Hayati ARIGAN
Uluslararası navlun piyasası, İsrail ile İran arasında Haziran 2025’te başlayan hava saldırıları ve karşılıklı misillemeler sonrası dalgalanmaya başladı. Tanker rezervasyonlarında durgunluk yaşanırken, gemi sahipleri ‘bekle ve gör’ moduna geçti.
Analizine göre Asya’ya sevk edilen yakıt tankerleri 2025’in en yüksek navlun oranlarına ulaştı. Haziran ortasında, İsrail-İran gerilimi ile Batı Asya— Asya rotalarında tanker kiralama ücretleri hızlıca yükseldi. Basra Körfezi’nden Japonya’ya petrol taşıyan çok büyük ham petrol tankerlerinin navlunu, TD3 endeksi bazında yüzde 20’yi aşkın artış gösterdi.
Bununla birlikte, gemi sigortalarında risk primi ciddi şekilde tırmandı. Basra ve Hürmüz’e sefer yapan tankerlerde bu primin yüzde 100–400 seviyesine çıkması, navlun maliyetlerini gemi varil başına 3-8 dolar artırması söz konusu. İhracatçı ülkelerde lojistik giderlerinin yüzde 15–20 artacağı öngörüldü.
Geçtiğimiz aylarda artış gösteren konteyner navlunu, bu dönemde sadece hafif dalgalanma yaşarken, LNG tankerlerinde dikkat çeken bir yükseliş gözlemlendi: Atlantik hattında günlük 51 bin 750 dolar, Pasifik için 36 bin 750 olurken son 8 ayın zirvesi olarak tarihe geçti.
Gemi operatörleri, Süveyş rotasının güvensizliği nedeniyle Ümit Burnu rotasını tercih etmeye başladı. Sefer süreleri 7–13 gün uzarken her sefer için yaklaşık 1 milyon dolar ek maliyet doğmasına sebep oldu.
İsrail ile İran savaşı ve ardından bölgedeki güvenlik risklerini değerlendiren Alışan Lojistik CEO’su Damla Alışan, gelişmelerin küresel lojistik zincirini doğrudan etkileyen çok ciddi bir kriz ortamı yarattığını söyledi. Körfez ve Hürmüz Boğazı çevresinde tırmanan gerilimin navlun piyasasında son yıllarda görmediğimiz bir belirsizlik oluşturduğunu ifade eden Alışan, “Sadece rotaların risk derecesi değil, aynı zamanda sigorta primleri, geçiş süreleri ve operasyonel maliyetlerdeki artış da sektördeki tüm oyuncuları yeni hesaplamalar yapmaya zorluyor” dedi.
Gelişmelerin Türkiye’yi de doğrudan etkilediğini belirten Alışan şunları dedi: “İthalat ve ihracatımızın önemli bir kısmı Akdeniz ve Süveyş hattı üzerinden gerçekleşiyor. Gemi arzının daraldığı, taşıma süresinin uzadığı ve sigorta maliyetlerinin hızla yükseldiği bu yeni dönemde, Türkiye çıkışlı yüklerin navlun bedellerinde ciddi artışlar görülmeye başlandı. Özellikle Asya ve Orta Doğu’ya yönelik taşımacılık faaliyetlerinde yüzde 15 ile 25 arasında değişen oranlarda fiyat yükselişleri, şimdiden piyasalara yansımış durumda.”
Genel olarak ihracatçımızı dar boğazların beklediğini ve zincirleme bir reaksiyona dikkat çeken UTİKAD Başkanı Bilgehan Engin ise Türkiye merkezli lojistik şirketleri, jeopolitik risklere karşı yeni rotalar ve dijital altyapı stratejisiyle 2026’ya hazırlandığını belirtti.
Uzmanlar, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatması gibi ciddi bir senaryonun petrol fiyatlarını varil başına 100–150 dolar bandına çıkarabileceğini ve global tedarik zincirinde ek şoklara neden olabileceğini uyarısı yaptı. Gemi sahipleri operasyon önlemleri alıyor: tankerlerini konteynerlerle birleştirerek konvoy sistemine geçiyor. Hürmüz Boğazı kapatılırsa, gemi rotaları tamamen değişebilir; petrol fiyatlarında ani tırmanış riski devam ediyor. İran’ın ‘boğazı kapatma tehdidi’ gerçekleşmese bile bölgeye olan belirsizlik sürüyor.
Savaşın en çok deniz taşımacılığını etkilediğini söyleyen Damla Alışan, “İsrail ve İran arasında geçici bir ateşkes sağlanmış olsa da, deniz taşımacılığı üzerindeki risk algısı henüz tam anlamıyla ortadan kalkmadığı için navlun fiyatlarındaki yüksek seyir devam ediyor.
Bu durum sadece lojistik maliyetlerini değil, birçok ülkenin enflasyon dinamiklerini de doğrudan etkiliyor. Navlun fiyatlarında kısmi bir gevşeme gözlemlesek de, rakamlar hâlâ kriz öncesi seviyelerin oldukça üzerinde seyrediyor. Piyasalarda belirsizlik tam anlamıyla ortadan kalkmadığı sürece, gemi operatörleri risk primlerini fiyatlara yansıtmaya devam ediyor” diye konuştu.
Savaşın en çarpıcı ekonomik sonucunun enerji fiyatlarında gözlemlendiğine dikkat çeken Bilgehan Engin, “Enerji ithalatına büyük ölçüde bağımlı olan bir ekonomi olarak Türkiye’de bu artış ciddi bir tehdit oluşturuyor. Döviz kuru baskısı altında kalan Türkiye ekonomisi, artan petrol ve doğalgaz fiyatları nedeniyle hem enflasyonla mücadelede zorlanıyor hem de cari açığın yeniden büyümesiyle karşı karşıya kalıyor.
Özellikle ulaşım, üretim ve tarım gibi enerji yoğun sektörler bu gelişmeden doğrudan etkileniyor” dedi. Savaşın enerji, ticaret, finans ve üretim alanlarında zincirleme etkilere yol açan çok katmanlı bir kriz niteliği taşıdığını belirten Engin, “Türkiye özelinde, savaşın etkileri daha yüksek enerji maliyetleri, artan enflasyon ve dış ticarette zorluklar olarak kendini gösteriyor. Küresel ölçekte ise ekonomik belirsizlik, yatırımlarda azalma ve jeopolitik risk primlerinde artışlara neden oluyor” diye konuştu.