Devlet Bahçeli: Vakit kaybedilmeden İsrail'e karşı harekete geçilmelidir
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, beş ay aradan sonra partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Bahçeli, konuşmasına "Malum olduğunuz grup toplantılarımıza bir süre ara vermiştik. 28 Ocak'ta yaptığımız grup toplantımızdan sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz." diyerek başladı.
"Kapımızı örtüp, perdelerimizi indirimeyiz" diyen Bahçeli, "Göze batmaktan ziyade gönülde kalmak amacındayız. Terörsüz Türkiye'ye ulaşmanın azim ve kararlılığındayız." diye konuştu.
"Huzurlu Türkiye’nin ardındayız"
'Terörsüz Türkiye' sürecine değinen Bahçeli, Türkiye Yüzyılını inşa ve ihya etmenin arzusunda olduklarını ifade ederek şöyle konuştu:
June 24, 2025
Huzurlu Türkiye’nin ardındayız. Süper güç Türkiye’nin amacındayız. Türkiye Yüzyılını inşa ve ihya etmenin arzusundayız. Milli birlik ve dayanışmamızı güçlendirmenin çabasındayız.
Terörsüz Türkiye’ye ulaşmanın azim ve kararlığındayız. Ülkemizin güvenliği tehlikeye düşerse kim benim önüme düşecek sorusunun cevabını iyi biliyoruz. Milletimin bekası tehdit altına girerse, kimin milli kimliğin, huzurun, barışın güvencesi olacağını iyi biliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın milletimizin aradığı bu soruların cevapları konusunda doğrudan güvendiği yegane adres olduğunun sonuna kadar da bilincindeyiz. Çünkü milletimizin çarpan nabzını her şeyimizle hissediyoruz.
Bir defasında, bayrak şairimiz Merhum Arif Nihat Asya’ya trende ve vapurda neden hep üçüncü mevkide yolculuk yaptığını sormuşlardı. O da şöyle cevap vermişti: “Ben, halkın arasına oturarak, onların konuşmalarına, atasözlerine kulak veririm. Öfkelerini, sevinçlerini dinlerim.
Bir köşede gözlerim kapalı gibi dururum, ama kulağım onlardadır.”
Hiç kuşkusuz bir düşünce insanını ölümsüzleştiren ve o’nu “Bayrak” şairi yapan hikmet elbette buradadır. Milletin sesine kulak vermek, bu sesi şuurla duyup hissetmek her şeyden evvel zamanlar üstü erdem ve empati gerektirir. Bunun yanında, soylu bir tarihe bağlılık, millete mensubiyet kıvancı hayati önem ve değerdedir. Bu yüzden diyoruz ki; insan için, aile için, millet için, ülkemiz için yapacaklarımızın, söylediklerimizin, en az yaptıklarımız kadar etkili olması gerekmektedir."
"İsrail'in İran'a saldırması barbarlıktr"
Bahçeli'nin gündeminde İsrail-İran çatışması da vardı. İsrail'in İran'a saldırısını barbarlık olarak niteleyen Devlet Bahçeli, şöyle konuştu:
"Çatışma ve savaşların birbirine eklemlenerek küresel ve bölgesel temelde kaos düzenini ikmal ettiğini görüyoruz. Bundan da oldukça kaygı duyuyoruz. Öncelikle düşünmemiz gereken Türkiye’mizdir. İsrail’in İran’a saldırısı haksızdır ve barbarlıktır.
22 Haziran’da ABD’nin İran’ın sözde üç nükleer tesisini bombalamasıyla savaşan ülkeler hattına aktif olarak girdiği açıktır. Buna karşılık İran misilleme üstüne misilleme yapmaktadır.
Burada savaş muhabirlerine benzer şekilde silahlı saldırıları tek tek anlatacak ve sırayla açıklayacak değilim. Ancak yeni bir dünya savaşıyla ilgili tahmin ve kanaatlerin yoğunlaşmasından dolayı çok boyutlu krizlere seferberlik ruhuyla odaklanmanın ertelenmez bir mecburiyet olduğunu düşünüyorum.
June 24, 2025
Tahran’a, Bağdat’a, Şam’a, ezcümle diğer komşu ülke başkentlerine atılan bombaların Ankara’ya etkisi olmayacağını iddia etmek için ya cahil ya da görevli bir işbirlikçi olmak kafidir.
İsrail, İran’a saldırarak Gazze soykırımını perdelemek istemiş, terörsüz Türkiye’nin tekerine çomak sokmayı tertip etmiş, korku uyandırarak komşu coğrafyaların Siyonist-Emperyalist kurguya göre yeni baştan tanzimini ve tasnifini planlamıştır. Coğrafyaların bombalanarak silkelenmesi, altının üstüne getirilmesi barışçıl diyalogları köstekleyecek, huzur ve istikrar özlemlerini köreltecek, vekalet savaşlarını kızıştıracak, sonu gelmeyen çalkantılar dönemini başlatacaktır.
Allah muhafaza, Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması halinde ise insanlık ve dünya medeniyeti kendi kendini yiyip bitiren, yakıp yok eden canavar bir organizmanın durumuna düşecektir.
Ne yazık ki, adaletsizliğin kökleşmesi, ahlaki iflas, manevi erime, insani felaket yer kürenin her köşesine nüfuz etmiş ve saltanat kurmuştur. Zora ve zorbalığa dayalı haksız güç kullanan mütehakkim ülkelerin suçu ve suçluyu, caniyi ve cinayeti kayıran sübjektif hukuk dalaveresi, güçsüzlerin haysiyeti ve insan hakları üzerine katliam şantiyesi kurmuştur.
Katliam makinesi, soykırım çetesi Siyonist barbarlığın bugüne kadar durmayışı, insanlık adına ve uluslararası hukuk namına hiçbir tazyik, tenkit, telin ve telkine aldırmaması yalnızca bir utanç anıtı gibi karşımızda değil, azami ölçüde uyanık olmamızı gerektiren ibret verici bir saldırganlık ve haydutluk anarşizmidir.
"İsrail tehdidinde tüm eşikler aşılmış, sözün hükmü hepten aşınmıştır"
Otokontrolünü kaybeden sözde bir devlet şiddetin bütün düğmelerine gözü kapalı halde basmaktadır. Sözde devlet diyorum, çünkü İsrail uluslararası hukukun evrensel ilkelerine göre devlet olma vasfından hızla kopmuş, bir cinayet aygıtına, bir ölüm mangasına, bir terör örgütüne dönüşmüştür. İsrail’in hiçbir yaptırım ve cezai takibata uğramaması, alçaklığının, korkunç azgınlığının, hak ve hukuk tanımayışının başlıca motivasyonu ve moral deposudur.
Birleşmiş Milletler aciz, atıl, dilim varmıyor söylemeye ama korkaktır.
"BM Güvenlik Konseyi sessizliğe gömülü vaziyettedir"
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kahredici sessizliğe ve tepkisizliğe gömülü vaziyettedir.
Uluslararası toplum derhal harekete geçmelidir. İslam ülkeleri üç maymunu oynamaktan vazgeçerek ahlaki tavrını ve tarafını erdemli ve eylemsel adımlarla berrak şekilde göstermeli, kolektif bir devreye girmelidir. Sorarım, bugün değilse ne zaman ümmet ve millet bilinci diriliş emaresi gösterecektir? Bu zulüm ve eşkıya düzeni nereye kadar sürüp gidecektir?Siyonist-Emperyalist vandallığın azı dişini söküp atmaktan ödü patlayan bir özgüvensizliğin ve hatta sinmişliğin Ruzi Mahşer’de vereceği hesabı düşünen hiç yok mudur?
"BM, operasyonel askeri gücünü sahaya sürmelidir"
Elbette böyle gidemez, akan kanlara hiçbir surette seyirci kalınamaz, insanlık ve İslam vicdanının heder ve helak olmasına daha fazla iradesiz durulamaz.
Birleşmiş Milletler derhal kuvvet kullanmalı, suçlular tarih ve adalet önünde cezalandırılmalıdır.
Vakit kaybetmeksizin İsrail terör devletine karşı ortak bir direniş hattı kurulmalıdır.
Birleşmiş Milletler operasyonel askeri gücünü sahaya sürmelidir.
Bunu bölge ve dünya barışı için acilen yapmalıdır.
Sadece Ortadoğu değil, dünyanın geneli bıçak sırtında, diken üstünde, belirsizliğin kapsama alanındadır.Nitekim çok dikkatli olmamız gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi hem içimizde hem de dışımızda barış havasının, barış kuşağının egemen olmasını dilemektedir. İsrail’in Ortadoğu’da tarihi bir hüsran ve hezimete mahkum olması kaçınılmazdır. Bu gelişmeler ortadayken, Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin gelişmeler karşısındaki ilkesiz, ilgisiz, ikircikli ve iltihaplı siyaseti gerçekten de endişe verici boyutlardadır.
Mahalle yanarken CHP’nin ısrarla havanda su dövmesi, kaçak güreşmesi, polemik ve dedikodu değirmenine su taşıması ayıplı bir siyasetin ucuz numaralarından başka bir şey değildir.
Muhalefetin Türkiye’ye yabancılaşması, milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemde hezeyan nöbetine girmesi siyaset ve demokrasi hayatımız için şiddetli bir sancıdır.
"İsrail ve sırtını dayadığı ülkeler terörizmin ana sponsorudur"
Bunu yok saymak demek köleliğe razı olmak, küfre diz çökmek, zillete yaka iliklemek demektir.
CHP’nin durduğu yer Türk milletinin durduğu yer değildir. CHP’nin baktığı yer Türkiye’nin milli hedefleriyle bir ve aynı değildir. En temel milli meselelerde uzlaşmaya yanaşmamak, düşman emellerinin vatanımıza ulaşmasına aleni çanak tutmaktır. Muhalefetin omurgası kırık, çürük ve çöküktür. Omurgasız vücut cesetten ibarettir. Biz ceset olmaya değil, aziz milletimiz, cennet vatanımız ve geleceğin Türk evlatları için dipdiri olmanın heyecanındayız.
Tarihin sararmış ve solmuş yapraklarından araya araya bulup çıkardığımız nice acı veya parlak hatıranın ivmesiyle istikbalin yol haritasını çizmenin, istiklalimizi ve milli varlığımızı canımız pahasına korumanın derdinde ve peşindeyiz. Tarih, geçmiş olayların pul koleksiyonu yapar gibi toplanmasıyla sınırlı gösterilemez, takdim ve teşhir edilemez.
Kim ne yaparsa yapsın, hangi müfteriliğe heves ederse etsin, hukukumuzu, düşünce ve ifade hürriyetini kimler çarpıtırsa çarpıtsın iç cephemiz düşmeyecek, surda gedik açılamayacaktır.
Bunun güvencesi Türk milletinin tarihi kucaklaşması ve birbirine bağlığıdır.
Her partinin Türkiye’yi önceliğine alması, yabancı başkentlerin gözüne ve kumandası altına girmek için ortam yoklamasından geri dönmesi herkesin çıkarınadır. Buradan her zaman olduğu gibi çağrımı tekrarlıyorum, Gün birleşme günüdür. Gün dayanışma günüdür."
source