Sibirya’daki Altay Dağları’nda bulunan 2.500 yıllık bir kadın mumyasının cildi, bugünün dövme sanatçılarını bile hayrete düşürecek bir sırrı barındırıyor… Yüksek çözünürlüklü tarama teknikleri sayesinde ilk kez tüm detaylarıyla ortaya çıkarılan dövmeler, hem görsel açıdan çarpıcı hem de tarihsel açıdan sarsıcı veriler sunuyor.
Kadının kol ve ellerinde yer alan dövme motifleri; leopar, geyik, horoz ve kartal-aslan karışımı mitolojik figürlerle dolu. Uzmanlara göre bu tasarımlar yalnızca estetik değil, aynı zamanda kimlik ve güç göstergesi olabilir. Özellikle sağ kolundaki üç leoparın bir geyik başını çevrelemesi ve sol kolda yarı kartal yarı aslan bir griffon’un saldırı sahnesi betimlemesi, karmaşık bir hikayeyi temsil ediyor.
Dövmeler doğal olarak çıplak gözle görülemeyecek kadar silinmişti. Ancak St. Petersburg’daki Hermitage Müzesi’nde yapılan kızılötesi dijital taramalar sayesinde her detay net bir şekilde görüntülendi. Başparmakta bulunan horoz figürü, dönemin sembol dili açısından özel bir anlam taşıyor olabilir.
Araştırmacılardan Dr. Gino Caspari’ye göre bu dövmeler yalnızca sembolik değil, aynı zamanda teknik açıdan olağanüstü. Dövmelerin o dönem şablonla çizildiği ve ardından bitki isinden elde edilen pigmentlerle işlendiği düşünülüyor. Hayvan boynuzu ya da kemikten yapılmış çok uçlu iğnelerle yapılan bu işçilik, o dönemin teknik becerisini ortaya koyuyor.
Modern araştırmacı Daniel Riday, bu dövmeleri kendi üzerinde yeniden uygulamaya çalıştı. Sadece sağ kol tasarımının yaklaşık 9.5 saat sürdüğünü belirten Riday, iki kol arasındaki çizim farkının birden fazla sanatçının çalışmasına işaret ettiğini söylüyor.
Bazı figürlerin mumyalanma sürecinde zarar görmesi, dövmelerin ölüm sonrası değil, yaşarken büyük anlam taşıdığını gösteriyor. Bu da dövmenin sadece süsleme değil; kişinin kimliğini, statüsünü ya da inancını yansıtan bir araç olduğunu ortaya koyuyor.
Dr. Caspari, “Bu dövmeler sayesinde 2.500 yıl öncesine ait bir bedenle birebir sanatçıya yaklaşıyor. Bu, dönemin estetik anlayışını ve teknik becerisini anlamamıza ışık tutuyor” diyerek araştırmanın önemini vurguladı.