PROF. DR. TAYFUN DOĞAN – Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Başkalarına fayda sağlamayı, yardım etmeyi, destek olmayı, iş birliği yapmayı ve toplumsal iyiliği amaçlayan gönüllü davranışlar, prososyal davranışlar olarak nitelendirilmektedir. Toplum yanlısı bu davranışların karşısında ise antisosyal davranışlar bulunmaktadır. Prososyal davranışların kapsamında, altruizm (karşılık beklemeksizin yapılan fedakârlık), cömertlik, merhamet, vefa, paylaşma, iyilikseverlik, yardımseverlik, nezaket ve hürmet gibi davranışlar bulunmaktadır.
Son zamanlarda araştırmacılar, prososyal davranışların yani iyilik yapmanın mental ve fiziksel sağlığa olan etkisine odaklanmışlardır. Konu ile ilgili gerçekleştirilen araştırmalar, iyilik yapmanın mental ve fiziksel sağlığa olumlu yönde önemli katkıları olduğunu ortaya koymuştur.
Söz konusu araştırmalardan birinde, iyilik yapanların mı yoksa iyilik görenlerin mi daha mutlu olduğu araştırılmış ve iyilik yapan kişilerin daha mutlu oldukları anlaşılmıştır. Bu sonuç iyilik yapmanın yalnızca başkalarının yolunu aydınlatmadığını, kendi yolumuza da ışık tuttuğunu göstermesi açısından önemlidir. Yani bir bakıma iyilik yapan kimse kendisine de iyilik yapmaktadır. İlginç bir şekilde, sadece iyilik yapmak değil, iyiliğe şahit olmak da mutluluğu artırıyor. Dahası önceden yaptığınız bir iyiliği hatırlamak da mutluluğunuza ve ruh halinize olumlu katkı sağlıyor. İyilik yapma ve mutluluk arasında iki yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Şöyle ki, iyilik yapan insanlar mutlu olmaktadır ve mutlu insanlar da daha fazla iyilik yapmaktadırlar. Japon üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada, bir hafta boyunca iyilik yapmanın, katılımcıların mutluluk düzeylerini artırdığı ve ayrıca onları daha nazik ve müteşekkir yaptığı sonucuna ulaşılmıştır.
Prososyal davranışlarda bulunan kişiler, iyi bir şey yapmış olmanın verdiği kıvanç ve onur duygusunu yaşamaktadır. Bu da bireyin öz-saygısını, kendisinden hoşnutluğunu artırmaktadır. Bunların dışında, iyilik yapmak yüksek düzeyde bir manevi tatmin sağlar ve kişi anlamlı ve değerli bir şey yaptığı duygusuyla dolar. Yine iyilik davranışları sergilendiğinde pozitif bir hava oluşur ve beynimiz bu durumu ‘her şey yolunda’ şeklinde algılar. Prososyal davranışların bu olumlu etkilerinden dolayı, günümüzde terapistler danışanlarına düzenli iyilik davranışlarında bulunmayı önermektedir. Çünkü iyilik yapmak mutluluğu ve sevinci artırmanın yanında, bireylerin depresif ve kaygılı ruh hallerine de iyi gelmektedir.
İyilik yapmak sosyal ilişkileri de geliştirebilmektedir. İyilik yapan, besleyici ilişki tarzına sahip kişiler, diğer insanlar tarafından daha çok sevilir ve tercih edilirler. İyiliksever bir kişi olmak yalnızca normal arkadaşlıklarda değil, romantik ilişkilerde de avantaj sağlar. Nitekim araştırmalar, nezaket sahibi ve yardımsever birisi olmanın çekiciliği artırdığını ortaya koymuştur. Bunun tam tersi olarak, öfkeli, bencil, saldırgan yani bir bakıma zehirleyici ilişki tarzına sahip kişiler ise sevilmezler ve çevreleri tarafından istenmezler. Bu durum da sosyal destekten yoksun kalmaya, yalnızlığa ve değersizliğe yol açar.
Konu ile ilgili araştırmalar, iyilik yapmanın kan basıncını ve kortizol seviyesini düşürme, inflamasyonu ve ağrıyı azaltma gibi fiziksel sağlığı ölçülebilir düzeyde, olumlu yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Yaşlılar üzerinde yapılan bir araştırma sonucuna göre, düzenli gönüllülük faaliyetlerinde bulunmanın yaşlılarda ölüm riskini dörtte bir oranında azalttığı görülmüştür. Başka bir çalışmada da iyilik amaçlı olarak başkalarına para harcamanın, yüksek tansiyon hastası yaşlı bireylerin kalp-damar sağlıklarını olumlu etkilediği ortaya konulmuştur. Yine bir başka araştırmada, iyilik yapmayı alışkanlık haline getirmenin gen ifadesinin düzenlenmesini de olumlu yönde etkilediği ve değiştirdiği anlaşılmıştır. Prososyal davranışlarda bulunduğumuzda, vücudumuz oksitosin salgılamaktadır. Bu hormon, kalp hastalıklarından korunmaya yardımcı olabilecek anti-inflamatuar özelliklere sahiptir. Oksitosin, ayrıca huzur ve sakinlik duygusu yaratır, acıyı azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Bundan dolayı aşk ya da ilişki hormonu gibi adlarla anılmasının yanında “kalp koruyucu” olarak da adlandırılmaktadır.
Yardımseverliğin ve nezaketin yaygın olduğu toplumlarda hem yaşam kalitesi hem de mutluluk düzeyi yüksek olur. Böyle toplumlarda insanlar kendilerini güvende hisseder, yaşadıkları topluma güçlü bir aidiyet duyar ve onun gelişimi için çaba gösterirler. İyiliğin egemen olduğu bir sosyal ortamda bireyler yoğun bir sosyal ve duygusal destek görür, bu da yalnızlık ve izolasyon hissini büyük ölçüde azaltır. Bireysel mutluluk kadar toplumsal mutluluk da önemlidir. Toplumsal mutluluğu artırmanın yolu da iyilik davranışlarını çoğaltmaktan geçer.