Savaş bitti mi yeni mi başlıyor? - Ötüken Haber
DOLAR 39,6111 -0.04%
EURO 46,0703 0.25%
ALTIN 4.232,75-1,35
BITCOIN 41800012,23%
Ankara
29°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Savaş bitti mi yeni mi başlıyor?

Savaş bitti mi yeni mi başlıyor?

ABONE OL
Haziran 24, 2025 11:23
Savaş bitti mi yeni mi başlıyor?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu aşamada yanıtı aranan en önemli soru: “İran’ın nükleer kapasitesi sonlandırıldı mı ya da durduruldu mu?” olacak. ABD’li yetkililer, İran’ın uzun süre nükleer geliştirme faaliyetinde bulunamayacağı yönünde mesajlar veriyor. Bazı İranlı yetkililer ise nükleer tesislerdeki zenginleştirilmiş uranyumun güvenli bölgelere nakledildiğini savunuyor.

Savaşın bölgeyi hatta dünyayı içine çekecek bir mücadeleye dönüşmesi tabii ki en başta bölge ülkesi Türkiye’yi etkileyecek. Sadece ekonomik açıdan değil, güvenlik açısından da bu nitelikteki bir savaş büyük riskler barındırıyor. Ülkemiz açısından kitle imha silahlarının yayılmasına karşı milli düzeyde alınabilecek idari ve hukuki tedbirler zorunlu olsa da meselenin sınır aşan boyutu, tüm ülkelerin uluslararası platformlarda yakın işbirliği yapmasını zorunlu kılıyor. Türkiye nükleer silahlarla ilgili temel uluslararası hukuk metinlerinin tümüne taraf olduğu gibi söz konusu anlaşmaların daha etkin bir şekilde uygulanabilmesini temin etmek amacıyla oluşturulan platformların da üyesi durumunda.

Türkiye aynı zamanda Nükleer Tedarikçiler Grubu ve Avustralya Grubu gibi kitle imha silahları materyallerine ilişkin ihracat kontrol rejimlerine de üye ülkelerden biri.

ULUSLARARASI ARENADA YAPILACAKLAR

Uluslararası düzeydeki anlaşma ve platformların yanı sıra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bazı devletleri ve devlet dışı aktörleri hedef alan yaptırım kararlarının titizlikle uygulanması kitle imha silahlarının yayılmasıyla mücadelede önem taşıyor. Son olarak FATF tarafından kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanıyla mücadele çerçevesinde belirlenen ve ülkemizin iç hukukunda da benimsenen kriterler de çok önemli.

HAVA SAHASI GÜVENLİĞİ VE MİLLİ YETENEKLER

İsrail’in, ABD’nin savaş gücü, teknik ve hava desteği olmadan İran’ın nükleer tesislerini vuracak kabiliyette olmadığı son olayda açıkça görüldü. Bu durum bize milli savunma kapasitenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Türk hava gücü maalesef çoğunlukla uçak ve ateş gücü ile ABD’ye bağımlı bir kuvvet görünümünde. Bu kapsamda Milli İHA, SİHA, TİHA ve SOM gibi silah sistemlerini geliştirme yeteneklerimizin artışı ve milli muharip uçak TF-X’in envantere sokulmasına ilişkin gelişmeler son derece önemli gelişmelerden sayılıyor.

Türkiye’nin alçak ve orta irtifa hava savunması kapsamında Atılgan, Zıpkın, Korkut, Gökdeniz ve Hisar gibi sistemler ile Siper ve Tayfun gibi uzun menzilli füzeler marifetiyle kara konuşlu hava savunma sistemlerinin güçlendirilmesi de önemli hususlar arasında yer alıyor. Bu doğrultuda dışa bağımlılıktan uzak, çağın gereklerine ayak uydurabilen ve hasım ülkelerin yeteneklerini rahatlıkla ortadan kaldırabilen çözümler üretebilecek bir harp sanayinin teşkili ve desteklenmesi önem arz etmekle birlikte bu sanayi teşebbüslerinin ürünlerinin hava gücümüze entegre edilerek kullanılmasının Türkiye’yi jeopolitik rekabetin kayda değer aktörlerinden biri konumuna yükselteceği net şekilde görülüyor.

ABD İLE DEVAM EDEN F-16 GÖRÜŞMELERİ

ABD tarafından ülkemize uygulanan yaptırımlar sonrasında hava kuvvetlerinde yeni uçak tedariki ile modernizasyon ihtiyacının F-16’lar yoluyla giderilmesi yönünde yapılan görüşmeler devam ediyor. Türkiye karşıtı duygular besleyen bir kısım Kongre üyeleri ile Yunan-Rum lobilerinin girişimlerinden etkilenerek istikamet belirleyen ABD yönetiminin kararları sonucunda tedarik projelerimize ilişkin görüşmelerin olumsuz neticelenmesi ya da alımların koşullara bağlanması söz konusu olabiliyor.

ABD’nin bu tutumunun Yunanistan’la var olan askeri dengelerin ülkemiz aleyhine bozulmasına ve Yunanistan’ın bundan güç alarak daha fevri ve saldırgan politikalar izlemesine, öte yandan ülkemizin tedarik için alternatif ülkelere yönelmesine ve bunun neticesinde ABD’nin Rusya başta olmak üzere NATO ülkeleri dışından alımları bahane ederek ülkemize yeni yaptırımlar uygulamasına yol açabileceği geçmişte görüldü.

JEOPOLİTİK KARAR NOKTASI

ABD’nin önce kararsızmış gibi davranarak İsrail’in talebiyle İran’a saldırması, “kurdun kuzuyu ‘suyumu bulandırdın’ diyerek yemesine” benziyor. Nükleer silah sahibi iki devletin bir başka ülkeye “nükleer programını” bahane ederek saldırması çelişkili olmasının yanında, bu savaşın planlarının uzun süredir yapıldığını gösteriyor. Son gelişmeler bize gösteriyor ki;

– İsrail’in savaş kapasitesiyle, ABD olmadan, tek başına İran’ı yenmesi söz konusu değil.

– ABD’li yetkililer her ne kadar aksini söylese de ABD ve İsrail’in asıl derdi, İran’da rejim değişikliği gerçekleştirmek ve İran’ın Çin ile ilişkilerinin gelişmesini engellemektir.

– Suriye’den sonra sıranın İran’a geldiği sonrasındaki hedefin Türkiye olabileceği yorumları yapılmaktadır. Bu, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte yapacağı tercihlere bağlı olacaktır.

– İran’da rejim değişikliği olup olmayacağı; Çin-Rusya-Kuzey Kore bloğunun İran’a ne derece destek vereceğine bağlıdır. Rusya, Suriye’ye destek verememiş ve Esad rejimi yıkılmıştır.

– Siyonist planların bölgeyi şekillendirmek niyeti artık açık şekilde ortaya konulmuştur.

– Bu plana karşı bölge ülkelerinin birleşerek ortak hareket etmekten başka seçenekleri yoktur. Bu planı suya düşürecek tek çıkış, Müslüman ülkelerin ittifakıdır.

– Küresel güçler, “böl-ayrıştır-kaos çıkar-parçala-düşmanlaştır-dizayn et” planlarını fırsat buldukça hayata geçirmektedir.

– ABD, Çin’e karşı ticaret savaşında kaybettikçe daha azgın ve saldırgan davranmaktadır.

– Bu savaş, Avrasya veya Asya ittifakının kurulması için önemli bir gelişmedir.

Son söz, bu yaşananların ışığında bir NATO üyesi olan Türkiye’nin, öncelikle iç cephesini konsolide ederek kaos içindeki bu dünyada yönünü ve istikametini yeniden tayin etmesi, jeopolitik kimliğini ve tercihlerini net şekilde ortaya koyması gerekebilir.

source

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r