Finans odaklı tarım devrimi olur mu?
İBRAHİM OĞUZ-Uluslararası Tarım ve Finansman Uzmanı
Tarımı finans sektörü dönüştürecek! Bu söz, yıllarca Tarım Orman Bakanlığı’nda üst düzey görev yapmış bir bürokrata ait.
Türk tarımı, kamu kaynakları ve finans sektörünce tahsis edilen kredi bakiyesi toplamına bakıldığında yıllık 40 milyar dolarlık kaynak kullanıyor. Buna karşılık yıllık 78 milyar dolarlık Tarım GSYH oluşturabiliyor. Tarımın yıllık büyüme rakamlarına bakıldığında verilen destekler artı kullanılan finansman büyüklüğü açısından incelendiğinde beklenen büyüme ve ivmenin gerçekleştiği tartışma konusudur. Birçok çevrelerince bu kadar büyük kaynak kullanarak sektörün dönüşümün ve büyümenin yeterli olmadığı görüşündedir. Bakış açılarında bazı eksiklikler olmakla beraber, dönüşüm ve büyüme için sermaye kaynaklarının efektif kullanılmadığı herkesin ortak görüşüdür.
Finans, tohum kadar gerekli
Bugün ülkemizin tarım sektöründe onlarca yapısal sorunlar var. Bunların dönüşümü için kaynağa, yanı finansmana ihtiyaç var. Ölçek ekonomisinin artırılmasından miras konusunun çözümüne; iklim adaptasyonunun oluşturulmasından dijital üretime geçişte finansman varlığı belirleyici olacaktır. İşte bu noktada, geçtiğimiz aylarda düzenlenen 4. Tarım Şurası’nda alınan finans ile ilgili bazı kararlar dikkat çekiyor. Bu kararlar hayata geçerse, tarım sektörü ile finans sektörü arasında yepyeni bir dönem başlayabilir mi? Tarımda değişim, dönüşüm ve ivme sağlanabilir mi?
Bu soruların cevaplarını, 4. Tarım Şurası sonrası alınan üç kararın ipuçlarını takip ederek anlayabiliriz.
Şura kararlarının dikkat çekici maddelerden biri özel sektör bankaların yıllardır dillendirdiği ama tarım bürokrasisinin dikkate almadığı destekleme ödemelerinin özel sektör bankalar üzerinden de verilebilmesi isteklerinin şura kararlarına girmesidir. Şurada onbinlerce öneri içinden 86 maddenin içinde destekleme ödemelerini özel bankaların da verebilmesi önerisini nasıl okumalıyız? Bakanlık bürokrasisi bu maddeyi uygun görmeselerdi şura kararlarına konmayacağını, sektörü takip eden herkes bilir. Tarım bürokrasisi bir politika değişikliğine giderek finans sektöründe rekabet mi oluşturmak istiyor? Yoksa sübvansiyonlu kredi politikasında köklü bir politika değişikliğine mi gidiyor? Bugün destekleme ve sübvansiyonlu kredi ödemeleri büyük ölçüde devlet bankalarının omuzlarında. Oysa söz konusu ödemeler, düzenli ve şeffaf bir sistem kurulursa, özel finans sektörleri ile paylaşılabilir. Finans sektörleri arasında oluşabilecek rekabet, hem kaynakların çeşitlenmesini hem de finansal erişim şartlarının iyileşmesine katkı sağlayabilir. Örneğin bir banka, mazot veya gübre desteğine benzer bir kredi ürününü, devletle iş birliği içinde sunabilir. Böylece hem kamu üzerindeki yük azalır hem çiftçi daha fazla seçeneğe sahip olabilir. Tabi ki bu kaynakların özel bankalara açılmasında bazı zorlukları da olması olası. Bunların zamanla aşılabileceği düşünülmelidir.
Yeni nesil finansal araçlara geçiş şart
Tarım Şurası’nda yer alan bir başka önemli öneri ise 73. maddede saklı. Burada, “Yeni nesil finansal araçlar tasarlanmalı, satın alma garantili modeller, vergisel teşvik, sigorta destekleri ve yatırım kredileri incelenmeli” deniyor. Hatta daha da ileri gidilerek “Tarımsal Finansal Ar-Ge Birimi” kurulması öneriliyor. Bu noktada söz konusu Ar- Ge birimi kurulması ile neyin hedeflendiği sorusunun cevap bulması gereklidir. Bu öneri ile aslında tarım finansmanında inovasyonun eksikliğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Bugün hâlâ üreticiye sunulan finansal ürünler, 20 yıl öncesiyle neredeyse aynı. Günümüzde teknoloji, risk yönetimi, sürdürülebilirlik anlayışı ve pazar yapısı çok değişti. Bu noktada en önemli sorun, hâlâ bazı bankaların üretime değil; teminata dayalı kredi finansmanına yönelmeleri. İklim akıllı, ölçülebilen, teminata değil üretime odaklanan sürdürülebilir finans modellerinin bir an önce devreye alınması gerekiyor. Satın alma garantili kredi modelleri, örneğin çiftçiye “ürettiğini satamazsam borç içinde kalırım” korkusunu ortadan kaldırabilir. Aynı şekilde üretime özel sigorta sistemleri, sadece doğal afetlere değil, fiyat dalgalanmalarına karşı da üreticiyi güvence altına alabilir. Tüm bu yapıları bakanlığın önerdiği sözleşmeli üretim modeli ile Tarsim sigorta havuzunda gelir garantili poliçeler ile birleştirebilir gözüküyor.
Tarımsal Finansal Ar-Ge Merkezi’nin kurulması ile sadece yeni finansal modeller geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda bu modellerin pilot uygulamalarla denenmesini, sübvansiyonlu kredilerinin etkinliğinin artırılması sağlayabilir. Böylece tarım, daha öngörülebilir ve planlı bir finans yapısına kavuşabilir. Bu noktada Finansal Ar-Ge için Kredi Kayıt Bürosu öncü roller üstlenerek elinde var olan Tarım Kredi Değerleme Sistemi’ni (TARDES) çağın ihtiyacına doğru geliştirebilir.
Çiftçinin teminat sorunlarına garanti fonu
Tarım Şurası’nda öne çıkan bir diğer kritik konu ise 74. maddeyle gündeme gelen ‘Çiftçi Garanti Fonu’ ve ‘Kooperatif Finansman Fonu’ kurulması önerisidir. Aslına bakarsanız bu öneriler yeni değil. 2008 ve 2011 Kalkınma planlarında yazılmış; ama her ne hikmetse uygulamaya geçilmemişti.
Çiftçi Garanti Fonu ve Kooperatif Finansman Fonu kurulabilirse ne olur? Bu fonlar sayesinde, işini iyi yapan ama büyümekte zorlanan küçük ölçekli işletmelerin büyümesi kolaylaşabilir. Bugün tarımın en büyük sorunlardan biri, genç çiftçi varlığımızın büyüyemiyor oluşu. İşte bu noktada, büyümek ve yatırım yapmak isteyen gençlerimize Çiftçi Garanti Fonu devreye girebilir. KOBİ'ler için nasıl Kredi Garanti Fonu varsa, çiftçiler için de benzer bir yapı kurulabilir. Bankalar uygun gördüğü üreticilere risk almaktan çekinmez, gençler de üretime odaklanır. Özellikle dezavantajlı gruplar olan kadın üreticiler ve kooperatif üyeleri için bu fonlar büyük fark yaratarak büyümede ivme oluşturulabilir, bu sayede kalkınma tabana yayılabilir.
Türkiye’de birçok kooperatif finansmana erişimde ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Kooperatif Finansman Fonu üretici örgütlerinin finansmana erişimini kolaylaştırır. Kooperatifler bu yolla hem üyelerine uygun maliyetli kredi sağlayabilir hem de birlikte üretim kültürü güçlenmesinin yolu açılabilir duruyor. Ayrıca fonlar aracılığıyla yapılacak denetim ve eğitimler, sadece para değil bilgi akışını da beraberinde getirebilir.
Tarımın geleceği yeniden yazılabilir
Tarım Şurası’nda alınan ve tarım finansmanında dönüştürücü olarak yorumladığımız bu üç önerinin kaynağının kimlerden geldiği, ilk 86 madde içine nasıl girdiği merak uyandırıyor. Gözden kaçırılmaması gereken nokta, Tarım Şurası’nın Tarım Ekonomisi atölyesi çalışma toplantısına Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de katıldığıdır.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı 4. Tarım Şurası kararlarını çok önemsediğini ve her defasında uygulamaya geçireceğini belirtiyor. Lakin şura kararları hükümeti bağlayıcı nitelikte olmayıp tavsiye niteliğinde olduğu unutulmamalıdır.
Alınan şura kararlarının ne kadar uygulayacağımızı bekleyip göreceğiz. Dönüştürücü gözüken bu kararlar hayata geçirilebilir ise tarımın geleceği yeniden yazabilir. Gençleri sektöre çekebilir, yatırımlar artabilir, bankalar arasında rekabet koşullar iyileşebilir. Sektörün üzerine yapışmış muhtaçlık sendromu yerine yatırım alan ve büyüyen, dünya ile rekabetçi, kendi ayakları üzerinde durabilen bir sektör haline gelebilir.
Üretimin önünü açmak ve üreticiyi pozitif yönden dönüştürmek istiyorsak, sadece beşeri kaynaklarımızı değil, sermayelerimizi de doğru bir şekilde planlamalıyız.
source