İradenin eşlik ettiği umut

Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü PROF. DR. TAYFUN DOĞAN

Umut, insana özgü temel ni­teliklerden biridir. İnsanı umut eden varlık olarak tanımlamak yanlış olmaz. Umut, saf haliyle bir duygu olarak bilin­se de aynı zamanda bir inanç, bir tutum, bir düşünme tarzı ve bir ka­rakter halidir. Ayrıca ele alındığı bağlam açısından spiritüel, varo­luşsal ve psikolojik bir fenomen­dir.

Umut kavramının altını dol­duran, onunla bağlantılı pek çok kavramdan bahsedebiliriz. Amaç sahibi olma, hedeflere ulaşmak için kendini yeterli hissetme, olumlu gelecek beklentileri, alter­natif yollar, dinamiklik, gelecek odaklılık, iyimserlik, cesaret, gü­dülenme ve coşku, umut dediği­mizde zihnimizde çağrışım yapan ve umudu tanımlayıcı bazı nitelik­lerdir.

Umuda atfedilen tüm bu va­sıflar onu aktif ve dinamik bir ya­pı haline getirmektedir. Bununla birlikte umudun pasif bir yönü de söz konusudur. Aslında günlük ya­şamda umut dediğimizde pek çok kişi, kavramın bu edilgen yönünü anlamaktadır. Dolayısıyla umut kavramına karşı olumsuz bir tu­tum içinde olabilmektedirler. Psi­kiyatr Erol Göka bunu, “Umut dediğimizde, gerçeklerden uzaklaş, hayal dünyasına gir ve fantezilerle idare et diyor­muşuz gibi anlaşılıyor. Oysa hiç böyle değildir” sözleriyle ifa­de etmektedir.

Umudun pasif yö­nü de vardır ve aşırıya gidilmediği sürece herhangi bir zararı da yok­tur. Söz gelimi yarın sahil boyunca yürüyüş yapmayı planlıyorum ve yağmur yağmamasını umuyorum ya da tuttuğum takımın şampiyon olmasını umuyorum gibi örnek­lerde de kişi umut içindedir ancak bu tür durumlarda sürece etkin bir şekilde dahil olması söz konusu değildir. Tam tersine böylesi umut durumlarında birey dış koşulların insafına kalmıştır.

Pasif umutta, harici şartlar —şans, kader, başka­ları ya da doğa olayları— umut et­tiğimiz şeylerin gerçekleşmesin­de rol oynasın diye bir beklenti söz konusudur. Bu durumda da yapa­bileceğimiz pek bir şey yoktur. Pa­sif umudun söz konusu olduğu du­rumlar ve yaşantılar çoğu zaman ‘ilgi alanı’mızdaki konulardır. İs­tediğimiz yönde gerçekleşirlerse iyi hissederiz. Ancak çoğu zaman ilgi alanımızdaki bu konular üze­rinde bir gücümüz yoktur. İlgi ala­nımızdaki konular dışında bir de ‘etki alanı’mızdaki konular var­dır.

Bu konular üzerinde tasarruf­ta bulunabiliriz ve mevcut koşul­ları değiştirebiliriz. Umudun etki alanımızdaki konularla ilgili olma­sı onu gerçekçi kılacaktır. Imma­nuel Kant, “Ne umabilirim?” di­ye sormaktadır. Lokman Çilingir, burada umudun henüz olmamış olana yönelik olduğunu ve bunun aslında “Yapmam gerekenleri yaparsam ne umabilirim?” şek­linde anlaşılması gerektiğini be­lirtmektedir. İşte umudun bu türü­ne ‘aktif umut’ adı verilmektedir.

Aktif umut

Aktif umut, etki alanımızdaki konularla, yani değiştirebileceği­miz, geliştirebileceğimiz ve kont­rol edebileceğimiz konularla ilgi­li olarak sürece etkin bir şekilde dahil olmakla ilgilidir. Aktif umut, güçlü bir şekilde niyetlenme ve ni­hayetinde harekete geçme duru­mudur. Yine Erol Göka (*) bu tür bir umudu, “Kişinin akılla, ira­deyle nesi var nesi yoksa orta­ya koyup, onca problemin, en­gellerin, tuzakların arasın­dan geleceğe açılan güzel bir yolu bulmak için araştırması, böyle bir yolun mutlaka oldu­ğu azmiyle asla pes etmemesi­dir” şeklinde tanımlamaktadır.

Patrick Shade ise Umut Alışkan­lıkları (**) adlı eserinde umudu, belli bir amacın gerçekleştirile­bileceğine yönelik aktif bir adan­mışlık ve kararlılık olarak tanımla­mıştır. Nitekim böyle bir durum­da kişi kolay kolay vazgeçmez ve azimle yoluna devam eder. Karl Menninger de umudun kararlı ve azimli bir arayış olduğunu vurgu­layarak, “Umut bir maceradır, ilerlemektir, ödüllendirici bir yaşam için kendinden emin bir arayıştır” demektedir.

Umutsuz­luk durumunda ise bir kapanma, geri çekilme, çabalamanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceği inancı var­dır. Bu inanç ve ruh hali, kişinin amaca ulaşmak için ne bir yol ara­masına, ne niyetlenmesine ne de motivasyon sahibi olmasına izin verir. Umut filozofu olarak nite­lendirilen Gabriel Marcel ise âtıl bir umut fikrinin ona bir çelişki gi­bi geldiğini belirtmekte ve “Umut bir tür kayıtsız bekleyiş değil­dir; o aksiyonu destekler ya da onun önünde gider” demekte­dir. Son olarak Alain de bu konu­da “Gayret göstermeden umut etmek bir hatadır; ama umut etmeden gayret göstermeye kalkmak da kendi kendimi­ze söylediğimiz en kötü yalan­dır” demektedir.

Mümküne duyulan tutku

Aktif umudun olabilmesi için, ulaşılmak istenen amaçların ger­çekçi olması gerekmektedir. Yani aktif umut, mümkün olana yöne­lik olmalıdır. Ardından ise, kişinin bu mümkün olana, azim, iştiyak ve iradeyle yönelmesi gerekmek­tedir. Bu yönüyle de aktif umut, bir meydan okuma eylemidir. Bu meydan okumanın arka planında da hayatımın gidişatı ile ilgili kont­rol bende düşüncesine ve duygu­suna sahip olma vardır. Elbette ki hayatımızın kontrolü tümüyle bi­zim elimizde değildir. Ancak bü­yük oranda seçimlerimizin ve ka­rarlarımızın bizi bulunduğumuz yer ve konuma getirdiğini kabul etmediğimiz sürece bir adım bi­le ilerlememiz mümkün olmaya­caktır. Bundan dolayı yaşadığımız hayatın sorumluluğunu almak za­ruridir. Şartlar her ne olursa ol­sun hayatımın sorumluluğu büyük oranda bana aittir ve eğer bir deği­şim gerçekleşecekse bunu da an­cak ben yapabilirim düşüncesi, ak­tif umudun başlangıç noktası ola­rak görülebilir.

Yazıyı Angela Duckworth’ün umutla ilgili sözleriyle bitirelim:

“Azimli insanların taşıdığı umut; şansa değil, kendi çaba­larının geleceği iyileştireceği beklentisine dayanır.”


source