Türkiye’nin yıllık kaybı en az 1 milyar dolar - Ötüken Haber
DOLAR 40,4019 0.02%
EURO 47,0593 -0.08%
ALTIN 4.353,720,09
BIST 10.366,16-0,04%
BITCOIN 47833100,43%
Ankara
25°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Türkiye’nin yıllık kaybı en az 1 milyar dolar

Türkiye’nin yıllık kaybı en az 1 milyar dolar

ABONE OL
Temmuz 21, 2025 00:02
Türkiye’nin yıllık kaybı en az 1 milyar dolar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Nurdoğan A. ERGÜN

Metal sanayii için ha­yati önem taşıyan ve uzun yıllardır Türki­ye’de açılması beklenen Lond­ra Metal Borsası (LME) lisanslı deposu ile ilgili belirsizlik Tür­kiye tarafında devam ediyor. Son olarak Suudi Arabistan Cid­de’de 30 Ocak 2025 itibarıyla fa­aliyete geçen bakır ve çinko de­poları, Türkiye’nin bu alandaki yıllık minimum 1 milyar dolar­lık fırsat maliyetini bir kez da­ha gündeme getirdi.

Türkiye’de LME deposu açılamamasının temelinde yıllardır çözüleme­yen KDV sorununun yattığına dikkat çeken sektör temsilcile­ri, bu stratejik kaybın önüne ge­çilmesi çağrısında bulunuyor. Suudi Arabistan’ın bu onayı al­masında ise, ülkenin artan me­tal ticaretindeki rolü ve “Vizyon 2030” programı çerçevesinde­ki stratejik hedefleri etkili olur­ken, Türkiye’nin önünde geç­mişten gelen vergi ve lojistik so­runları gibi engeller bulunuyor. Türkiye’nin bir kez daha fırsatı kaçırdığına işaret eden İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Başkanı Çetin Tecdelioğlu, “Türkiye’de de arz güvenliği so­runu var.

Özellikle alüminyum, bakır gibi ürünler olmadan üre­tim olmuyor. Eğer bu malzeme­ler Türkiye’de stratejik olarak kolay ulaşabilir olmazsa dünya­da ya da ülkemizde yaşanacak sorunlarda işletmelerimizi de­vam ettiremeyiz. LME depoları ile arz güvenliği sorunu ortadan kaldırılıp, milyarlarca dolarlık üretim ve ihracat gerçekleştiren tüm sektörlerin de ihtiyaçları garanti altına alınıyor” dedi.

Türkiye cazibesini kayıp mı etti?

Türkiye’nin yıllık kaybı en az 1 milyar dolar - Resim : 1Sektör temsilcileri, Türki­ye’nin Avrupa ile Asya arasında­ki köprü konumu ve güçlü sana­yi altyapısı ile LME gibi küresel bir metal ticaret platformuna ev sahipliği yapabileceğini söyler­ken, Türkiye’nin LME lisanslı depolara sahip olamaması yeni bir durum değil. Geçmişte Te­kirdağ ve Gebze’de LME onay­lı depolar bulunsa da, Türkiye, özellikle KDV mevzuatındaki pürüzler nedeniyle bu depoları sürdürülebilir kılamadı.

Ulusla­rarası LME uygulamalarının ak­sine, Türkiye’deki mevcut vergi düzenlemelerinin, transit tica­ret amaçlı metallerde dahi KDV yükü getirdiğine dikkat çeken sektör temsilcilerine göre, bu da ülkeyi cazip olmaktan çıkarıyor. Bunun sonucunda, LME Orta­doğu’daki varlığını güçlendirme kararı aldığında tercihini Suudi Arabistan’dan yana kullandı. Bu durum da Türkiye’nin bölgesel bir metal ticaret üssü olma ha­yallerine darbe vurdu.

En büyük maliyet ek primlerde

LME deposunun Türkiye’de olmamasının en somut ve ölçü­lebilir maliyeti, metal ithalatın­daki ek prim ödemeleri olarak gösteriliyor. Çünkü Türk sana­yicisi, LME depolarına kolay eri­şimi olan ülkelere kıyasla, ihti­yaç duydukları metalleri alırken ton başına ekstra 300-400 do­lar prim ödemek zorunda kalı­yor.

Yapılan hesaplamalara gö­re, sadece alüminyum ithalatın­da ödenen ek primler bile yıllık 1 milyar doları buluyor. Bakır, ni­kel, çinko gibi diğer stratejik me­tallerin ithalatındaki prim ka­yıpları da eklendiğinde, toplam fatura çok daha yüksek meblağ­lara ulaşıyor. Bu ek maliyetler de Türk sanayicilerinin üretim ma­liyetlerini artırarak küresel ra­kiplerine karşı dezavantajlı du­ruma düşmelerine neden oluyor.

Maddi kayıplar daha da artabilir

Sektör temsilcilerinin vurgu­suna göre, LME deposu olma­masının maliyeti sadece prim­lerle sınırlı kalmıyor. Bu kalem­lerden biri de yüksek finansman maliyetleri olarak gösteriliyor. Çünkü LME sertifikalı ürünler, finansman için daha uygun ko­şullar sunarken, Türkiye’deki firmalar daha yüksek faiz oran­larıyla karşılaşıyor. Mevcut ko­şullara göre faiz maliyetlerin­de yüzde 2-4 arasında bir düşüş sağlanabiliyor. 100 milyonlar­ca dolarlık hammadde alımla­rı düşünüldüğünde, bu kalem­den sağlanacak tasarruf da 10 milyon dolarları buluyor.

Risk yönetimi eksikliği de bir baş­ka maliyet kalemi. Fiyat dalga­lanmalarına karşı hedging (ris­kten korunma) imkanlarından tam olarak faydalanılamaması, firmaları piyasa risklerine daha açık hale getiriyor. Metallerin yurt dışından uzun ve maliyetli lojistik süreçlerle getirilmesi de tedarik güvenliği ve operasyonel verimliliği olumsuz etkiliyor.

Bölgesel HUB olma fırsatı kaçtı mı?

En az bu kalemler kadar önemli olan başka bir kayıp ise Türkiye’nin bölgesel bir me­tal ticaret ve lojistik üssü olma potansiyelini kaçırmış olması. Çünkü Türkiye, LME deposu açılmasıyla Ortadoğu, Kafkas­ya ve Doğu Avrupa gibi bölgele­rin ticaret ve lojistik üssü olabi­lir. Böylece Türkiye’deki lojistik, depoculuk, sigortacılık ve finans firmaları için yeni bir iş hacmi ve gelir kaynağı yaratılır. Bu ekosis­temin yaratacağı ekonomik de­ğerin de yıllık 100 milyonlarca doları bulacağı belirtiliyor.

Türkiye, LME için ne kadar çabalıyor?

Türkiye’nin bu önemli ekono­mik kaybın önüne geçebilmesi için, başta KDV mevzuatı olmak üzere ilgili yasal düzenleme­lerde değişiklikleri bir an önce yapması gerektiğini vurgulayan sektör temsilcileri, “Aksi tak­dirde, milyar dolarlık kayıp ha­nesi büyümeye devam edecek” uyarısı yapıyor. İstanbul Tica­ret Odası (İTO), İDDMİB gibi iş dünyası örgütlerinin, yeniden LME lisanslı depoların açılma­sı için ilgili bakanlıklar nezdin­de girişimlerde bulunduğu bili­niyor.

Ancak güncel durumda, Türkiye’nin bu konuda somut bir ilerleme kaydettiğine veya LME’ye yapılmış yeni bir res­mi başvurunun LME tarafından reddedildiğine dair resmi bir açıklama bulunmuyor. Mevcut durum, bir başvurudan çok, o başvurunun başarılı olabilmesi için zemin hazırlama ve lobi faa­liyeti şeklinde yürüyor. Sürecin öncülüğünü, başta İTO olmak üzere iş dünyası örgütleri yapı­yor.

Bu kurumların bu konudaki yoğun girişimleri, özellikle de­poların kapandığı dönemin ar­dından, 2010’lu yılların ortala­rından itibaren gündemde ve son yıllarda daha da hızlanmış durumda. Bilindiği gibi Türkiye, geçmişte LME’ye başvuruda bu­lunmuş ve 2008 yılında Gebze ve Tekirdağ’da LME lisanslı de­polar faaliyete geçmişti.

Yıllık 400 milyon dolarlık tasarruf olabilir

Sektör temsilcilerinin tahmin­lerine göre, LME deposu açılma­sıyla yıllık kazancın 100 milyon­larca doları bulması, hatta tüm dolaylı etkilerle birlikte 1 milyar doları aşması bekleniyor. Basit bir hesaplama ile Türkiye’nin yıl­lık alüminyum tüketimi yaklaşık 1.2 milyon ton. Bunun da önemli bir kısmı ithal ediliyor.

Bir meta­li Avrupa’daki bir LME deposun­dan Türkiye’ye getirmenin ton başına maliyeti, 50-80 dolar ara­sında. Lokasyon primi de ortala­ma ton başına 40-60 dolar. Sade­ce bu iki kalemde 1 milyon tonda edilecek yıllık tasarruf, navlun­da 50 milyon doları, primde 40 milyon doları aşıyor. Sadece alü­minyumda Türkiye’nin doğru­dan yıllık tasarrufu 100 milyon doları geçiyor. Bu rakamlara Tür­kiye’nin ithal ettiği yıllık 500 bin ton bakır, 250 bin ton çinko ile ni­kel ve diğer metaller de eklendi­ğinde tasarrufun yıllık 400 mil­yon dolara rahatlıkla ulaşabi­leceğine işaret ediliyor.

Sektör temsilcilerine göre, LME depo­larının Türkiye’ye getireceği ka­zanç sadece ithalatçı sanayicinin cebinde kalacak bir paradan iba­ret değil. Bu, ihracatçının reka­bet gücünü artıran ve Türkiye’yi stratejik bir emtia ticaret mer­kezine dönüştürerek yeni gelir alanları yaratan çok yönlü ve bü­yük ölçekli bir ekonomik kazanç.

LME deposu açmak için gerekli şartlar

-LME’nin, bir ülkeyi veya o ülkedeki belirli bir şehri/ limanı ‘teslimat noktası’ olarak onaylaması gerekiyor.

-Lokasyon onayı alındıktan sonra, bu bölgede faaliyet göstermek isteyen depo şirketlerinin LME’den lisans alması gerekiyor.

-Lokasyonun, metalin net tüketildiği bir bölge olması ve çevresindeki sanayi ile entegre olması bekleniyor.

-Ülkenin öngörülebilir bir politik ve ekonomik yapıya sahip olması, LME için en önemli güvencelerden biri.

-Depodaki metallerin mülkiyetinin sorunsuz bir şekilde el değiştirebilmesi ve bu hakların yasal güvence altında olması şart.

-Depo işletmecisinin iflası durumunda, mal sahiplerinin haklarını koruyan şeffaf ve güvenilir bir iflas rejiminin bulunması gerekiyor.

-Depoda saklanan metaller üzerindeki alım-satım (mülkiyet devri) işlemlerinin hiçbir vergiye (özellikle KDV’ye) tabi olmaması gerekiyor.

-Vergi ve gümrük otoriteleri, mal depodan nihai olarak iç tüketime çekilene kadar mülkiyet değişikliklerini takip etmemeli, sadece malın fiziki çıkışında gerekli vergileri tahsil etmeli. (Türkiye’nin geçmişte yaşadığı en büyük sorun bu).

LME deposu nedir, ne işe yarar?

Demir dışı metallerin fiyatını belirleyen Londra Metal Borsası (LME), aynı zamanda tedarik güvenliği için önemli bir role sahip. Birçok ülkede alüminyum, bakır ve çinko gibi metaller, LME lisanslı depolarda muhafaza ediliyor. Sanayi kuruluşları da hammadde ihtiyaçlarını bu depolardan temin edebiliyor. Sanayide tedarik sorununun gündemde olduğu günümüzde, LME depoları, bulundukları ülkedeki imalatçı firmalar için daha önemli hale geliyor. Türkiye’de 2008 yılında Tekirdağ ve Gebze’de LME lisanslı iki depo kuruldu ancak bu depolardan biri lojistik avantaj, diğeri de KDV yükü nedeniyle kapandı.

Dünyada 450 LME onaylı depo var

London Metal Exchange (LME) dünya genelinde 33 farklı lokasyonda toplam 450 adet LME onaylı depoya sahip. Bu depolar, ağırlıklı olarak ABD, Avrupa ve Asya kıtalarına yayılmış durumda. LME, depoların sahibi veya işletmecisi değil; yalnızca belirli standartlara uygun olan depoları onaylıyor ve bu depolarda saklanan metallerin ticaretini kolaylaştırıyor. Bu geniş ağ, metal ticareti yapan firmalar için küresel çapta depolama ve lojistik kolaylığı sağlıyor.

source

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

300x250r
300x250r