Çin geliyor showroom’lar dijitalleşiyor
KORAY ÖZTOPÇU
korayoztopcu@yahoo.com.tr
Otomotiv dünyası, Henry Ford'un bir asır önce üretimi endüstrileştirmesinden bu yana en önemli değişimi yaşıyor. 2030 yılına kadar da dünyada elektrikli araç sayısının 80,7 milyona ulaşması öngörülüyor. Otomotiv sektöründeki dönüşüm, teknolojinin etkisiyle geleceğimizi tamamen erişilebilir mobiliteye taşıyor. Bu yeni otomotiv devriminde sadece gelişmeleri izleyenler değil; yenilikleri şekillendiren ve tasarlayan şirketler ve ülkeler öne çıkacak. Bağlantılı ve elektrikli araçların dünya çapındaki gelişimi, kablosuz iletişim yatırımlarının ve imkânlarının da artmasıyla toplam pazarın 2030’da 198,3 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Artan petrol fiyatları ve elektrikli araçlar
Elektrikli araçlara olan ilginin artmasında etkili olan birçok faktör var. Bunlar arasında İran-İsrail arasında yakın zamanda ortaya çıkan savaşı ve Rusya ile Ukrayna arasında uzun zamandır devam eden çatışmayı da gösterebiliriz. Bu gelişmeler dönüşümü hızlandırırken, kontrol edilemeyen faktörler de otomotiv ekosisteminde değişimlere yol açacak.
Ortadoğu’da patlak veren son savaşla birlikte yakıt fiyatlarındaki artış daha da hız kazandı.
Temeli Ukrayna’da süregelen savaşla atılan bu gelişmeler, e-mobiliteye geçiş sürecini önemli ölçüde hızlandırıyor.
Savaşlar farklı coğrafyalarda devam ederken, teknolojik gelişmelerin etkisiyle elektrikli araçların toplam sahip olma maliyeti düşüyor; ayrıca elektrik maliyetlerinin fosil yakıtlar kadar hızlı artmaması da bu araçlara olan ilgiyi artırıyor. Savaşın seyri, enerji maliyetleri ve ekonomik etkiler etrafındaki belirsizlikler artarken, tüketicilerin bir araç satın alma ya da değiştirme kararını erteleyeceği düşünülse de elektrikli araç alımına yönelik yaklaşımları daha olumlu.
Yükselen petrol fiyatları, elektrikli araç teknolojisinin farklı pazarlarda daha yaygın kabul görmesine yardımcı olacak. Gelecekte tüketicilerin büyük çoğunluğu fosil yakıtlardan elektrikli araçlara dönecek ve araçların büyük bölümü elektrikli olacak.
Son otomotiv endüstrisi trendlerine genel bakış
Güncel otomotiv trendleri, üreticileri geçmişin üretim odaklı yaklaşımından uzaklaştırarak, otomobilleri tekerlekli bir akıllı telefon ya da bilgisayar gibi farklı bir hizmet modeliyle sunmaya yönlendiriyor. Artık odak, ölçeklenebilir üretimden çok, dijital servisler ve kullanıcı deneyimi üzerinde yoğunlaşıyor. Yapay zekâ, nesnelerin interneti ve 5G, ürün inovasyonu ve üretim verimliliği desteğinin de katkısıyla müşteri deneyiminde de değişikliğe yol açıyor.
Finansal mobilite sektörü de dönüştürücü değişimleri tetiklerken, dijital çağın sunduğu fırsatlar, sektörde yenilikçi uygulamaların ve iş modellerinin önünü açıyor.
Geleneksel bayi değil kullanıcı deneyimi
Elektrifikasyon, otonom ve bağlantılı araçlar, sürdürülebilirlik, mobilite servis hizmeti, gelişmiş sürüş güvenlik özelliklerinin uygulanması gibi uzun vadeli trendlerin, yakın gelecekte otomotiv endüstrisini şekillendirmeye devam edeceği düşünülüyor. Ayrıca bir araba satın almak artık geleneksel bayi deneyiminden farklı olarak, otomotiv firmalarının kendilerini bir yaşam tarzı ve teknoloji markası olarak konumlandırmasıyla kullanıcı deneyimine odaklanan bir süreç haline geliyor. İlerleyen süreçte, arabaların yüksek çözünürlüklü ekranlarla ve son teknoloji ses sistemleriyle dolu ve yüksek teknolojili bir yaşam alanına dönüşeceğini göreceğiz. Özetle 2030 yılına kadar, elektrikli araçlar ve yazılım entegrasyonu, otomotiv endüstrisi üzerinde önemli bir etkiye sahip olacak.
Elektrikli arabalarda şarj sorun olmayacak
Son yıllarda, dünya çapında elektrikli arabalara geçiş, otomobil endüstrisindeki en belirgin trendlerden biri olurken, çevresel faktörler sıfır emisyonlu araç teknolojisinin büyümesine yol açtı. Önümüzdeki dönemde de daha temiz ve daha çevre dostu elektrikli araçların ve hibrit elektrikli araçların popülaritesinin daha da artmasını bekleyebiliriz.
Elektrikli araçlar için gereken batarya teknolojisi ve şarj altyapısı da gelişmeye devam ediyor. Lityum iyon bataryalar gelişmeye devam ederken, daha yüksek enerji yoğunluğu, güvenlik ve kararlılık sunan, aynı zamanda maliyet açısından daha avantajlı katı hal bataryalar da gelecekte yaygınlaşacak. Şarj ve yakıta erişim, bir asır önce de endişe konusuydu. Günümüzde, ilk elektrikli arabalar piyasaya sürülmeden bir asırdan fazla bir süre önce, Amerikan sokaklarında elektrik ile çalışan arabalar o kadar popülerdi ki, bir süre New York taksilerinin yaklaşık üçte biri elektrikliydi.
Yazılım şirketleri ve yazılımla büyüyen elektrikli araçlar
Yazılımla şekillenen elektrikli araçlar; artık araç frenleme, sürüş, direksiyon, araç içi bilgi-eğlence sağlama vb. gerçekleştirmek için yazılımı her geçen gün daha da fazla kullanıyorlar ve kullanmaya da devam edecek. Yazılım ilerleyen dönemde, otomobillerde donanım kadar önemli bir unsur olacak.
Bir teknoloji firmasının otomobil üretmesinin, bir otomobil üreticisinin teknoloji şirketi olmasından daha kolay olacağı artık daha da belirgin hale geldi. Bu ekosistemde, örneğin sadece mobilite servisleri yazılım pazarı gelirinin 2024'te 5,1 milyar ABD doları olması ve 2033 yılına kadar 15,8 milyar ABD dolarına ulaşması bekleniyor. Otomotiv yazılım pazarının ise 2030'a kadar 19 milyar ABD doları seviyesinden 32,3 milyar ABD doları değerine çıkması bekleniyor.
Mobilitenin finansmanı daha da öne çıkacak
Her şeyden önce, çevrimiçi bankacılığın aksine, bir arabayı finanse etmek katılım yolculuğunun bir noktasında fiziksel bir etkileşim gerektiriyor. Genellikle, araç satın alımlarında finansmanın rolünün dünya genelinde yüzde 80’in üzerinde olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki dönemde ise daha da önem kazanacak olan konu, finansman işlemlerinin bayide veya showroom’da değil, dijitalleşerek evin rahatlığında ya da hareket halindeyken kolayca gerçekleştirilebilmesi olacak gibi görünüyor.
Küresel endüstri tarifelerle yeniden şekillendirecek
Bir tarafta teknolojiyle hızla gelişen Shenzhen’de, en son model elektrikli araçlar sadece iki yıl öncesine göre neredeyse yarı fiyatına satılırken; diğer tarafta Avrupa’da AB’li otomotiv üreticileri, tamamen elektrikli bir gelecek için iddialı planlarından sessizce geri adım atıyor. Bu iki kıtada yer alan üretim merkezlerinin hikâyesi, Batılı hükümetlerin Çin’in elektrikli araçlarını durdurmak için ticaret silahlarını -ABD'de yüzde 100'e ve Avrupa'da yüzde 35'e varan tarifeler- kullanmasıyla küresel otomotiv endüstrisini yeniden şekillendiriyor.
Ülkelerin stratejik adımları
Otomobil üreticileri artık üretimi coğrafi olarak daha fazla çeşitlendirme fikrini benimsiyor. Bu sayede, üretimlerini daha fazla ülkeye yaymaya odaklanarak, herhangi bir ülkenin ticaret kurallarına da daha az bağımlı hale gelmeyi hedefliyor. “Sattığın yerde üret” ilkesi, yani araçların satıldıkları pazarlarda üretilmesi eğilimi henüz hızlanmasa da “değer yaratmanın giderek daha büyük bir bölümünün araçların pazarlandığı bölgelere kaydırıldığını” yavaş yavaş görmeye başlıyoruz.
Sektör için uzun vadeli planlama zamanı
Hızla değişen ticaret ve ekonomi politikaları karşısında otomotiv sektörünün yeni stratejiler geliştirmesi gerekirken, üretici ve tedarikçiler, sürekli belirsizlik ortamında uzun vadeli planlama yapma ve karmaşık tedarik zincirlerini koordine etme zorluğuyla karşı karşıya kalırken, oluşan bu yeni ekosistem ve otomotiv sektöründeki belirsizlik, diğer zorluklarla da boğuşan otomobil üreticileri için önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Otomobil üreticileri, zaten yüksek üretim maliyetleri ve özellikle elektrikli mobilite alanında cazip modellerin eksikliği nedeniyle Çinli rakipler karşısında rekabet gücünü kaybediyor.
Avrupa hedeflerine ulaşabilecek mi?
Gözlemler, Avrupa'da otomotiv endüstrisinin 2030 ve 2035 yılları için koyduğu elektrikli araç hedeflerine ulaşma yolunda geride kaldığı yönünde. Bu nedenle, Avrupa’nın Çin ile rekabette plug-in hibrit satışlarını artırmayı tercih etmesi olası görünüyor. Elektrifikasyon sürecinin zorluklarına rağmen, 2030 yılına kadar pazardaki tüm araç modellerinin yüzde 50’sinden fazlasının elektrikli olacağı öngörülüyor. Bu dönüşüm için geleneksel otomobil üreticilerinin, yazılım mimarisi satın almak, teknoloji merkezlerini büyütmek ya da teknoloji firmalarıyla ortaklık kurarak kendi kendini finanse eden girişimler oluşturmak gibi adımlar atmaları gerekecek. Çin’in elektrikli araç hâkimiyeti ise yazılım ve elektrifikasyon alanlarındaki üstünlüğüyle daha da artabilir gibi gözüküyor.
Tüketicinin odağında Çinli markalar var
Tüketiciler otomotiv markalarının geleceğini son dönemde ciddi anlamda etkileyecek alışkanlar ortaya koyarken, Y kuşağı (yüzde 65) ve Z kuşağı (yüzde 61), X kuşağı (yüzde 51) ve Baby Boomers (yüzde 38) ile karşılaştırıldığında Çinli otomobil markalarına en açık gruplar olarak öne çıkıyor. Küresel ölçekte, bazı yerleşik otomobil markalarının rekabet nedeniyle ortadan kalkacağına dair bir beklenti oluşmuş durumda.
Fiyat endişesi sürerken, tüketiciler artık değer odaklı kararlar veriyor. Bütçe bilincine sahip alıcılar, toplam sahip olma maliyeti, araç içi özellikler ve kullanıcı dostu dijital çözümlere ve faydalara odaklanıyor. Bu nedenle elektrikli araçlara olan ilgi, özellikle genç nesiller arasında güçlü kalmaya devam ediyor. Ancak elektrikli araçların geleceğiyle ilgili menzil kaygısı ve endişeleri gidermek için sürdürülebilirlik çabalarının ve altyapı iyileştirmelerinin daha çok vurgulanması gerekiyor. Markalar bu şekilde gelişen ve değişen pazara uyum sağlayabilir.
Yerel üreticiler, yerleşik markalar ve Çinli üreticiler, tüketicilerin dikkatini çekmek için yarışırken, marka mirasını öne çıkarmanın yanı sıra yeni oyuncuların cazibesine de yanıt vermek zorunda kalacak. Bundan sonra endişeleri gidermek için kalite ve güvenilirliği daha fazla vurgulayacağımız bir döneme mi giriyoruz? Bunu hep birlikte göreceğiz.
source