Sanatın yeni sahnesi : Havalimanları, lüks mekanlar ve otel lobileri…
Eskiden sanat eserleri yalnızca müzelerde, galerilerde ya da koleksiyonların mahrem alanlarında izlenirdi. Bugün ise bu tablo hızla değişiyor. Artık havalimanlarında, otel lobilerinde, alışveriş merkezlerinde ya da kurumsal merkezlerde karşılaştığımız eserler, sanatın yeni bir sahneye taşındığını gösteriyor.
Bu değişim yalnızca mekânsal bir dönüşüm değil; markaların prestij stratejilerinde sanatın giderek daha güçlü bir araç hâline geldiğini de kanıtlıyor. Sanat, artık sadece estetik bir katkı değil, aynı zamanda kültürel sermaye ve marka değerini yükselten bir yatırım.
İGA ART: Türkiye’den küresel bir model
İstanbul Havalimanı’nın hayata geçirdiği İGA ART programı, bu dönüşümün en güçlü örneklerinden biri. Terminal içinde sergilenen eserler, geçiş alanlarını sıradanlıktan çıkarıp kültürel bir deneyime dönüştürüyor. Bir havalimanı artık yalnızca uçuşların gerçekleştiği bir mekân değil, Türkiye’nin sanat ve kültür sahnesinin dünyaya açılan vitrini.
İGA ART, Türk sanatçılarla uluslararası izleyici arasında doğrudan temas kurarak, ülkenin kültürel mirasını çağdaş sanat üzerinden görünür kılıyor. Buradaki sergiler ve kalıcı koleksiyon, aynı zamanda bir yumuşak güç (soft power) aracı: yolculara Türkiye’nin çağdaş yüzünü ve sanat üretimindeki dinamizmini gösteriyor.
İGA ART, İstanbul Havalimanı’nda sanatın görünürlüğünü artıran bir program olarak, son dönemde solo serisini “Fahrelnissa Zeid ile Karşılaşma” sergisiyle açtı; sergi, sanatçının 1960 tarihli yağlıboya yapıtı etrafında arşiv belgeleri, fotoğraflar ve videolarla kurgulanıyor ve 31 Ağustos’a kadar görülebiliyor.
IGA ART’ farklı olarak yalnızca sergilerle değil, kamusal ölçekli enstalasyonlarla da dikkat çekiyor. Ramazan ayında İstanbul Havalimanı’nda sergilenen “Through Kindness We Are One” adlı dev heykel, farklı kültürlerden yolcuları bir araya getiren birlik ve paylaşım temasını öne çıkardı. Bu eser, hem Ramazan’ın evrensel değerlerine işaret etti hem de İstanbul Havalimanı’nı küresel ölçekte kültürel bir buluşma noktası haline getirdi. Bu tür kamusal yerleştirmeler, sanatın yalnızca estetik bir unsur değil, aynı zamanda toplumsal bir bağ kurma aracı olarak da nasıl işlev görebileceğini kanıtlıyor.
Doha Hamad Havalimanı’ndaki Urs Fischer enstalasyonu, Paris Charles de Gaulle’deki kalıcı koleksiyonlar ya da Dubai Havalimanı’ndaki çağdaş sanat entegrasyonları, bu yaklaşımın küresel örnekleri. İstanbul Havalimanı ise İGA ART ile bu rekabete güçlü bir şekilde katılmış durumda.
Burada sanat, sadece “estetik” değil, aynı zamanda soft power etkisi taşıyan bir araç. Her gün yüz binlerce yolcunun geçtiği bir terminalde görülen eserler, Türkiye’nin çağdaş yüzünü dünyaya gösteriyor; kültürel diplomasiye katkı sağlıyor.
Lüks ve sanatın buluşma noktası
Bu model yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da yükselen bir trend. Paris Charles de Gaulle’deki kalıcı koleksiyonlar, Doha Hamad Havalimanı’ndaki dev ölçekli enstalasyonlar ya da Dubai’nin çağdaş sanat entegrasyonu, yolculuğu yalnızca bir lojistik deneyim olmaktan çıkarıp kültürel bir deneyim hâline getiriyor.
Benzer şekilde lüks oteller, AVM’ler ve yüksek profilli kurumsal mekânlar da sanatla değer kazanıyor. Buradaki amaç yalnızca dekoratif katkı sağlamak değil; mekânı bir kültür merkezine dönüştürerek markaya farklı bir hikâye kazandırmak.
Sanatın yeni kamusal rolü
Bugün sanat, koleksiyoner evlerinden ve müze duvarlarından çıkarak yeni bir görünürlük sahnesi buluyor. Havalimanı terminalleri, otel lobileri ya da AVM’ler, sanat için yalnızca sergileme alanları değil, aynı zamanda kültürel diplomasi ve marka değerini yükselten stratejik platformlar hâline geliyor.
IGA ART örneği, Türkiye’nin bu küresel trendin bir parçası olduğunu ve sanatın mekânla kurduğu ilişkinin artık çok daha kamusal, erişilebilir ve stratejik boyutlar kazandığını gösteriyor.
source