İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Dr.Majid Takht Ravanchi, Sena Alkan’a kritik açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin hem İran hem de Avrupa ülkeleri için tercih edilen bir diplomatik merkez olduğunu belirten Ravanchi, “ABD ile yeni bir müzakere turuna başlamadan önce, benzer saldırılarla yeniden karşılaşmayacağımıza dair garanti almalıyız” dedi.
Habertürk TV’den Sena Alkan’ın soruları ve Bakan Yardımcısı Dr.Majid Takht Ravanchi’nin cevapları şöyle:
Sena Alkan: Bugün İstanbul’da E3 ülkeleriyle neleri konuştunuz? Müzakere masasında size ne teklif ettiler ve siz nasıl yanıt verdiniz?
Mecid Ravanchi: Bismillahirrahmanirrahim. Bildiğiniz gibi E3 ülkeleriyle bir başka müzakere turunu daha, bakan yardımcıları düzeyinde gerçekleştirdik. Bu bir süredir devam eden bir süreç. Bir araya geliyor ve nükleer dosyayla ilgili çeşitli boyutları görüşüyoruz. Bugünkü toplantıda nükleer meselenin teknik boyutunu da yaptırımların kaldırılması boyutunu da ele aldık.
Nükleer görüşmeler açısından, zenginleştirmenin İran içinde yapılmasının herhangi bir anlaşmanın ayrılmaz bir parçası olması gerektiğini vurguladık. Bu, müzakerelerimizin temel unsurudur. Nükleer meseleyle ilgili başka konular da gündeme geldi.
Yaptırımların kaldırılması konusunda ise her zaman şunu vurguladık: Herhangi bir anlaşma, yaptırımların kaldırılmasını içermelidir. Bu, anlaşmanın temel ve vazgeçilmez bir unsurudur. ABD tarafından, Avrupa Birliği tarafından yaptırımların kaldırılması gereklidir ve bu bizim için önemli bir başlık. Ayrıca bugünkü toplantıda İsrail rejimi ve ABD’nin İran’a yönelik gerekçesiz saldırganlığını da ele aldık.
E3 ülkelerine bunun İran halkına yönelik kışkırtılmamış, açık bir saldırganlık olduğunu söyledik. Bu saldırılarda çoğu sivil olmak üzere 1000’den fazla insanımız şehit oldu, yaklaşık 6000 kişi de yaralandı. Bu çıplak saldırganlığı hiçbir şey haklı gösteremez; uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne aykırıdır ve tüm uluslararası toplum tarafından kınanmalıdır.
Aslında birçok ülke bu saldırganlığı çoktan kınadı. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için elimizden geleni yapmalıyız. Bugün bu konuyu da gündeme getirdik.
Sena Alkan: Yeni bir tur görüşme yapılacak mı? E3 ile belirlenmiş bir tarih var mı? Türkiye’nin buradaki rolünü nasıl tanımlıyorsunuz? Bir “good office” mi sunuyor, yoksa kolaylaştırıcı mı?
Ravanchi: E3 ile görüşmelere devam etme konusunda anlaştık. Ancak henüz bir tarih belirlenmedi, bir sonraki turun nerede yapılacağı da belli değil. Türkiye’nin bugüne dek bize ev sahipliği yapmasından hep memnuniyet duyduk. Bugünkü toplantımızı konsolosluğumuzda gerçekleştirdik ama sonuçta bu bina Türkiye sınırlarında. Türkiye’nin bu tür müzakerelerde mümkün kılmak için oynadığı yapıcı rolü takdir ediyoruz.
Geçmişte de bir turu burada, İran’ın önerisiyle İstanbul’da gerçekleştirmiştik. Çünkü Türkiye’de kendimizi evimizde gibi hissediyoruz. Bir sonraki turun ne zaman ve nerede olacağını bilmiyoruz ama Türkiye hem İran hem de Avrupa ülkeleri için tercih edilen bir yer.
Sena Alkan: ABD ile bir müzakere masasına oturmayı düşünüyor musunuz? Eğer öyleyse, hangi şartlar altında? İran ile ABD arasında herhangi bir arka kanal görüşmesi var mı?
Ravanchi: İran ile ABD arasında, bazı arabulucu ülkeler aracılığıyla mesajlar iletiliyor. İran ve ABD arasında temas kuran bazı ülkeler var. Bildiğiniz gibi Umman arabuluculuğunda yürütülen bir müzakere sürecindeydik. Ancak önce İsrail’in, ardından da ABD’nin saldırısıyla karşı karşıya kaldık. Yani müzakere sürecinin tam ortasındayken bu saldırılar geldi. Bu, diplomasinin ihanete uğramasıydı. Bu, diplomasiye bir saldırıydı.
Bu yüzden ABD ile yeni bir müzakere turuna başlamadan önce, benzer saldırılarla yeniden karşılaşmayacağımıza dair garanti almalıyız. Diplomasiye yeniden ihanet edilmemesi bizim için olmazsa olmaz bir şart. İsrail ve ABD bizi saldırarak şaşkına çevirdi. Biz aynı oyunun yeniden sahnelenmesini istemiyoruz. ABD’nin, bu kez böyle bir şey yapmayacağına bizi ikna etmesi gerekiyor.
Ayrıca müzakerelerin sonucunun kazan-kazan ilkesine dayanması gerekir. Tarafların her ikisi de bir şey elde ettiklerini hissetmeli. ABD’nin herhangi bir dayatmasını kabul edemeyiz. Bu nedenle, müzakerelerin devam edeceğine emin olmadan, ABD’nin iradesini dayatmayacağına ikna olmadan, gerçek bir diyaloğa başlayamayız.
Biz diyaloğu sadece “diyalog yapmış olmak” için istemiyoruz. Diyalog, her iki tarafı da tatmin edecek bir sonuç üretmeli. Şu anda bu meseleyi çok ciddiyetle değerlendiriyoruz. ABD ile yeni bir müzakere süreci, ancak kazan-kazan esasına dayanırsa mümkün olabilir. Ve dediğim gibi, görüşmeler sürerken askeri saldırılarla yeniden şaşırtılmamalıyız.
Sena Alkan: Siz müzakere masasındayken topraklarınıza İsrail saldırıları oldu. ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer kapasitesinin tamamen yok edildiğini söylüyor. Bu konuda bir değerlendirmeniz oldu mu? İran’ın nükleer kapasitesi tamamen yok edildi mi Sayın Tahtrevanci?
Ravanchi: Zarar ciddi. Ne ölçüde hasar oluştuğunu söyleyecek pozisyonda değilim. Ama şunu söyleyebilirim ki, zarar ciddi ve ağır. Değerlendirmeyi yapmak İran Atom Enerjisi Kurumu’nun sorumluluğunda ve şu anda bunu yapıyorlar.
Sena Alkan: Zenginleştirilmiş uranyum ya da nükleer varlıklarınızı önceden başka bir yere taşımış mıydınız? Çünkü bu, 12 günlük savaş sırasında çok konuşuldu.
Ravanchi: Daha önce de söylediğim gibi, saldırı öncesinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) müfettişleri, nükleer malzemelerin nerede olduğuna dair bilgi sahibiydi. Bu konuda hasar tespitinin ardından gerekli açıklamayı Atom Enerjisi Kurumumuz yapacaktır.
Sena Alkan: ABD, müzakerelerden önce hiçbir nükleer faaliyet, hiçbir zenginleştirme, hiçbir uranyum olmamasını istiyor. Bu konudaki pozisyonunuz nedir? Uranyum zenginleştirmeye devam edecek misiniz? Nükleer doktrininizde, örneğin Ayetullah Hamaney’in nükleer silahları yasaklayan fetvasında bir değişiklik oldu mu?
Ravanchi: Hayır, fetva hâlâ geçerli. Tutumumuz değişmedi. Biz nükleer silah peşinde değiliz. Nükleer silahların savunma doktrinimizde yeri yok. Bizim yaptığımız, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) uygun olarak, kendi topraklarımızda barışçıl amaçlarla uranyum zenginleştirmektir. Sıfır zenginleştirme bizim için mümkün değil ve kabul edilemez.
Bunu defalarca söyledik. Zenginleştirmeyi İran’da yapmak istiyoruz çünkü geçmişte barışçıl amaçlarla nükleer materyal ithal etmek zorunda kalmıştık.
Artık kendi topraklarımızda bunu yapabilecek durumdayız. Neden NPT’nin bize tanıdığı bu hakkı inkâr edelim? Programımız barışçıldır ve uluslararası toplumu bunun böyle kalacağına dair ikna etmeye hazırız.
Sena Alkan: Katar’daki ABD üslerine yönelik misillemeden önce önceden haber verdiniz. O sırada ne yaşandı? Bu önceden uyarı, bir zayıflık göstergesi mi?
Ravanchi: Hayır, bu bir zayıflık göstergesi değil. Kesinlikle öyle görmüyoruz. Misilleme yapmak zorundaydık ve yaptık. Bu Katar’daki kardeşlerimize yönelik bir şey değildi. Körfez bölgesindeki tüm dostlarımızla, özellikle Katar’la çok iyi ilişkilerimiz var.
Katar, bölgede en yakın dostlarımızdan biridir. Bizim yaptığımız, ABD’nin İran’a yönelik saldırısına verilen bir cevaptı.
Sena Alkan: Yani, ABD’ye önceden haber verdiniz?
Ravanchi: Katar’la bu konuda temas hâlindeydik. Yani bu, savunma hakkımız çerçevesinde yapılmış bir adımdı.
Sena Alkan: Ateşkes konusunda iyimser misiniz? Bu ateşkes kırılgan mı? Sizce kalıcı olabilir mi?
Ravanchi: ABD’nin İsrail’e alan tanıyarak İran’a saldırmasına izin vermesi, ardından kendisinin de saldırması bize güven vermiyor. Şu anda ateşkes sürüyor ve bu olumlu. Biz tırmandırmak istemiyoruz ama aynı zamanda şehirlerimizi, sivillerimizi korumak için ne gerekiyorsa yaparız. Biliyorsunuz, İsrail hastaneleri, cezaevlerini, İran radyo-televizyon binasını vurdu.
Bunlar insanlığa karşı suçtur, uluslararası hukuka aykırıdır. Bu yüzden bir daha böyle bir saldırıya hazırlıksız yakalanamayız. Ateşkesi gözlemlemekle birlikte, ülkemizi korumak için her türlü önlemi alacağız.
Sena Alkan: Hastaneleriniz, altyapınız, füze kapasiteniz saldırıya uğradı. Suikastlar da yaşandı. Tüm bunlar, askeri ve füze kapasitenizi nasıl etkiledi?
Ravanchi: Evet, saldırıya uğradık. Füze sistemimiz, şehirlerimiz hedef alındı. Ama aynı zamanda yanıt verme kapasitemizi de gösterdik. Askeri bir kişi değilim, bu yüzden savunma kabiliyetimizin son durumu hakkında konuşamam. Ama savunma gücümüzün güçlü olduğunu biliyorum. Düşman da bunu biliyor. Bu yüzden ateşle oynamaktan çekiniyorlar. Umarız aklıselimle hareket ederler çünkü biliyorlar ki: karşılık basit olmayacaktır.
Sena Alkan: Rusya ve Çin’den destek talebiniz oldu mu? Beklediğiniz desteği aldınız mı?
Ravanchi: Rusya ve Çin ile çeşitli düzeylerde temas halindeyiz. Ekonomik olarak iyi ilişkilerimiz var. Askeri iş birliğimiz, Güvenlik Konseyi’nde siyasi istişarelerimiz var. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) faaliyetleri konusunda da yakın temas içindeyiz. Doğal olarak saldırılar olduğunda bu ülkelerle istişarelerde bulunuyoruz. Bu, siyasi konular söz konusu olduğunda da geçerli.
Sena Alkan: İsrail’in Gazze’deki soykırımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Çocukların açlıktan öldüğü, tüm dünyanın soykırıma tanıklık ettiği bir tablo izliyoruz. İran’ın tutumu nedir?
Ravanchi: Ne yazık ki İsrail, Gazze’de soykırımı sürdürmeye devam ediyor. Ve uluslararası kuruluşlar, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bu soykırımı önlemekte yetersiz kalıyor. Herkes biliyor ki ABD, İsrail’i Güvenlik Konseyi’nde koruyor. Herkes biliyor ki ABD, İsrail’e çeşitli silah sistemlerini sağlıyor.
İsrail kendini sınırsız bir hareket alanına sahipmiş gibi hissediyor. Filistinli çocukları yiyecekten, sudan, ilaçtan mahrum bırakıyorlar. Bu yüzden tüm ülkelerin bu saldırıları ve soykırımı kınaması gerekiyor. Uluslararası örgütlerin harekete geçmesi gerekiyor. Eğer bu barbarlığa göz yumulursa, saldırılar artarak sürecektir. İsrail’in dokunulmazlık hissi son bulmalı. Müslüman ülkeler bu saldırıları neredeyse oy birliğiyle kınıyor ve bu duruş sürdürülmelidir.
Sena Alkan: İsrail’in saldırılarının sürebileceğini söylediniz. Gazze, Lübnan, Batı Şeria, Suriye, İran… Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bölgenin istikrarını bozan tek aktörün İsrail olduğunu söyledi. Sizce İsrail’in bu bölgedeki nihai hedefi nedir?
Ravanchi: Bu iyi bir soru ama cevabı kolay değil. Uluslararası toplum, özellikle bölge ülkeleri eğer Filistin’i savunmada birlik göstermez, İsrail’i kınamazsa, İsrail kendisini serbest hissedecek. Tam da yapmamız gereken şey bu: Birlik olmak, tek ses çıkarmak ve İsrail’e “artık yeter” demek. Aynı zamanda ABD’ye de baskı yapmalıyız.
Çünkü İsrail rejiminin başlıca destekçisi ABD’dir. İslam ülkeleri ve bölgedeki tüm ülkeler, ABD’nin İsrail’e silah desteğini durdurması, onu Güvenlik Konseyi’nde korumaması için baskı yapmalıdır. Aksi halde İsrail, başka ülkelere de saldırmayı düşünebilir. Bu da sadece Ortadoğu için değil, tüm bölge için son derece tehlikeli bir senaryo olur.