Son dakika… Özgür Özel: Krizin tek sorumlusu Erdoğan'dır!

Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP), İBB Başkanı ve partinin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından başlattığı "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" miting serisinin yeni durağı Tekirdağ oldu.

Söz konusu mitinglerin 11'incisi olan Tekirdağ Mitingi, saat 19:00’da Süleymanpaşa Cumhuriyet Meydanı’nda yapılıyor.

Vatandaşların Cumhuriyet Meydanı'na akın akın geldiği miting, büyük bir coşkuyla başladı.

Ziraat Odası Sözcüsü Ender Çeşme miting başlangıcında söz alarak çiftçilerin sorunlarını dile getirdi.

YÜCEER: GÜCÜMÜZ HALKTAN YOLUMUZ ATATÜRK'TEN

Mitingde konuşan Tekirdağ Belediye Başkanı Candan Yüceer, "Biz Tekirdağ'ız, biz korkmuyoruz, biz susmuyoruz. Bu ülkeyi sevenler karanlığa terk etmezler. Gün gelecek adalet yerini bulacak. Yaşanacak güzel günler için mücadeleye yürüyoruz. Ülkemizin aydınlık yarınlarına olan inancımızla 'her şey çok güzel olacak" diyerek CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e teşekkür etti.

Konuşmasında İmamoğlu'na da değinen Yüceer, "Yanıbaşımızda tutsak edilen sayın İmamoğlu'na kucak dolusu sevgiler gönderiyoruz. Bu yolda asla yalnız yürümeyeceksin diyoruz. Tekirdağ, Trakya, Türkiye seninle. Bizim gücümüz halktan, yolumuz Atatürk'ten..." ifadelerini kullandı.

İMAMOĞLU: BİR ÜLKE HUKUKLA, VİCDANLA, GÜVENLE AYAKTA KALIR

Yüceer'in ardından tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mesajı da okundu. İmamoğlu'nun mesajını Tekirdağ İl başkanı Levent Gündoğdu aktardı:

Mesajına "Kadınlara, gençlere, işçiye, emekliye, çiftçiye, esnafa Tekirdağ'ın bereketli topraklarına, alın teriyle büyüyen sanayisine, bu güzel memleketin geleceğine inanan herkese selam olsun" diye başlayan İmamoğlu şunları söyledi:

"Bugün Türkiye bir dönüm noktasında. Ya yönümüzü demokrasiye, hukuka, fırsat eşitliğine dönüp yarınlara umutla bakacağız. Ya da her şeyi her yeni gün zulmünü büyüten bu anlayışı sürdüren güvensizliğin içinde savrulmaya devam edeceğiz.

Türkiye'de bugün en çok örselenen şey adalet duygusu. Hak aramak suç. İnsanlar mahkemelerin önlerindeki yazılı kurallara, kaidelere göre değil, kişiye göre muamele yapıldığını görüyor. Bu şahsileştirilmiş sözde hukuk düzeninde iktidara eklenmemiş hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. 

Yürüyüşe milletimiz hak ettiği onurlu bir yaşamı, refahı kazansın diye çıktık. Yine milletimizi yanımıza alarak çıktık. Fakat bu yürüyüşü engellemek için 19 Mart darbesinden beri türlü kumpaslar kurmaya çalışıyorlar.

Sözde yargı eliyle sadece ben ve görev arkadaşlarım değil, tüm Türkiye rehin alınmaya çalışılıyor. Bilin ki ne bizi ne milletimizi yıldırabilirler. Korkularına da oyunlarına da boyun eğmeyiz. Tekirdağ üretimin emeğin çalışkan şehri ama bunca zenginlik Tekirdağlıya refah olarak dönmüyor. Bunca insan üç vardiya üretirken geçim derdinde.

Yarın demokrasiyi birlikte inşa edeceğiz. Bu beraberliğimizin bizi umutlu yarınlara koşar adım götürecek. Kimseyi arkada bırakmayacağız. İnadımızı, cesaretimizi elimizden almalarına izin vermeyeceğiz. Her şey çok güzel olana kadar mücadeleye devam."

ÖZEL: CUMHURBAŞKANI İMAMOĞLU OLACAK

İmamoğlu'nun mesajının ardından CHP Genel Başkanı sahneye çıkarak meydanda toplanan on binlere seslendi.

'KRİZİN TEK SORUMLUSU ERDOĞAN'

İktidara ekonomi üzerinden yüklenen Özgür Özel, "2018’den beri Türkiye bir krizin içine girdi ve çıkamıyor çünkü kriz yılla ilgili değil sistemle ilgili. Bu krizin bir sorumlusu var o da her şeyi ben bilirim, ben ekonomistim, dış politikayı ben bilirim diyen Erdoğan bu krizin tek sorumlusudur" ifadelerini kullandı.

FATİH ALTAYLI'NIN TUTUKLANMASINA TEPKİ

Gazeteci Fatih Altaylı'nın tutuklanmasına da tepki gösteren Özgür Özel, "Fatih Altaylı'yı bir cümlesinden tutuklayıp hapse attılar; yanlış yaptılar. Cezaevlerinin iç avluları doldurularak iç cephe güçlendirilmez. İç cephenin gücü demokrasiden geçer" dedi.

'DÜNÜN MAZLUMU BUGÜNÜN ZALİMİ OLDU'

Konuşmasında tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na da değinen Özel, "Elbette o sandık gelecek. Seçilecek Cumhurbaşkanı, sonuncu gibi al ananı da git diyen değil; birincisi gibi 'Köylü milletin efendisidir' diyecek" diye konuştu.

'Erken seçim' çağrısı da yapan Özel, Erdoğan'a şu sözlerle de yüklendi:

"Cumhurbaşkanı adayımıza darbeye kalkıştılar. Geçmişte 1 gün polisle alınmayan, 1 gün gözaltında olmayan, 1 gün tutkulu olmayan; bugün kendisine edilmeyeni geleceğin cumhurbaşkanına yapmaktadır. Dünün mazlumu bugünün zalimi olmuştur."

ÖZEL'İN KONUŞMASININ TAMAMI...

Anadolu'nun farklı kentlerinde kalabalıklarla buluştuklarını belirterek, 19 Mart sürecinden bu yana 28 büyük miting gerçekleştirdiklerini ifade etti.

"Artık kale siyaseti bitmiştir. 'Onun kalesi, bunun kalesi' siyaseti son bulmuştur" diyen Özel, şöyle devam etti:

"Karşımızda artık milletin derdiyle dertlenmeyen bir iktidar var, tek dertleri oturdukları koltuktan kalkmamak, hükümetlerinin devamını sağlamak ve asla iktidardan düşmemek. Oysa, demokrasi kim iktidara geldiğinde ne yaptığına göre şekillenen bir rejim değildir. Karşımızda 23 yıldır girdiği seçimlerden birinci çıkan ve ülkenin kurucu partisinin ta 1950'lerde seçimleri ilk kez kaybettiğinde yaptığını yapamayan, 23 yılın sonunda bir kez seçim kaybeden, bunu hazmedemeyen ve bunun için yapmadık kötülük bırakmayan, sandıktan kaçan, milletten korkan bir iktidar var. Sadece, kendisini düşündüğü için artık Tekirdağ'ı düşünmüyor, çiftçiyi düşünmüyor ve kibirden gözleri dönmüş, cam kulelerden, sırça köşklerden, fildişi kulelerden millete yukarıdan bakıyorlar. Sizleri bulundukları fildişi kulelerden karınca gibi görüyorlar, ezmeye kalkıyorlar. Buradan Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Milleti karınca gibi ezemezsin. Karıncanın kardeşi var, o da Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

Tekirdağ'ı yok sayıyorlar, Türkiye'de 10 şehir toplam verginin yüzde 87'sini ödüyor. Tekirdağ da bunlardan bir tanesi. Tekirdağ, geçen sene 2024 yılında tam 75 milyar TL vergi ödedi. Ama aynı yıl bu iktidar Tekirdağ'a 17 milyar TL'lik hizmet yaptı. Yani 5 veren, 1 alan... Tekirdağ'dan alırken kepçeyle alan, Tekirdağ'a verirken çay kaşığını bile çok gören bir iktidarla karşı karşıyayız. Tekirdağ, bir damla suya muhtaç. Tarım arazilerinin sadece yüzde 5'i sulanabiliyor. Barajlar, göletler yetersiz. İktidarın 112 milyon TL gereken gölet için bu sene iz ödenek olarak 1000 TL koyduğunu, 117 milyon TL gereken Emiryakup göleti için 1000 TL koyduğunu... Tekirdağ'ın su sorunu için sadece 1000'er TL'den 2 bin TL'lik iz ödenek bırakanların Tekirdağ'da izlerinin olmadığını, Tekirdağ'a gelip de size bakacak yüzlerinin olmadığını hepimiz gördük."

Özel, kalabalığa Ergene Nehri'nden doldurulmuş siyah renkli bir şişe su göstererek, "Erdoğan bu meydanlara geldi, dedi ki 'Nasıl Haliç'i temizlediysek Ergene'yi de temizleyeceğiz. Bakın o günden bugüne işte size Erdoğan'ın verdiği tertemiz Ergene sözü. Ergene'yi 14 sene önce 'yüzeceğiz, su sporları yapacağız' diye kandıranların Ergene'deki yüzleri budur. Ergene'yi temizleyecek olan da Türkiye siyasetini temizleyecek olan da Cumhuriyet Halk Partisi'nden başkası değildir. Ergene Devlet Hastanesi'nin yerinde tam 5 senedir bir çukur ve bir tabela var. Tekirdağ'ın tek istediği yatırım ama tek gördüğü şey nankörlüktür. 19 Mart'ta Merkez Bankası tarafından satılan 60 milyar dolar, Tekirdağ'ın ihtiyaç duyduğu tüm yatırımların 30 katından fazladır. Bunun için Tekirdağ'a para bulamayıp Ekrem Başkan'a darbe için 30 katını harcayanlardan hesap soracağız hep birlikte" ifadesini kullandı.

Özel, şöyle devam etti:

"Bu ülkede çiftçi yoksa ekmek yoktur. Tekirdağ'ın çiftçisi perişan durumdadır. 23 yılda çiftçi sayımız 500 bin azaldı. Maalesef bu iktidar geldiğinde çiftçilerin ortalama yaşı 30'lardaydı, şimdi ortalama çiftçi yaşı 58'dir. 4 genç çiftçiden 3'ü asgari ücretli bir iş bulursam bir daha tarlaya girmem demektedir. Türkiye, tek başına kendi kendine yetebilen ülkelerden biriyken, bugün tarımda da hayvancılıkta da artık bu mesleği yapmak isteyenlerin kalmadığı, duranların pişman olduğu, borç batağında yüzdükleri bir hale dönüşmüştür. Elbette o sandık gelecek. O sandıkla beraber yeni bir cumhurbaşkanımız olacak. O cumhurbaşkanı sonuncusu gibi çiftçiye, köylüye 'Al ananı da git' diyen değil, birincisi gibi 'Köylü milletin efendisidir' diyen birisi olacak.

Bugün Türkiye, gıda enflasyonunun en yüksek olduğu Avrupa ülkesi. Bütün Avrupa'da ortalama gıda enflasyonu yılda yüzde 3. Oysa Türkiye'de yüzde 33. Geçen sene buğday fiyatı 9,25 TL açıklanmıştı. Çok büyük sıkıntılar çekilmişti ve bu sene için en az 16,5 TL buğday fiyatına ihtiyaç vardı. Ama buğdaya 13,5 TL fiyat verdiler. Geçen sene verdikleri fiyatı, bu kadar artan maliyetlere, mazot maliyetine, gübre maliyetine, işçilik maliyetine rağmen 13,5 TL'de bıraktılar ve buğday üreticisini perişan ettiler. Elimde kilosu 13,5 TL olan buğday var. Bu buğdayı satıyorsunuz ve bunun sonucunda 1 kilogram buğday satarak, 250 gramlık bir ekmek bile alamıyorsunuz. 1 kilogram buğday ile bir ekmek aldırmayan bu hükümete yazıklar olsun."

Özel, elindeki ekmeği yanındakki Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak'a uzatarak, "Ekmeğinizi Faik Bey'e emanet ettik. Faik Bey, büyüyecekse sen büyüteceksin, sen büyüteceksin" ifadesini kullandı.

Özel, şunları kaydetti:

"Kuraklık ve don felaketi Tekirdağ'da üreticiyi vurdu. Buğdayda, üzümde, şekerpancarında yaşanan kayıplar çiftçilerin canına tak ettirdi. Bu iktidar, zararları karşılama noktasında isteksiz. Böyle iktidar olunmaz. Bu kadar zarar varken, çiftçiler, köylüler böyle yalnız bırakılmaz. Çekilin kenara, çiftçilerin, köylülerin, hayvancılıkla uğraşanların dostları gelsin. Halkın partisi Cumhuriyet Halk Partisi gelsin. Millet, bir rahat nefes alsın. Tekirdağlı üreticiler rekor kırarlar, verimde rekor kırarlar, hasatta rekor kırarlar ama maalesef geçimin iyi olduğu, traktörlerin yenilendiği, tarlaların alındığı, 3 gece 4 gün düğünlerin yapıldığı günler maalesef çok gerilerde kaldı. Buradan hepinize söz veriyoruz ki o günleri geri getireceğiz, and olsun ki geri getireceğiz.

Maalesef Türkiye, bu sene yurtdışından sığır ithalatında dünya şampiyonu oldu. 10 yılda toplam 8 milyar dolar canlı hayvan ithalatına para ödendi. Besici Uruguay'dan dana alıp satsa 6 bin TL para kazanıyor. Ama kendi besleyip büyüttüğünde 36 bin TL zarar etti. Kendilerine yerli ve milli diyenler Uruguaylı çiftçinin ürettiğine dünyanın parasını verip yerli ve milli, alnının terini akıtan üreticimize zarar ettirdiler. Hayvancılıkla da, besicilikle de uğraşsa, süt üreticiliği de yapsa, buğday da üretse, Türkiye'nin dört bir yanındaki çiftçilere sesleniyorum: Bu iktidar sizin düşmanınızdır, dostunuz Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Bugün çiftçi üretiyor ama kazanamıyor. Çiftçinin ürettiğini asgari ücretli, emekli alamıyor. Bir yanda servetine servet katanlar var, diğer yanda her geçen gün yoksullaşanlar var. Türkiye tarihinin en büyük gelir adaletsizliğini yaşıyoruz. 2018'den beri Türkiye bir krizin içine girdi ve çıkamıyor. Çünkü krizin yılla ilgisi yok, krizin getirilen sistemle ilgisi var. Bu krizin bir tane sorumlusu var. Her şeyi ben bilirim diyen, ben ekonomistim diyen, dış politikayı ben bilirim diyen, çiftçiye, üreticiye had bildiren, herkese sataşan, tepeden bakan tek adam Erdoğan bu krizin tek sorumlusudur.

Bu yüzden Türkiye'nin içinde bulunduğu kayıp yıllardan kurtulmak için, ileriye umutla bakabilmek için buğdayını üretip de sattığında borcunu kapatabilmek için, borçlu kalmamak, faiz altında ezilmemek için, ürettiği sütten para kazanmak için, besicilikten para kazanmak için, ayçiçeği üretince para kazanmak için bu iktidarın değişmesi lazımdır, değişmesi şarttır. Bunun için buradan hep bir ağızdan sesleniyoruz: Ey Erdoğan, ben halkım. Ben milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir. adayımı yanımda, sandığı önümde görmek istiyorum. Sandık gelecek, bu iktidar gidecek. Cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu olacaktır. 

Bu iktidarın gitmesinde bakın en çok kimin menfaati var. 2002 yılında asgari ücretli 7 çeyrek altın alıyordu, bugün asgari ücretli sadece 3 çeyrek altın alabiliyor. Her asgari ücretli, her ay 4 çeyrek altın zarardadır. Bu iktidar geldiğinde en düşük emekli maaşını alan emekli 8 çeyrek altın alıyordu, bugün en düşük emekli maaşı 2 çeyrek altın alıyor. Bu kayba can dayanmaz. 5 litrelik teneke ayçiçek yağı geçen sene 295 TL'ymiş, bu sene 450 TL olmuş. Yüzde 52 zam almış. Geçen sene asgari ücretli, 58 litre ayçiçek yağı alırken, bu sene 49 litre alabiliyor. Geçen sene bir emekli maaşıyla 42 litre ayçiçek yağı alırken, bu sene 32 litre alabiliyor. Ey asgari ücretliler, ey emekliler, evinize, mutfağınıza bir hırsız dadanmış. Çeyrek altınlarınızı, sofranızdan yağınızı, ekmeğinizi, sütünüzü emeğinizi çalıyorlar. Bu hırsızlara bundan sonra geçit vermeyin. Bu iktidarı gönderin, ekmeğinizi de emeğinizi de kurtarın.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Yunanistan'da asgari ücretli 20 ay çalışınca sıfır bir Renault Clio alıyormuş. Bulgaristan'da 35 ay, Romanya'da 21 ay çalışınca Renault Clio alınıyormuş. Almanya'da Hans 8 aylık maaşını verdi mi Renault Clio alıyormuş. Tekirdağlı Hasan abi 67 ay çalışınca bir Renault Clio alıyormuş. Almanya'da 8 asgari ücret bir araba alıyor, Türkiye'de 67 asgari ücret bir araba alıyor. Türkiye'de emeği bu kadar ucuzlatan, emeği bu kadar sömüren, asgari ücretlinin emekçinin, alnının terini bu kadar sömüren bir iktidar gelmedi, bundan sonra da gelmeyecek. Bunları göndereceğiz, alınterinin kıymetini bilenleri getireceğiz" dedi.

Temmuz ayında emeklilere seyyanen zam ve asgari ücrete ara zam yapılması için büyük bir mücadele verdiklerini belirten Özel, şunları kaydetti:

"Dünyada olup bitenleri dikkatli okumak, dikkatli takip etmek lazım. Bölge tekinsiz ve kırılgan. Bir tedirginlik çağı içindeyiz. Her geçen gün işler daha da kötüye gidiyor. İsrail'in Filistin'e yaptığı soykırımı bırakın kınamak, teşvik eden, takdir eden bir Amerikan yönetimi var. Trump gelmiş, deli taklidi yapıyor. Esas hesap, Gazze'nin önündeki Avrupa'ya 100 yıl yetecek ve bizim de Kıbrıs'ımızın da söz sahibi olması gereken hidrokarbon yatakları. Bu büyük oyunu, dünyanın çeşitli ülkeleri İsrail ile birlikte planlıyorlar ve Türkiye'ye burada çok küçük, iç politika açısından işe yarayabilecek ama orta ve uzun vadede Türkiye'ye büyük kaybettirecek bir plan yapıyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti nükleere de karşıdır, bölgedeki yeni bir savaşa da karşıdır. Bu Amerika'nın gelip de müdahale ettiği hiçbir ülkeye istikrar gelmedi, demokrasi gelmedi. Ne Irak'ta ne Libya'da ne Afganistan'da ne Suriye'de ne de İran'da elbette demokrasi yok, olmalıdır. Seçimler yapılmalı, bu ülkelerin demokratik seçimlerle seçilecek yönetimleri bu ülkeleri yönetmelidir. Ancak, bu ülkelere güya istikrar getireceğiz diye gelenler buraları talan etmek, istikrarsızlığa sürüklemek, Müslüman kanı akıtmak dışında bir şey yapmadılar. Biz bu kaosa karşıyız. İsrail'in daveti üzerine Amerika'dan kalkan B-2 uçakları, İran'da nükleer tesisleri vuruyorlar. Bu nükleer tesislerin müzakere yoluyla denetlenmesi, diplomasiyle kontrol altında tutulması, sadece zenginleştirilen uranyumun enerjide kullanılması, atom bombasına, nükleer silaha dönüşmemesi bizim savunduğumuz bir gerçekken, uluslararası hukuka aykırı biçimde, kıtalar ötesinden gelip diplomasiye imkan vermeden, İsrail'in çılgınlığının peşine takılarak hem bir bölge savaşını hem bir dünya savaşını başlatabilecek sorumsuzluğu, hem yanı başımızda ortaya çıkabilecek nükleer sızıntının karşısında durmak gerekirken, bugün ülkeyi yöneten iktidar Netanyahu ile sözde kayıkçı kavgası yapmakta ama onu şımartan, arkalayan ve dün akşamki uluslararası hukuku hiçe sayan saldırıyı yapan Trump'a ağzını açmamakta. Sanki olan biten Trump'sız oluyormuş gibi kulağının üstüne yatmaktadır. Buradan Trump'ı kınamayan Erdoğan'ı ve AK Parti yönetimini kınıyoruz. Türkiye'nin yanı başında hukuksuz operasyonlara, sağlığımızı tehdit edecek, nükleer sızıntı tehlikelerine başlayacak bitmeyecek savaşlara, hepimize kaybettirecek yeni ekonomik krizlere karşı duruyoruz. AK Parti iktidarının yapmadığını, yapamadığını açıkça söylüyor, ABD'nin yaptığı bu saldırıyı kınıyoruz, kınıyoruz, kınıyoruz.

Elbette iç cephe güçlü olmalıdır. İç cepheyi güçlendirmenin yolu, ülkeyi demokrasiden uzaklaştırmak, ana muhalefet partisini şeytanlaştırmak, iftiralarla, hakaretlerle, haysiyet cellatlığıyla, ailelerle uğraşarak bir siyasi partiye düşman hukuku uygulamak, muhalefeti bir engel, yok edilmesi gerekenler olarak görerek iç cephe güçlendirilmez. Cezaevlerinin iç avlularını gazetecilerle, öğrencilerle, muhaliflerle doldurarak iç cephe güçlendirilmez. En son, gazeteci Fatih Altaylı'yı bir cümlesinden tutukladılar. Hapishaneye koydular, yanlış yaptılar. Gazetecileri, öğrencileri, belediye başkanlarımızı, arkadaşlarımızı tutuklayanları kınıyoruz. Cezaevlerinin iç avlularını doldurarak iç cepheyi güçlendiremezsiniz. İç cephenin gücü demokrasiden geçer.

Bir yandan ‘yerliyiz, milliyiz’ diyenler, seçim gelirken Altay Tankı’nı gösterenler, hepimizin gurur duyduğu Kaan’ı bir uçurup indirenler, F35 projesinden çıkma pahasına S400 alanlar ve Türkiye’yi savunmada büyük sıkıntıya sokanlara sesleniyoruz: 20 yıldır tek uçak, filomuza katılmadı. F35’ten, S400 meselesini iyi yönetmediğiniz için kovuldunuz. F16’larımıza gerekli revizyonların yapılmasını sağlayamıyorsunuz. Altay Tankı’nın motorunda sorun var. Kaan’ın artık hızla filoya katılması lazım. Cumhuriyet Halk Partisi, güçlü ekonominin de güçlü milli güvenlik politikalarının da güçlü savunma sanayinin de teminatıdır. Cumhuriyet Halk Partisi, güçlü Türkiye’nin kurucusu, önümüzdeki yüzyılda güçlü Türkiye’nin tek teminatıdır.

19 Mart’ta bir darbe girişimine muhatap olduk. Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğimiz gün Cumhurbaşkanı adayımıza darbeye kalkıştılar. Cumhurbaşkanı adayımızı alıp, dört gün nezarethanelerde tutup, Silivri zindanına koydular. Dünün mazlumu, bugünün zalimi olmuştur. Ama korkunun ecele faydası yoktur. Sandık gelecek, bu milletin takdiri ile Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacaktır. Sayın Erdoğan, Ekrem İmamoğlu üniversiteli arkadaşlarıyla iftar yapıyor, arada toplanıyor yemek yiyor. 11’erden maç yapıyorlar. Senin tavla oynayacak bir üniversite arkadaşın var mı? Çağır bir görelim. Erdoğan tavla oynamak istediği için kendisinin üniversiteden bir arkadaşı aranmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nde Tayyip Erdoğan’la üniversite yıllarından fotoğrafı olan bir kişi aranmaktadır. Acilen başvursun. Adamın tavla oynamaya bir tane üniversite arkadaşı yok. Ekrem İmamoğlu’nun helal diplomasını iptal ettirmeye çalışıyor. Yazıklar olsun.

Bir iftira attılar, iftiranın içinden çıkamıyorlar. 94 gün oldu bir kanıt bulamıyorlar. 1 lira rüşveti ispatlamadılar. Ne iftira attılarsa tam terse döndü, mahcup oldular. Son anketlere göre yüzde 22’ye düşmüş yalanlarına inananların oranı. Milletin gözünden de gönlünden de düştüler. Ekrem Başkan’ın en yakın dostlarına, Ekrem Başkan’a iftira atması karşılığında özgürlük teklif ettiler. Kadınları küçücük çocuklarıyla tehdit ettiler. Buna evet demeyenleri Türkiye’nin dört bir tarafındaki hapishanelere dağıttılar. 40 kişinin kalacağı koğuşa 55 kişiyi doldurmuşlar, 56’ncısı bizim arkadaşımızı yollamışlar. Yerde yatmanın sırası var. Tuvaletin sırası var. En temel insan haklarının ihlal edildiği yerde insanları bezdirmeye, iftiraya ikna etmeye çalışıyorlar. En son Kandıra’da tuttukları bir arkadaşımızı avukatsız İstanbul’a çağırıp, bir başsavcı, üç savcı karşısına geçip ‘Sohbet edelim, doğruyu söyle, imzayı at kurtul. Yoksa aileni de alacağız’ demişlerdi. O, iftiracı olmadığı için 26 yaşındaki evladını alıp bir başka cezaevine, yeğenini alıp bir başka cezaevine koydular. İnsanları kendilerine yaptıkları işkence yetmeyince, sağlık sorunları olan evladının sağlığıyla tehdit etmeye başladılar.

Bu kadar zulüm ile abad olunmaz. Evlada dokunanın, babaya dokunanın, eşe dokunanın, mertçe mücadele etmeyenin bu milletin gönlünde bundan sonra yeri olmaz. Namertçe saldıranlardan bu millet önüne gelen ilk sandıkta hesap soracaktır. Öyle bir yalan çıkardılar ki MASAK Raporu’nda Ekrem Başkanımızın oğlu Selim, babasının rüşvet paralarını yurt dışına kaçırmış, şirket kurmuş diye yalan attılar. Bu yalanı ortaya çıkaran avukatımız Mehmet Pehlivan’ı, bunları anlatmasın diye içeriye attılar. MASAK raporunda yazan ve kur oyunlarıyla televizyonda çarpıtılan birtakım satılık kalemlerin üzerinde tepindiğinin aksine, Selim kardeşimizin bir yatırım şirketi için ‘Yurt dışına gönderdi, kaçırdı’ dedikleri paranın tamamı, şuradaki bir daire parasıdır. 12 milyon liradır. Bu paranın yarısı annesinin bozdurduklarından, yarısı dedesinin yıllardır bankada duran mevduat hesabından aktarılmıştır. İkisinin de analarının ak sütü gibi helal paralarının ispatı bankadadır. Dededen, anneden alınan parayla okuduğu yurt dışında iş kurmaya çalışan, bugün İstanbul için bir yarım daire parası bile olmayan şeye, milyarlık yolsuzluk diye laf eden kişiler büyük bir algı operasyonuyla aileye saldırmaktadır. Buradan gözlerinin içine baka baka gösteriyorum. Erdoğan, böyle bir yüzük göstermişti. ‘Tek mal varlığım bu alyansım’ demişti. ‘Bu alyansa bakın. İleride zenginleşirsem demek ki çalmışımdır’ demişti. Şimdi bir alyanstan, gencecik çocuklarının gemi alması sorulduğunda, ‘Gemi var gemicik var’ deyip oğlunun yaptığı ticarete ‘gemicik’ deyip, bu kadar servetini açıklamayan Erdoğan dururken; dedesi işadamı, babası 30 yıllık işadamı, servetleri kayıt altında olan Selim’in yarım daire parasından yolsuzluk icat eden, yandaş gazetecilere söylüyorum; bu yaptığınız hak değil hakikat değil, vicdan değil, Müslümanlık değil. Bu millet bunların hesabını soracak, mahkeme-i kübrada Allahutaala bu iftiranın hesabını soracak. Ne Selim’in ve Ekrem’in ne bir başka arkadaşımızın verilemeyecek hesabı yoktur. Cesaretiniz varsa iddianameyi düzenleyin, mahkemeyi TRT’den yayınlayın. Hodri meydan.

Ekrem İmamoğlu hırsız olsa, yolsuzluk yapsa bunlar onu hapse atmaz aksine baş tacı eder, transfer etmeye kalkarlardı. İmamoğlu hırsız, yolsuz olsa onu saraya çağırırlardı. ‘Yerin burası’ derlerdi. ‘Ayakkabı kutularını da al gel’ derlerdi. ‘Bizde senden çok var’ derlerdi. Bizde kasadan çıkan dolar yok. Bizde ayakkabı kutusu, çikolata kutusu, elbise askısı yok. Onun için alnımız açık, başımız dik. Çalmadık, çırpmadık. Elbette erken seçim istiyoruz. Kasımdaysa kasımda, daha erkense daha erken ama kaçarsa kaçtıkları yere kadar, hiç durmadan, usanmadan, yorulmadan, dünya siyaset tarihinin gerekirse en uzun, en kararlı, en güçlü kampanyasına hazır mıyız? 100 yıl öncesinde olduğu gibi inançla, kararlılıkla, güçle, korkmadan, gerekirse ölümü göze alarak ama teslim olmadan yürümeye hazır mıyız? Haydi iktidara yürüyelim."


source