Tüketicilerin yüzde 64’ü hangi markalara güveniyor?
Tüketici beklentilerinin dönüştüğü bu süreçte, marka itibarının sürdürülebilirlik performansına göre şekillendiğine vurgulayan İnomist İletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Sibel Selvi, “Bugün tüketicilerin çoğunluğu, alışveriş yaptığı markaların yalnızca ne sattığıyla ilgilenmiyor. Şirketlerin nasıl ürettiğine, topluma ve çevreye ne kattığına, küresel krizler karşısında nasıl sorumluluk aldığına da dikkat ediyor” dedi.
İnandırıcılığın kriterleri
Bugünün bilinçli tüketicisi, satın aldığı ürünün çevresel etkisini, markanın sosyal sorumluluk anlayışını ve iş süreçlerinin şeffaflığını sorguluyor. Markalar içinse bu, sadece çevre dostu ürünler üretmekle sınırlı olmayan, daha bütünsel bir sürdürülebilirlik anlayışını benimsemeyi zorunlu kılıyor. Bu anlayışı benimseyen markaların sürdürülebilirliğe dair çalışmalarının marka itibarı üzerinde olumlu etkiler yarattığı gözlemleniyor.
Özellikle genç kuşaklar, sürdürülebilirlik yaklaşımını samimi ve tutarlı şekilde yansıtan markalara daha çok bağlanıyor. Sürdürülebilirlik Sektör Endeksi araştırmasına göre, sürdürülebilirlik çalışmalarını bütüncül ve tutarlı şekilde anlatan markalar itibarlarında ortalama yüzde 3 ile 5 arasında artış sağlıyor. Aynı çalışmada yer alan bulgular, tüketicilerin yüzde 64’ünün sürdürülebilirliğe önem veren markalara daha çok güvendiğini ortaya koyuyor. Bu oran, Z veya Y kuşağı gibi genç tüketici gruplarında yüzde 75’lere kadar çıkıyor. Sonuç olarak, şirketlerin çevreci bir vizyonla hareket etmeye her zamankinden daha fazla odaklanmaları gerekiyor.
Peki, sürdürülebilirlik iletişimini etkili biçimde yöneten markalar ne kazanıyor? Bu sorunun yanıtı, yalnızca toplumsal sorumluluk ya da çevresel katkılarla sınırlı değil. Bugünün iş dünyasında sürdürülebilirlik, doğrudan markanın kârlılığına, müşteri bağlılığına ve yatırımcı algısına etki eden stratejik bir değer unsuru olarak öne çıkıyor.
Harvard Business Review’un müşteri sadakati üzerinde sürdürülebilirliğin etkisini ele aldığı analizine göre sürdürülebilirlik performansı yüksek markalar, tüketici sadakati konusunda ortalama yüzde 30 daha avantajlı bir konumda. Bu markalar, daha sık tekrar alışveriş yapan müşterilere ulaşmanın yanı sıra fiyat hassasiyeti düşük, markayla duygusal bağ kurmuş bir tüketici kitlesiyle çalışıyor.
Başka bir deyişle sürdürülebilirliğe yatırım yapan markalar, hem mevcut müşteri portföyünü koruyor hem de uzun vadeli sadakat kazanımıyla rekabette öne çıkıyor. Bu veriler, sürdürülebilirlik stratejisinin sadece şirketlerin çevresel etkilerini azaltmakla kalmadığını, marka sadakatini artırdığını, yatırımcı güvenini pekiştirdiğini ve uzun vadeli rekabet avantajı sunduğunu ortaya koyuyor.
Öte yandan sürdürülebilirlik anlatısının yüzeysel veya abartılı bir biçimde sunulması tam tersi bir etki de yaratabiliyor. Gerçeklikten uzak söylemler, tüketici nezdinde güven kaybına ve markaya yönelik algının zedelenmesine neden olabiliyor. Bu yüzden, sürdürülebilirlik iletişiminin yalnızca pazarlama diline yaslanmaması, ölçülebilir ve şeffaf verilere dayanması önem taşıyor.
source