İklim Kanunu’nda 'adil geçiş' yetersiz
HÜSEYİN GÖKÇE/ANKARA
TEPAV, temmuz ayı başında kabul edilen İklim Kanunu’na yönelik hazırladığı değerlendirme raporlarının üçüncüsünü yayımladı. Raporda, kanunun adil geçiş politikalarının yetersiz olduğuna vurgu yapılırken, sosyal kırılgan grupların korunmasını öngören finansman mekanizmalarının eksik olduğu bildirildi. Kanunda stratejik sektörlerin desteklenmesine yönelik belirsizliklerin bulunduğuna dikkat çekilen analizde, denetim mekanizması ve toplumsal katılımda da eksiklikler bulunduğunun altı çizildi.
Kanun ile iklim değişikliği mücadelesi için oluşturulan finansman kaynaklarının kullanımın hedeflendiğine dikkat çekilen analizde, hangi yatırımların, hangi ölçütlere göre destekleneceğinin net olmadığı vurgulandı.
Paris Anlaşması yükümlülükleri doğrultusunda azaltım ve uyum politikalarının birlikte ele alınması gerektiğine dikkat çekilirken, kanunun bu dengeyi kuramadığının altı çiziliyor. Özel sektör ve kamu kurumlarının yeşil dönüşüme finansal katılımı ise ikincil mevzuata bırakılmış, stratejik sektörlerin ve destek türlerinin belirlenmesi belirsizliğini koruduğuna değiniliyor.
İklim finansmanı kararları Bakanlığa bırakılırken, Cumhurbaşkanlığı makamının dışarıda tutulduğu kaydediliyor ve bu durumun kurumsal uyumsuzluk ve politika sahiplenilmesinde zayıflık yaratabileceği belirtiliyor.
“Hangi sektörlerin destekleneceği belirsiz”
“Adil geçiş” kanunda sosyal kırılgan grupların korunması olarak tanımlanıyor ancak bu konuda yol haritası ve finansman mekanizmasının eksik olduğu vurgulanıyor. ETS gelirlerinden adil geçiş için ayrılan payın yüzde 10 ile sınırlandırıldığı ancak bunun da zorunlu olmadığına değinilerek, “Hangi sektörlerin, bölgelerin ve sosyal grupların destekleneceğine dair somut analiz ve planlama yok. Avrupa Birliği’nin çok katmanlı ve bağlayıcı adil geçiş mekanizmalarıyla kıyaslandığında Türkiye’nin yaklaşımı oldukça sınırlı kalıyor” ifadeleri kullanılıyor.
“Başkanlıkla güç yoğunlaşması oluyor”
Kanun’da etkin bir denetim sistemi oluşturulmaması ve İklim Değişikliği Başkanlığı’nın hem uygulayıcı hem karar alıcı hem de raporlayıcı olarak konumlandırılması güç yoğunlaşması sorununu doğurduğuna işaret ediliyor. Bu noktada STK’lar, uzman örgütler ve sendikaların karar süreçlerine katılımının sadece danışma düzeyinde kalması eleştiriliyor.
■ “ETS gelirinin en az yüzde 30’u adil geçişe tahsis edilmeli”
İklim Kanununu önemli bir adım olarak nitelendiren analizin son bölümünde, bunun etkili olabilmesi için şeffaf veri yönetimi ve sosyal adaleti gözeten mekanizmaların oluşturulması gerektiği aktarılıyor. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) gelirlerinin en az yüzde 30’unun adil geçiş politikalarına tahsis edilmesi yanı sıra “İkincil düzenlemelerin katılımcı ve şeffaf süreçlerle hazırlanması, veri yönetiminde çok aktörlü ve demokratik yapılar kurulması, denetim sisteminin güçlendirilerek bağımsız ve hesap verebilir kurumların oluşturulması gerekir” gibi öneriler de getiriliyor.
source