Milyarderlerin takım aşkı

Geçen hafta NBA’in en çok şampiyonluk sahibi takımı Boston Celtics’in yatırımcı Bill Chisholm’e 6,1 milyar dolarlık satışı ligin Guvernörler Kurulu ta­rafından onaylandı. Bir başka NBA devi Los Angeles Lakers’ın 10 mil­yarlık satışı da her an onaylanabi­lir. Yine geçen hafta bir başka NBA takımı Portland Trail Blazers’a ge­çen hafta 4,2 milyar dolarlık teklif yapıldı.

ABD’de profesyonel sporlarda­ki bu el değiştirme furyasını sade­ce basketbola özgü zannetmeyin. NFL yanı Amerikan futbolu ta­kımlarına biçilen ortalama değer­ler daha yüksek. Yine de 2023’te Josh Harris, Washington Com­manders’ı (eski Redskins) yaklaşık 6 milyar dolara satın almıştı Dan Snyder’dan.

Natalie Portman, Justin Timberlake, Eva Longoria

Sadece NBA ve NFL de değil, ABD’deki milyarderler, eski spor­cular, sahne ve gösteri dünyasının ünlüleri bir yerinden bu takım sa­hipliği işine bulaşıyor son dönem­de. Aralarında Natalie Portman, Justin Timberlake, Will Ferrell, Eva Longoria gibi isimler de var. Ki­misi küçük ortak olarak giriyor, ki­misi kadın futbolu gibi daha müte­vazı sporlarda kurucu ortak olarak.

Bir yandan da takımların değe­ri istikrarlı şekilde artmaya devam ediyor. Sportico’nun son sıralama­sına göre ABD’de değeri 10 milyar doların üzerinde üç takım var: Dal­las Cowboys, Los Angeles Rams, New York Giants. Sportico’ya göre son beş yılda takım değerleri nere­deyse iki katına çıktı. Geçen yıla gö­re bile yüzde 20’lik artış söz konu­su. 2025 itibariyle değeri 5 milyar dolardan düşük bir NFL veya 3 mil­yardan aşağıda bir NBA takımı bul­mak artık imkânsız.

Peki spor takımlarına duyulan bu ilginin ve sürekli artan değeri­nin sebebi nedir? En başta gelen se­bep ABD’de profesyonel sporların­da kapalı lig sistemi. Yani Avrupa futbolunda alıştığımız düşme-çık­ma sistemi orada mevcut değil. Özellikle NBA, NFL ve MLB gibi köklü liglerde takım sayısı nadiren artıyor. Mesela MLB’a son takım 1998’de, NFL’e 1999’da, NBA’e de 2003’te eklendi. Demek ki 20 yılı aşan bir sürede bu en büyük üç ligin hiçbirine yeni takım ilave edilmedi. Profesyonel takım sayısı sınırlı. Pi­yasaya çıkan ürün nadide.

Buna karşılık takım satın alma potansiyeline sahip milyarderle­rin sayısı hızla arttı. Forbes’a göre 2003’te ABD’deki milyarder sayısı 500’ün altındaydı. Bugün bu sayı 2500’den fazla. Dolayısıyla takım sayısı yerinde sayarken bunları satın alabilecek kişi sayısı beş ka­tına çıktı son çeyrek yüzyılda. Bu durum takımların değerinin özel­likle son 15 yılda hızla artmasına yol açtı. 2010’da Oakland şehrinde bulunan NBA takımı Golden State Warriors’ı 2010’da satın alan Joe Lacob ve Peter Gruber’in ödediği 450 milyon dolar çok abartılı bu­lunmuştu. Keza 2014’te eski Mic­rosoft CEO’su Steve Balmer Los Angeles Clippers’ı satın alırken 2 milyar doları gözden çıkarmıştı ve bu rakam da çok uçuk bulunmuştu. Ama mesela Warriors 2015’ten iti­baren lige damga vurdu, dört şam­piyonluk kazandı. Üstüne üstlük San Francisco’daki yeni salona taşındı. Tüm bunları üst üste ek­leyince takımın değeri 15 yılda 9 milyar dolara kadar çıktı. 15 yılda başka hangi yatırım aracıyla ser­vetinizi 20’ye katlayabilirsiniz ki?

Yayıncı rekabeti liglere yarıyor

Spor takımlarına duyulan bu il­ginin bir diğer ana sebebiyse gelir­lerdeki düzenli artış. Tüm dünyada ve elbette ABD’de canlı yayıncılık­ta son büyük koz spor müsabaka­ları. Eski geleneksel TV grupları, kablolu ve paralı kanallarla yeni nesil teknoloji grupları spor ligle­rinin yayın hakları için kıyasıya bir mücadele içindeler. Bu rekabet el­bette liglere yarıyor. NFL 2021’de beş ayrı yayıncıyla 10 yıl için top­lam 110 milyar dolara anlaştı. NBA’in 11 sezonluk anlaşması ise toplam 76 milyar dolar kazandı­racak takımlara. Bunun yanı sıra hemen hemen tüm takımlar sahip oldukları ya da kullanıcı oldukları salonları veya stadyumları bir sü­redir bir eğlence merkezi gibi işle­tiyor. Böylece takımlar para kaza­nıyor, hatta çoğunlukla kârlı kapa­tıyor sezonu…

Son olarak da ABD’deki ligler bir süredir, nakit akışına yardımcı olması için yatırım fonlarının ta­kımlarda yüzde 30’a varan oranda pay almasına izin vermeye başla­dı. Çünkü sportif açıdan iddialı ta­kımları belli dönemlerde gelirle­rinin üzerinde harcama yapmak durumunda kalıyor. Nakit varlık­ları yetersiz takım sahipleri bu gibi hallerde zorlanıyor. Fonların girişi buna bir tür çözüm getiriyor.

UZMAN GÖRÜŞÜ

Kurt Badenhausen (Sportico yazarı)

"Spor takimlari resesyona dirençli"

“Spor takımlarının bu denli talep görmesini açıklamak gerekirse, bir kere kurumsal ve bireysel yatırımcılar, bunların yatırım yaptıkları geleneksel varlıklardan farklı olduğunu anladı. Spor takımları, hisse senetleri ve tahvillerin tersine resesyona dirençli. Dünyada işler kötüye gittiğinde bile takım değerleri yükseliyor. Dolayısıyla, bir spor takımını daima aldığınızdan yüksek fiyata satarsınız. Bir diğer nokta da, bu takımlar kârlılığı en üst düzeye çıkarmak için çok sofistike bir şekilde yönetiliyor. Spor dışı etkinlikleri en üst düzeye çıkaracak çok gelişmiş bir stadyum veya arena inşa ediyorlar. Ayrıca bunun etrafında gayrimenkul geliri elde edecekleri karma kullanımlı bir geliştirme projesi yapıyorlar. Son olarak, takım satin almak inanılmaz bir vergi indirimi sağlıyor. ABD’de neredeyse tüm satın alma bedelini vergiden düşebilirsiniz. Çünkü satın aldığınız her şey maddi olmayan bir varlıktır. Mesela Steve Ballmer, Clippers için 2 milyar dolar ödedi. 15 yıl boyunca 100 milyon doların üzerinde bir gideri vergiden düşebiliyor.”

Avrupa’ya akın ettiler

Bir de ABD’de de umduğunu bulamayıp Avrupa’yı deneyenler var tabii. NBA’de, NFL’de ve diğerlerinde satın alacak takım bulamayanlar Avrupa futboluna el attılar. Bu akımı 20 yıl evvel Manchester United’ı satın alan Glazer ailesi başlatmıştı. İngiltere’de bunu Arsenal ve Liverpool gibi büyük takımlar izledi. 2022’de Todd Boehly ve ortakları Chelsea için 3 milyar dolardan fazla ödemeyi göze aldılar. Bu akımın 2014’ten itibaren kıta Avrupası’na sıçradığına da şahitlik ettik. Halen Premier League’de 11, İtalyan Serie A’da sekiz, Fransız Ligue 1’de beş takımın sahibi Amerikalılar. CIES Intelligence’ın son araştırmasına göre 2025’in temmuz ayı itibariyle Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde 105 futbol kulübü artık ABD’den gelen patronlara ait. Bu sayı 2017’de sadece 27’ydi. Yalnızca geçen sezon 18 takım Amerikalıların kontrolüne geçti.


source