Türkiye ayakkabı sektöründe erkek egemen bakış açısına meydan okuyan ve kadınların ruhundan anlayan ayakkabılar üreten Neslihan Canpolat, sıfırdan kendi adıyla kurduğu markasıyla “Kadın ayakkabısı yapıyorsan, önce kadının ruhunu anlamalısın” diyor.
Canpolat, “Ben sadece ayakkabı üretmiyorum; kadının ne hissetmek istediğini düşünüyorum. Rahat olsun ama aynı anda şık da olsun” sözleriyle üretim felsefesini özetliyor. Onun için bir ayakkabı sadece bir aksesuar değil, kadınların aynadaki kendine bakışını değiştiren, onlara güç veren bir duygu.
Neslihan Canpolat’ın ayakkabı sektörüne adım atışı, hayatının aşkıyla kesişen bir hikayeyle şekilleniyor. Lise yıllarında Beşiktaş’ta bir ayakkabı mağazasında müstakbel eşiyle tanışmasını “Bir çay sormadan başlayan bir hikayem var” sözleriyle esprili bir dille anlatıyor.
Yıllar sonra Akmerkez’de tesadüfen yeniden karşılaşmalarıyla hikayenin yönü değişiyor. Eşinin ayakkabı sektöründeki deneyimini, Canpolat’ın kendi gözlem gücü ve kadın bakış açısıyla birleştirmesi, kendi markasını yaratma fikrinin temelini oluşturuyor. Canpolat, piyasada istediği kalitede ve rahatlıkta kadın ayakkabılarını bulunmamasını ve özellikle erkek egemen sektörde kadın beklentilerinin göz ardı edildiğini fark ediyor.
“Kadınlara yönelik ürünleri hep erkekler seçiyordu. ‘Kim seçiyor bunları?’ diye düşündüğüm çok oldu. Bu ürünleri asıl kullanacak kişilerin beklentileri göz ardı ediliyordu” diyerek kendi markasını kurma motivasyonunu açıklıyor. Markasına kendi adını vermesi, bu kişisel ve tutkulu yolculuğun bir yansıması. Yıllar sonra ise, markasının ruhunu en iyi anlatan “Yola Çık, İzini Bırak” sloganını üreterek markalaşma adına güçlü bir adım atıyor.
İlk üretimini kendi zevkine göre tasarladığı bir sneaker modeliyle yapan Canpolat, bu modeli Instagram’da paylaştığında yoğun bir ilgiyle karşılaştı. “Hiç mağazam yoktu, sadece Instagram’dan satış yaptım. İlk gün 80 çift sipariş aldım. O an doğru yolda olduğumu anladım” sözleriyle bu önemli dönüm noktasını anlatıyor. Mutfak masasında başlayan bu girişim, kısa sürede Merter’de bir depoya, ardından Nişantaşı’nda bir mağazaya dönüştü.
Bugün gelinen noktada Neslihan Canpolat’ın markası, 2 bin metrekarelik bir alanda ve 45 kişilik bir ekiple faaliyet gösteriyor. Yıllık 100 bin çift ayakkabı satışı gerçekleştiren marka, 5 fiziksel mağazası ve online satış sitesine sahip. Marka, organik büyümeyi ve müşteri sadakatini ön planda tutuyor. Neslihan Canpolat, “Yönetemediğin güç, güç değildir” felsefesiyle bayilik sisteminden uzak durduğunu belirtiyor. “Hiçbir influencer’la çalışmadım, kimseye reklam vermedim. Sadece neyi beğeniyorsam onu sundum. Güçlü bir müşteri kitlesi kendiliğinden oluştu” diyerek başarısının sırrını paylaşıyor.
Canpolat, ürünlerinde kaliteyi en temel prensip olarak benimsediğini belirtiyor. Yüzde 100 deri ve yüksek kaliteli malzemeler kullanarak, ulaşılabilir fiyat politikasıyla ürünler sunduğunu ifade ediyor. Onun için önemli olan sadece ayakkabı satmak değil, “kadınlara hizmet etmek ve onların kendini iyi hissetmesini sağlamak.” Bu yaklaşımla, “Ben bir modele bakınca, ‘Bu ayakkabı nasıl hissettirir?’ diye düşünüyorum. O duygu yoksa üretmiyorum” sözleriyle ürün geliştirme sürecindeki titizliğini anlatıyor.
Marka için artık yeni bir büyüme dönemi başlıyor. “Bugüne kadar büyümede temkinli davrandık. Çok ciddi markalardan teklifler aldık ama kabul etmedik” diyen Neslihan Canpolat, bu yıl büyük bir perakende markasında NC ürünlerinin yer alacağını ifade ediyor ve büyümek istediklerini, bunun tam sırası olduğunu belirtiyor. Ayakkabının yanı sıra, ürün çeşitliliğini artırarak aksesuar ve deri mont gibi ürünlerle de kadınların stil yolculuğuna eşlik etmeyi hedefliyor.
Ayakkabı sektöründe bir kadın girişimci olarak pek çok zorlukla karşılaştığını dile getiren Canpolat, başlangıçta hem erkeklerden hem de kendi hemcinslerinden destek görmediğini belirtiyor. Ancak pes etmediğini ve “Olmaz dediler, oldu” diyerek önyargıları yıktığını vurguluyor. Stiletto üretimine başladığında atölyelerdeki ustaların “sen bilmezsin” dediğini, ancak ısrarıyla başarılı modeller ortaya çıkardığını anlatıyor. “Her kalıbı önce kendim giyerim. Kadın gibi düşünmeden kadın için üretilemez” diyerek üretim sürecinde bizzat yer aldığını belirtiyor.
Markasının geleceği için iddialı hedefleri olan Neslihan Canpolat, “5 yıl sonra artık Orta Doğu ve Balkanlara açılmış oluruz. Ayrıca hedefim, İngiltere ve Paris de küçük ama özgün bir showroom; Dubai ve Berlin gibi şehirlerde NC kadınının yürüdüğü sokaklar hayal değil, plan” diyor. Bu büyümeyi de kaliteden ödün vermeden, kontrollü bir şekilde gerçekleştirmek istediklerini vurguluyor. “Hiçbir zaman para odaklı çalışmadım” diyen Canpolat, amacının her zaman “kadına hizmet etmek ve onların kendilerini mutlu ve rahat hissetmelerini sağlamak” olduğunu sözlerine ekliyor.
Neslihan Canpolat, genç girişimcilere ilham veren güçlü mesajlar veriyor: “Korkmadan ve kimseyi dinlemeden kendi bildiğinizi yapın. Eğer başkalarının ‘olmaz’ dediklerine kulak assaydım bugün burada olmazdım. Gerçekten kendi iç sesinize güvenin, bir de çok çalışın. Çok çalışmadan da olmuyor.”
Kadınların iş hayatında daha fazla yer alması gerektiğine inanan Canpolat, üretim süreçlerinde bu vizyonu ön planda tutuyor. “Kadınların üretimde aktif olması benim için çok önemli. Atölyelerde kadın çalışan sayısını artırmaya çalışıyorum. Hatta evde oturan kadınlara iş imkânı sunabileceğimiz bir sistem üzerinde çalışıyorum” diyor.