Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Trabzon 10. Olağan İl Kongresi’ne katıldı.
Burada konuşan Arıkan, Trabzon’un yıllardır ihmal edildiğini, turizmde, ekonomide, altyapıda, ulaşımda hak ettiği noktaya gelemediğini belirterek, “Bu cennet parçasını bile plansızlıkla, hoyratlıkla, ilgisizlikle zorluklara mahkum ettiler” ifadelerini kullandı.
Trabzon’daki altyapı yatırımlarının ya tamamlanamadığını ya da hiç başlamadığını belirten Arıkan şunları kaydetti:
“Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde 28 kadro için 29 bin 187 kişinin iş başvurusunda bulundu. Trabzon’a hak ettiği değerin ancak adil bir yönetimle verilebilir. Bir karar verin. Ya ranttan yana olacaksınız ya milletten yana! Biz milletten yanayız, biz Trabzonlu’dan yanayız. Çay üreticilerinin 2024 yılında 25 TL beklentisi var. ÇAYKUR o yıl 17 TL 2 TL destek açıkladığını belirtti. 2025 yılında ise çaya verilen 25,44 TL’lik fiyatın, beklenti olan 36 TL’nin çok altında kaldı. Allah’tan korkmak lazım! Böyle çiftçinin halinden anlamayan tarım politikası olur mu?”
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, bir grup PKK’lı teröristin silahlarını yakmasıyla yeni bir aşamaya gelen sürece ilişkin de yaptığı değerlendirmede şöyle konuştu:
“Kimsenin cesaret edemediği bir dönemde, Erbakan Hocamız 1994’te Bingöl’de o meşhur konuşmasını yapmış, bunun için DGM’de yargılanmış ve kendisine siyasi yasak getirilmişti. Bizim bu konuda samimiyetimizi, görmek isteyen, şöyle bir tarihe baksın yeterli olacaktır. Bizim en büyük kaygımız AK Parti’nin süreç yönetimi ile ilgili samimiyeti. Çünkü biz daha önce de ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını çok iyi biliyoruz! Sürecin TBMM odaklı, şeffaf şeklide yürütülmesi gerekiyor. Bizim Meclis’te grubumuz var. Başkanlık Divanı’nda, komisyonlarda üyelerimiz var. İnanın Meclis’teki 592 vekilden çoğu, neler olup bitiyor, gizli görüşmelerde ne kararlar alındı; haberdar değil. Buna AK Parti, MHP ve DEM Partili vekiller de dahil.
Mesela dün öğrendik ki Cumhur İttifakı, artık AK Parti, MHP ve DEM Parti’den oluşacakmış. Durum tespiti siyaset yapmak değildir. Peki biz ne yapacağız? Biz, hem gelişmeleri okuyacağız hem de sürece yön vereceğiz. Barış sadece silahların susması değil, herkes için esenlik ve iyilik halidir. Düşüncenin cezalandırıldığı, ekranların karartıldığı, emeğin sömürüldüğü, umutların söndürüldüğü, cezaevlerinin dolup taştığı, KHK mağduriyetlerinin devam ettiği, yerel yönetimlerin baskılandığı, seçme ve seçilme hakkının buharlaştırıldığı bir sürece, ‘Terörsüz Türkiye’ demek, bir anlam ifade etmez. İktidarın hukukun dışına çıkması, hak ve özgürlükleri kısıtlaması da bir terördür, en azından psikolojik terördür.”