Sevilay ÇOBAN
Bu fonla bir ilki gerçekleştirdiklerini söyleyen Burak Sezercan, “Fonumuz, tenis sporuna uzun soluklu kaynak sağlamak için kuruldu. Bu kaynağın sürdürülebilir olacağına inanıyoruz. Bu fon, diğer platformlara da ilham kaynağı olabilir. Başka sporlar için de bu tarz fonlar ortaya çıkabilir. Rekabetin artması da sporun desteklenmesi için itici bir güç olacaktır” dedi.
Sezercan, fonun TEFAS’ta işlem görmeye başladığını bilgisini paylaşarak, fon gelirinin %50’sinin TTF’ye aktarılacağını dile getirdi. Sezercan, ”Fonun risk değeri 3. Sermaye Piyasası Kurulu’nun 1’den 7’ye kadar bir risk skalası var. 1 en düşük, 7 en yüksek. 3 ile orta riskli bir fon. Amacımız orta risk düzeyinde TL’de reel getiri yaratabilmek. Fonun, fon yönetim ücreti yüzde 1, bunun yüzde 2’sini yani %50’sini TTF’ye aktaracağız.
Değişken fon özelliğiyle de hem TL’de hem de yabancı para da neredeysetüm enstrümanlara tüm piyasada yatırım yapabiliyor” dedi. Sezercan, birkaç aydır bu fon için uğraştıklarını belirterek, İş Portföy ve İş Bankası’nın da 50’şer milyon TL olmak üzere toplamda 100 milyon TL başlangıç sermayesi koyduğunu açıkladı.
Şafak Müderrisgil, kurulan bu fonun önemine dikkat çekerek, ülkede bir tenis kültürü oluşturmak ve bu sporu tabana yaymak istediklerini söyledi. “Bu bir bağış projesi değil. Bu bir finans enstrümanı” diyen Müderrisgil, kurumsal ve bireysel yatırımcıların finansal gelir elde ederken aynı zamanda tenis sporuna da katkı vereceklerine işaret etti. Müderrisgil, “Tenis için yaratılan bu fon, sporcularımızın gelişimi için bir yol haritası çizecek ve onların uluslararası platformlarda yarışmasını sağlayacak. Bu sayede başarılar da sürdürülebilir olacak. Böylece yarının şampiyonlarını da yetiştirmeyi amaçlıyoruz.
Federasyon olarak bir hedefe kilitlendik. Türkiye’de tenis sporunu geliştirmemiz gerekiyor. Gençlik ve Spor Bakanlığına (GSB) destekleri için teşekkür ederiz ama bazen devlet tarafından gelen kaynaklar yetmeyebiliyor.
Devlet bütçesindeki olimpik havuzdan sadece 8 tenis sporcumuz faydalanıyor. Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi’ndeki sporcularımızın sayısı da 10’u geçmiyor. ‘Geri kalanı ne olacak? Bu sporu nasıl tabana yayacağız’ diye düşündük. Bu fonu da bu yüzden kurduk. Sporcular, yıl içinde birçok farklı turnuvaya gidiyor. Sürekli yurt dışına çıkmak zorunda kalıyorlar. Bunların da maliyetlerini tahmin edebilirsiniz. Bu maliyetler için bizim bir yol bulmamız gerekiyordu” ifadelerini kullandı.
Zeynep Sönmez ise bu fonun tenisçilere çok fazla katkı sağlayacağını belirterek, “Tenis, çok maliyetli bir spor. Aslında tek başına da bir takımsın. Çünkü antrenöründen, fizyoterapistine, beslenme uzmanından mental destek alacağın ekibe kadar geniş bir takıma ihtiyaç duyuyorsun. Çekirdek ekibinin de olması gerekiyor. Bunların da bir maliyeti var. Böyle bir desteğin, sporculara çok faydalı olacağını düşünüyorum. İyi bir takım kurmak, sana turnuvada ferahlık sağlar. Küçüklükten beri sadece başarılı olmak için çalışıyoruz. Hayalini kurduğum turnuvalarda bunun karşılığını alabilmek çok güzel. Birilerine ilham olmak da çok güzel” dedi.
Wimbledon Tenis Turnuvası’ndaki başarısıyla ilgili de konuşan Zeynep Sönmez, şunları kaydetti: “Wimbledon’a biraz erken gidip antrenmanlara erken başladım. Antrenmanda bir yakınımız video çekiyordu. Orada da antrenörüm ‘Zeynep, üçüncü turu oynadığını görüyorum.’ dedi. Biz de güldük. Güzel bir atmosfer vardı. İlk karşılaştığım oyuncuyu geriden gelip yenmiştim. Wimbledon’daki maçlarım da genelde böyle oldu.
İlk defa ana tabloya girince biraz heyecanlanarak korta çıktım. İkinci maçı da kazandığımızda insanlar bana mesaj atmaya başladı. İnsanlar, Türkiye’den geliyor ve benim maçımı izlemek için Londra’da kamp kuruyorlardı. Bu yüzden maçtan önce duygulanmaya başladım. Korta çok zor çıktım. Benim için unutulmaz bir anı oldu. Üçüncü tura çıkmak, güzel bir başarı. Umarım bu başarı Türk tenisi ve benim için başlangıç olur.”