İçinde altın külçe olduğuna neredeyse emin olan amatör madenci, bu taşın sırrını çözmek için günlerce uğraştı. Taş testeresi, matkap, taşlama aleti ve hatta asit kullandı ancak hiçbir yöntem işe yaramadı. Çekiçle kırmaya çalıştığında bile taş parçalanmadı. Kısa süre sonra, taşın altın değil, dünyada çok az bulunan bir göktaşı olduğu ortaya çıktı.
Hole, çareyi Melbourne Müzesi’ne gitmekte buldu. Taşı inceleyen müze jeologu Dermot Henry, bu tür taşların atmosfere girerken dış yüzeylerinin eriyerek karakteristik oyuklu bir yapıya kavuştuğunu belirtti. 37 yıllık kariyerinde binlerce taş inceleyen Henry, sadece iki tanesinin göktaşı çıktığını, Maryborough’da bulunan bu 17 kiloluk taşın da bunlardan biri olduğunu açıkladı. Yüksek oranda demir içeren bu nadide parça “Maryborough Göktaşı” olarak kayıtlara geçti.
Bilim insanları, taşın küçük bir bölümünü elmas testere ile kestikten sonra, onun H5 tipi sıradan kondrit sınıfında olduğunu ve içinde kondrül adı verilen metalik mineral damlacıkları barındırdığını tespit etti. Henry, göktaşlarının altından bile daha değerli olduğunu belirterek, “Bu taşlar Güneş Sistemi’nin yaşı, oluşumu ve kimyası hakkında önemli bilgiler verir. Hatta bazı örneklerde, Güneş Sistemi’nden bile daha yaşlı yıldız tozları bulunur” dedi.
Araştırmacılara göre Maryborough göktaşı, muhtemelen Mars ile Jüpiter arasındaki asteroid kuşağından geldi. Karbon tarihleme yöntemiyle yapılan analizler, taşın 100 ila 1.000 yıldır Dünya’da olabileceğini ortaya koydu. Victoria eyaletinde kaydedilen yalnızca 17 göktaşından biri olan Maryborough, büyüklük açısından ikinci sırada yer alıyor. Birinci sırada ise 2003 yılında bulunan 55 kilogramlık göktaşı bulunuyor.
Henry, “Victoria’da binlerce altın külçesi bulundu ancak yalnızca 17 göktaşı kayda geçti. Bu taşın bulunması neredeyse astronomik bir tesadüf” diyerek keşfin önemini vurguladı. Daha önce de benzer şekilde, bir göktaşının 80 yıl boyunca kapı stoperi olarak kullanıldıktan sonra gerçek değerinin anlaşılması bilim dünyasında ses getirmişti.