Özlem SARSIN
Pandemi ve sonrasında pek çok jeopolitik gelişme yaşadık ama yaşananların hiçbiri, içinde bulunduğumuz maliyet krizini izah etmiyor. Yüksek enflasyon maalesef uzun yılların kazanımlarını aşındırdı. Üç yıldır süren rasyonel politikalara dönüş çabası; fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın katılaşması ve coğrafyamızda yaşanan belirsizlikler nedeniyle yeterince etkili olamıyor. Bu zorlu süreçten Türkiye’nin üretim gücünü minimum hasarla çıkarmanın çok kritik olduğunun altını üç yıldır çiziyoruz” dedi.
Gelinen noktada tarımsal üretimde zorlukların derinleştiğini, kârlılığın aşındığını, rekabetçiliğin gerilediğini ve şirketlerin finansal dayanıklılığının zayıfladığını ifade eden Kestelli, “Ekonomide kelebek etkisini her alanda görüyoruz. Örneğin tekstil gibi sektörlerde yaşanan sıkıntılar, dönüp pamuk üreticisini vuruyor. Bu saptamaları elbette enseyi karartalım diye dillendiriyor değiliz. Türkiye, bunun gibi onlarca zorluğun içinden her defasında daha da güçlenerek çıktı. Bu sıkıntıların da biteceğine ve aydınlık günlere çıkacağımıza inancımız tam. Merkez Bankası’nın attığı adımın, yeni bir dönemin ilk adımı olmasını temenni ediyoruz. Yeter ki bundan sonra, potansiyelimizi harekete geçirecek, küresel rekabet gücümüzü artıracak netlikte yapısal reformları kararlılıkla devreye alalım” dedi.
Konuşmasında dünya genelinde tarımsal ürünlerin tüketiminin 2034 yılına kadar yüzde 13 oranında artacacağını söyleyen Işınsu Kestelli, 2025–2034 Tarımsal Görünüm Raporu’na göre bu artışın neredeyse tamamının, düşük ve orta gelirli ülkelerden kaynaklanacağını ifade etti. Korumacılık politikalarına rağmen küresel gıda ticaretinin öneminin daha da artacağını kaydeden Kestelli, “Bu rapor bize gösteriyor ki, hem üretimi artırmak hem de çevresel sürdürülebilirliği sağlamak gibi ikili bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Bu süreçte bizlere düşen, çiftçimizi merkeze alan ve uluslararası iş birliğini önceleyen tarım politikalarını hayata geçirmektir” diye konuştu.