Geleceğin ulaşımında raylı sistemler dengeyi kuracak  

Hüseyin VATANSEVER

Günümüzün en cazip şe­hirlerine bakıldığında raylı sistemler altyapısı­nın güçlü olması bir ortak nokta olarak dikkat çekiyor. Havaalan­larının metro ile şehir merkezle­rine bağlanması ile tramvay, hafif raylı sistem ve metro gibi raylı çö­zümlerin etkin olduğu şehirlerin her anlamda albenisi daha yüksek oluyor. Lastik tekerlekli taşıtlar ile karayolu taşımacılığının etkin olduğu Türkiye’de dahi özellikle büyük şehirlerde, şehir içi yolcu taşımacılığında yükün büyük kıs­mının raylara aktarıldığını gör­mekteyiz.

Genişleyen şehir mer­kezlerinde artan mobilite ihtiya­cını karşılamakta söz konusu raylı taşımacılık sistemleri tamamla­yıcı bir görev üstleniyor. Hava, ka­ra ve deniz yolu sistemlerini birbi­rine bağlayabildiği gibi şehir içi ve şehirler arası ulaşımı da kolaylaş­tırıyor. Hatta Marmaray örneğin­de olduğu gibi kıtalararası ulaşım çözümü de sunabiliyor.

Şehirleşmenin ağırlığını raylar taşıyacak

Türkiye’de hızlı kentleşme ve artan nüfus, büyükşehirlerdeki ulaşım sistemleri üzerinde cid­di bir baskı oluşturuyor. İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi met­ropoller başta olmak üzere ray­lı sistemler, bu baskıyı azaltmak ve sürdürülebilir ulaşımı sağla­mak açısından temel çözüm ola­rak öne çıkıyor. Ulaştırma ve Alt­yapı Bakanlığı verilerine göre Tür­kiye genelinde metro, hafif raylı sistem ve tramvay hatlarının top­lam uzunluğu 2024 itibarıyla 875 kilometreyi aştı. Orta vadede he­def ise 1.500 kilometreye ulaşmak.

Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi (ARUS) tarafından hazırlanan Raylı Sistemler Sektör Raporu’nda özellikle nüfusu 1 mil­yon ve üzerinde olan şehirlere dik­kat çekiliyor. Söz konusu şehirlerin sayısının yaklaşık 25 adet olduğu Türkiye’de her bir ilde binlerce ki­lometre raylı ulaşım ağına ve yüz­lerce raylı ulaşım araçları ve ekip­manlarına ihtiyaç duyulacağı ifade ediliyor. Raporda 2035 yılına kadar 1.500 kilometre şehir içi raylı sis­temlerinde kullanılmak üzere 7 bin adet tramvay, metro ve hafif ray­lı sistem ulaşım araçlarına ihtiyaç duyulacağı yazıyor.

Yerli ve millî üretimde atılım ihtiyaç halini alıyor

Yalnızca hat uzunluğu değil, aynı zamanda finansman, pro­je yönetimi, entegrasyon ve yer­li üretim gibi unsurlar, raylı sis­tem projelerinin başarısını doğ­rudan etkiliyor. Türkiye, raylı sistem araç ve altyapı bileşenle­rinde yerlileşme oranını artır­ma yönünde önemli adımlar at­sa da hâlâ dışa bağımlılık devam ediyor. Yerli şirketler metro ve tramvay üretiminde dikkat çeki­ci projelere imza atarken; sinyali­zasyon, yazılım, elektrikli tahrik sistemleri gibi kritik bileşenler­de dış tedarik bağımlılığı sürüyor. Bu durum, maliyetleri artırmakla kalmıyor, uzun vadede stratejik bağımsızlığı da riske atıyor.

Finansman modellerinde çeşitlenme şart

Raylı sistem yatırımları bü­yük bütçeler gerektiriyor. Gele­neksel kamu finansmanının sı­nırlarına gelindiği bu dönem­de, yap-işlet-devret modeli ve kamu-özel işbirlikleri daha sık gündeme geliyor. Ancak bu tür modellerde şeffaflık, mali sür­dürülebilirlik ve toplumsal fayda dengesinin iyi kurulması gereki­yor. Ayrıca uluslararası kalkın­ma bankalarının, iklim finans­manı fonlarının ve yeşil tahvil gibi yeni nesil finansman araç­larının etkin kullanımı da önem kazanıyor.

Raylı sistemler gerçek gücünü entegrasyondan alıyor

Raylı sistemin etkili olabilme­si için kurulan hattın uzunluğu ya da rotasının yanı sıra entegrasyo­nu da kritik önem taşıyor. Örneğin metrodan inen bir yolcunun oto­büs, bisiklet veya yaya olarak ulaşı­mına kolaylıkla devam edebilmesi gerekiyor. Bu noktada akıllı ulaşım sistemleri, dijital biletleme, mo­bil uygulamalar ve veri paylaşımı gibi dijital çözümler devreye giri­yor.

Türkiye’de bu alandaki geliş­meler hızlansa da birçok şehirde hâlâ “parçalı ulaşım deneyimi” ya­şanıyor. Bir ulaşım aracı olmanın ötesinde raylı sistemler, ekono­mik kalkınma, çevresel sürdürü­lebilirlik ve sosyal refah açısından stratejik bir unsur olarak dikkat çekiyor. Türkiye’nin mevcut yatı­rımları bu potansiyeli gösteriyor. Ancak dijital entegrasyon ve uzun vadeli finansman modellerinin birlikte değerlendirilmesi halinde bu atılımın sağlıklı şekilde devamı getirilebilir.

Raylı sistemlerde en yoğun trafik İstanbul’da yaşanıyor

Çevre illerden gelen günlük ziyaretçilerle yaklaşık 18 milyona yaklaşan nüfus ile kişi başına düşen motorlu araçlarla yapılan yolculuk sayısı birin üzerinde olan İstanbul’da günlük 20 milyonun üzerinde yolculuk yapılıyor. Bütün toplu taşıma ve özel araçların da dahil olduğu bu yoğun trafikte İstanbul gibi mega şehirde en etkili, çevreci ve sağlıklı çözümü ise raylı sistemler oluşturuyor.

2024 itibarıyla İstanbul kent içi raylı sistem ağının toplam uzunluğu 366.27 kilometre olurken 2026 yılı için 450 kilometreye ulaşması hedefleniyor. Nüfusun yoğun, yolculuk sürelerinin uzun, iklim değişikliğinin ve çevre sorunlarının fazla olduğu İstanbul’da yapımına devam eden raylı sistem hatları çözümün önemli bir parçası halini alıyor. Mevcut hatlar ve projelerin yanı sıra yapımı planlanan projelerle İstanbul raylı sistem ağı uzunluğunu yaklaşık 740 kilometreye çıkacağı öngörülüyor.


source