Ferit PARLAK
İlk 6 ayda miktar bazında yüzde 5.7 düşen makine ihracatı, teknolojik geliştirmelerin katkısıyla, fiyat bazında binde 3 yükseldi. Sektörün yıllık ihracatı ise yeniden 28. 3 milyar doları aştı. Makine ihracatında ortalama kg fiyatları da yüzde 6.3 artışla 7.8 dolara çıkarak rekor kırdı. 2025 yılının ilk yarısında Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı ise 13.7 milyar dolar oldu.
Almanya’ya ihracatın binde 8 gibi sınırlı seviyede de olsa pozitife dönmeyi başardığı bu dönemde, ülkeye 1.5 milyar dolarlık makine ihracatı yapıldı. İkinci sırada yüzde 3’lük artış ve 871 milyon dolar ihracatla ABD gelirken, onu yüzde 11.8 artış ve 593 milyon dolar ihracatla İtalya takip etti. İlk 10 ülke arasında yer alan ve sıralamadaki yeri hızla gerileyen Rusya’ya ihracat yüzde 36,4 azalırken Fransa’da yüzde 27, Romanya’da yüzde 24,6 artış sağlandı.
Alt sektörler arasında ilk sırada gelen içten yanmalı motor ve aksamları ihracatı yüzde 5 artışla 1,2 milyar dolara ulaştı. En fazla daralan sektörler arasında gelen inşaat ve madencilik makinelerinde kayıplar 167 milyon dolara ulaşırken, ilk 6 ayda traktörler, tarım ve ormancılık makineleri ihracatı 85 milyon dolar, yıkama ve kurutma makineleri ihracatı ise 65 milyon dolar daha az gelir getirdi. Takvim etkisiyle yüzde 10 ihracat artışı sağlanan haziranda kg birim fiyat ilk defa 8,3 dolara yükseldi.
Makine imalat sanayiinin de yoğunlaştığı, küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerini kapsayan İSO İkinci 500 araştırmasının ortaya koyduğu verileri değerlendiren Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Faizin enflasyon karşısındaki reel getirisinin tarihi zirvelerde olduğu ve üretimdeki risklerin büyüyüp çeşitlendiği bir dönemde, ihmal edilebilir seviyede faaliyet kârlarıyla iş yürütmenin sürdürülemez hale geldiğini TÜİK tarafından açıklanan istihdam verilerinden de görebiliyoruz. Sanayi küçülürken inşaat ve hizmet sektörleri büyüyor, tüketim ithalat üzerinden sürüyor. Kısacası, yüksek faiz sanayinin bereketini kaçırıyor” dedi.
ABD yönetiminin ticaret politikalarındaki sertleşmenin küresel tedarik zincirlerinde oluşturduğu belirsizlik ve sanayi yatırımları üzerindeki baskıyı da değerlendiren Kutlu Karavelioğlu, “Küresel ticarete ilişkin ikinci çeyrek verileri, dünyanın önemli üretim merkezlerini bıçak sırtında tutan tarife karmaşasının siparişlerin öne çekilmesine neden olduğunu gösteriyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) mal ticaretinde bu yıl reel artış beklemediğini açıklaması, küresel üretim ve sipariş PMI’larında şubattan itibaren gözlenen yükselişin kalıcı olamayacağını düşündürüyor” ifadelerini kullandı.
Karavelioğlu, “AB ve ABD arasındaki görüşmeler hizmet ve mal ticaretlerindeki açıklarının birbirini dengelemesine rağmen gerilimli ilerlerken, Japonya ve Güney Kore’den sonra BRICS ülkeleri de Trump’ın radarına girdi. Henüz dillendirilmese de ABD’nin büyük ticari ortaklarının toplu bir karşı tutum geliştirme olasılığı da var. Tarifelerinde indirime gidilen Birleşik Krallık ve Vietnam gibi ülkeler müzakerelerini erken tamamlamanın keyfini sürüyor” şeklinde konuştu.
Karavelioğlu, “Vietnam’a uygulanacak vergi yüzde 46’dan yüzde 20’ye inerken, fırsattan istifade bu ülke üzerinden sevk edilecek yabancı mallara yüzde 40 ilave vergi geldi. Bir başka ifade ile Trump yönetimi ticaret yollarındaki muhtemel sapmaya önlem alarak Vietnam’ı yatırım ülkesi ilan etmiş oldu” diye konuştu. Karavelioğlu, “Bizim de Türkiye üzerinden ABD’ye ve AB’ye düşük vergi ya da vergisiz mal satmayı düşünenlerin hızla birer yatırımcı haline gelmeleri için, ihtisas gümrükleri ve piyasa denetimi gözetimini önceleyen stratejiler geliştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
AB tarafındaki gelişmelerin sanayi üretimi, tedarik zinciri güvenliği ve stratejik özerklik gibi alanlarda önemli adımları içerdiğine dikkat çeken Karavelioğlu, “Kritik teknolojilerde üçüncü ülkelere, özellikle de Çin’e olan bağımlılığı azaltmayı amaçlayan AB, ‘Net Sıfır Stratejik Projeler’ tanımı ile yerli üretimi teşvik edecek yeni bir yatırım rejimi oluşturuyor. Örneğin enerji makineleri veya sistemlerinin kritik bir bileşeninde dışa bağımlılık oranı yüzde 50’yi aştığında, bu alandaki üretim ve yatırım projeleri için hızlandırılmış izin süreçleri ve finansman kolaylıkları devreye giriyor. Avrupa Komisyonu’nun Çin Şoku’na ve kamu alımlarında Çin firmalarına karşı korumacı önlemler geliştirmeye başlaması, Birliğin açık ticaret politikasıyla birlikte selektif savunma stratejileri benimsediğini gösteriyor” dedi.
G7 toplantısında Çin’in kritik ürünlerdeki tekelci yaklaşımına karşı ortak hareket çağrısı yapılmasının da bu yönelimin küresel iş birlikleriyle derinleştirileceğinin bir ifadesi olduğunu vurgulayan Karavelioğlu, “Türkiye bu tabloda hem Çin’e bağımlılığı azaltma stratejisinde bir alternatif hem de adil ticaret ilkelerini gözeten bir ortak olarak konumlanmalıdır. Sanayisini korumak adına ‘İthalat Gözetim Birimi’ kuran ve olağandışı artışları anlık takip ederek ısı haritaları yayımlamaya başlayan AB’deki bu gelişmeler, sessiz sedasız pazarımızı işgal edebilecek mallara karşı bizim de erken uyarı sistemleri kurmamıza vesile olmalıdır” diye konuştu.
İthalat rejimimizi tahkim ederken rekabetçiliğinde zaafa uğrayan AB’nin yabancı mallarla baş etmek üzere geliştireceği her tedbirden esinlenilmesi gerekliliğine dikkat çeken Karavelioğlu, “Yılın ilk 5 ayında, sadece Çin’den yapılan makine ithalatı yüzde 16,6 artarak 5,3 milyar dolar seviyesine ulaştı. Yüksek vergiler nedeniyle hiç makine satamadığımız bu ülkenin geçen sene ilk 5 ayda yüzde 24,6 olan ithalatımızdaki payının bu yıl aynı dönemde yüzde 28,8’e yükselmesi, Çin’in devlet destekli agresif fiyatlama ve pazara giriş stratejilerinin Türkiye’deki etkisinin üstel biçimde arttığının ve iç pazar dengelerini kendi lehine çevirdiğinin açık bir göstergesi” ifadelerini kullandı.
Makine, otomotiv ve savunma yan sanayileri ekosisteminin küresel ölçekte yeniden şekillendiği bu süreçte, ihracat ve imalat iklimine de değinen Karavelioğlu, “Bizim için önemli bir ticari teknik katalizör olan Almanya’da makine ve tesis mühendisliği sektöründe mayısta görülen yüzde 9’luk sipariş artışını, baz etkisine rağmen bir toparlanma sinyali olarak görüyoruz. Yurt dışı siparişlerindeki yüzde 12’lik artışı ise AB’nin tek pazarı konsolide etme kararlılığının bir neticesi olarak değerlendiriyoruz” dedi.
ABD’de imalat sanayi PMI verilerinin beklentilerin üzerinde gelmesinin, küresel talep açısından pozitif bir gelişme olduğunu kaydeden Karavelioğlu, “Bu aynı zamanda makine teçhizat yatırımlarında orta vadeli bir genişleme eğilimini ifade ediyor. Yatırım ortamında ümitler yeşermeye başlarken, Avrupa Merkez Bankası yetkilileri euronun hızla değer kazanmasının ithalatı körükleyerek enflasyonu yüzde 2’de tutma çabalarına sekte vuracağından yakınıyorlar. Üretimden ithalata yönelme riskine rağmen, bizde TL’deki değerlenmenin dezenflasyon sürecine katkı yapacağı umulurken Türkiye PMI endeksinin haziranda 46,7’ye gerilemesi, sanayi üretimindeki durgunluk açısından çok güçlü bir sinyal veriyor” dedi.
Makine imalat sanayiinin de yoğunlaştığı, görece küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerini kapsayan İSO İkinci 500 araştırmasının ortaya koyduğu verileri de değerlendiren Karavelioğlu, şirketlerin satış gelirlerinde artış yaşansa da kârlılık oranlarının ciddi biçimde gerilediğinin altını çizdi.
Karavelioğlu, “2024 yılına ait üretimden satışlarda gözlemlenen yüzde 41’lik artış, aynı dönemdeki yurt içi üretici fiyat endeksi artışının altında kalması nedeniyle reel anlamda bir büyümeyi ifade etmiyor. Kârlılık oranlarında bu yıla da sari olan dramatik düşüş bunu teyit ediyor. Faizin enflasyon karşısındaki reel getirisinin tarihi zirvelerde olduğu ve üretimdeki risklerin çok büyüyüp çok çeşitlendiği bir dönemde, ihmal edilebilir seviyede faaliyet kârlarıyla iş yürütmenin sürdürülemez hale geldiğini TÜİK tarafından açıklanan istihdam verilerinden de görebiliyoruz. Sanayi küçülürken inşaat ve hizmet sektörleri büyüyor, tüketim ithalat üzerinden sürüyor. Kısacası, yüksek faiz sanayinin bereketini kaçırıyor” ifadelerini kullandı.
İmalat sanayiinde yüzde 23,8 olan yurt içi ÜFE’nin makinede yüzde 30,9’a ulaştığına dikkat çeken Karavelioğlu, “Ürünlerimiz döviz bazında pahalanmaya devam ediyor. Makine üretiminde mayıs ayındaki yüzde 9.3’lük üretim düşüşü ve haziranda yüzde 68,6’ya kadar gerileyen kapasite kullanım oranı, sektörün telafisi zor kayıplarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.