satın alma gücü ile yaşayan bu ekonomilerden öğrenecek çok şeyimiz ve o zamana kadar oradan ülkemize taşıyacak birçok iş modeli var.
Özellikle Kaliforniya sokaklarını dolduran insansız araçları, bakalım kaç sene sonra ülkemiz sokaklarında göreceğiz. Şimdilik çalışmaya devam!
source