Yıl 2008. Tarih 25 Aralık’tı. İstanbul Küçükçekmece’de, Meşe Sokak’ta top oynayan çocukların topu boş araziye kaçtı. Topu almak için arazideki atıl duvarın önüne giden çocuk, karşılaştığı manzara karşısında dehşete kapıldı. Topun düştüğü yerde, halıya sarılmış ve yakılmış bir ceset vardı. Bu korkunç görüntü çocuğun çığlık atarak koşmasına neden oldu. Sesleri duyan mahalle sakinleri, olay yerine koştu. Kısa sürede durum polise bildirildi.
Gelen bu ihbar üzerine haber merkezi hemen ilçe ekiplerini ve olay yeri inceleme ekiplerini adrese gönderdi. Olay yerine giden ilçe ekipleri kısa bir süre sonra haber merkezine ihbarın doğru olduğunu ve yanmış bir kadın cesedinin bulunduğunu söyledi. Bu bilginin ardından haber merkezi bölgeye hemen 45 38 kodlu cinayet masası ekiplerini yönlendirdi. Olay korkunç bir cinayet vakasıydı. Artık bu iş 45 38 kodlu yani cinayet uzmanı Zakir Altuntaş ve ekibini ilgilendiriyordu.
Cinayet dedektifi Zakir Altuntaş ve ekibi olay yerine gelerek incelemelere başladı. Kan donduran bir cinayet vakasıyla karşı karşıyalardı. Böylesine akıllara durgunluk verecek bir olay kimsenin aklına gelmemişti. Ancak ortada gizemli bir cinayet olduğu kesindi. Cinayet uzmanı, emekli polis memuru Zakir Altuntaş olay yerindeki gözlemlerini şöyle aktardı: “Kadın cesedi olduğu açıktı. Yüzü yanmaktan tanınmaz hale gelmişti. Halıya sarılmış ve yakılmıştı. Özellikle yüz bölgesinde daha yoğun yanıklar vardı. Bu da katilimizin maktulün kimliğinin tespit edilmesini istemediğini gösteriyor. Çünkü zanlı, polis maktulün ismini bulamazsa olayı çözemeyeceğini düşünerek bu yönteme başvurmuş olabilir.”
Filmleri aratmayan bir çalışmaya dönüşecek olan bu olayda, yanmış kadının cesedi üzerinde ne kimliği, ne cep telefonu, ne de kolye veya bileklik gibi bir eşyası vardı. Bu durumun polis için oldukça zor bir vaka olduğunu belirten cinayet uzmanı Altuntaş, şunları söyledi: “Kadının üzeri iyice arandı. Astarına sıkışmış bir vesikalık fotoğraf bulundu. Alt kısımlarda olduğu için sadece küçük bir bölümü yanmıştı. Bu fotoğrafı aldık. Büyük ihtimalle öldürülen kadına aitti. Ayrıca incelendiğinde, kadının nasıl öldürüldüğü de hemen anlaşılamıyordu. Ne kurşun ne de bıçak izi vardı. Elbette kesin sonucu Adli Tıp ortaya çıkaracaktı. Ancak kesin olan tek şey, bu kadının bir cinayete kurban gittiğiydi.”
Yapılan tahminlere göre öldürülen kadının 25 yaşlarında olduğu değerlendiriliyordu. Fotoğraftaki görüntü de bu yöndeydi. Cesedin bulunduğu bölgede herhangi bir güvenlik kamerası yoktu. Cinayet, cesedin bulunduğu yerde mi işlenmişti, yoksa başka bir yerde işlenip oraya mı getirilmişti? Bu ayrıntı soruşturma ilerledikçe netleşecekti. Cinayet dedektifleri, eldeki fotoğrafı photoshop ile düzelterek cesedin bulunduğu mahallede kapı kapı dolaştı. Ancak fotoğraftaki kadını tanıyan kimse çıkmadı.
Uzun uğraşlara rağmen sonuç alınamayınca dedektifler bu kez taktik değiştirdi. Kadının fotoğrafı basına verildi. “Bu fotoğraf cinayeti çözecek” başlığıyla haberler çıktı. Haberlerde şu ifadelere yer verildi: “Polis, photoshop yardımıyla düzeltilen fotoğraftaki kadının kimliğinin cinayeti çözebileceği ihtimali üzerinde duruyor. Fotoğraftaki kişinin ya yanan kadın ya da onun bir arkadaşı veya akrabası olabileceği değerlendiriliyor. Cesedi bulunan kadının 18-25 yaşlarında, 1.60–1.65 metre boylarında ve 45–55 kilogram ağırlığında olduğu tahmin ediliyor.”
Bu taktiğin işe yaradığını belirten cinayet uzmanı Zakir Altuntaş “Bize gelen bir bilgi maktulümüzün kimliğine ulaşmamızı sağladı. Nurgül adındaki maktulümüz, evli ve 23 yaşlarında çıktı. Tabii hemen kocasını ve ailesini bulduk. İlk bilgilerine başvurduğumuzda kimse bu cinayetle bir ilgilerinin olmadığını söylüyordu. Şaşkınlık içinde anlatıyorlardı. Biz aileyi ve kocayı şüpheli gördük. Ama bunu delillendirmemiz gerek. Geniş çaplı bir araştırma başlattık. Dikkatimizi çeken bir bilgiye ulaştık. Cinayetten birkaç gün önce kızın dedesi memleketten gelmişti. Bu bir töre cinayeti olabilirdi”. Genç kadının kimliği belirlenmişti. Vahşete kurban giden kadın 23 yaşındaki Nurgül Akın’dı.
Dedektifler yoğun bir çalışma yürüttü. Delillerin peşine düşen ekipler, öldürülen genç kadının komşularından birinin, “Kendisini en son gördüğümde evinin kapısının önünde bir çift asker botu vardı” sözünü dikkate aldı. Peki bu asker botu kime aitti? Cinayet dedektifi Zakir Altuntaş, bu bilginin önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Maktulümüzün kardeşinin böyle bir botu olduğunu tespit ettik. Bu bizim için de önemli bir ayrıntıydı. Ayrıca kocasının ifadesini aldığımızda, maktulün üzerinde altın kolye ve bilezik olduğunu da öğrendik. Ancak onlar da kayıptı.”
Şüphelinin genç kadının 18 yaşından küçük kardeşi olduğunu belirten Altuntaş şöyle devam etti: “Kardeşi öldürmüşse bunun bir nedeni olmalıydı. Biz kocasının ifadesini yeniden aldık. Bize eşinin üzerinden kendisinden habersiz bir cep telefonunu bulduğunu ve o cep telefonundan bir erkekle mesajlaştığını gördüğünü ve ailesine kızlarını almalarını söylediğini anlattı. Bunun üzerine maktulümüzün anne ve babasının evinde arama yaptık. Yaptığımız aramada maktulün üzerinden kayıp olan altınlarını evde gizlenmiş bulduk. Artık olay çözülmeye başladı.”
Genç kadının kocası ve aile bireyleri gözaltına alındı. Yapılan çapraz sorguların ardından kan donduran cinayetin ayrıntıları ortaya çıktı. Hollywood filmlerini aratmayan bir çalışmayla çözülen bu vahşetin, genç kadının 18 yaşından küçük kardeşi ile kuzeni tarafından işlendiği belirlendi.
Cinayet uzmanı emekli polis memuru Zakir Altuntaş
Buna göre aile bireylerinin bir kısmı genç kadın için ölüm fermanı verdi. Bu cinayet için de yaşı küçük iki kişi seçildi. Olay günü genç kadının kardeşi ve kuzeni, önce benzin ve halıyı alarak cinayetin gerçekleştireceği yere götürdü. Ardından ablasını evden alarak olay yerine getirdi. Öldürüleceğini bilen genç kadın önce kardeşi ve kuzenine ağlayarak yalvardı. Bu yalvarmalara aldırış etmeyen iki caniden biri olan kardeşi, ablasının boğazını telle sıkarak öldürdü.
Cinayeti itiraf eden katil zanlısı küçük kardeşin anlattıkları ise tüyler ürpertti. Ablasının kendisinden çok korktuğunu belirten katil zanlısı “Ablamı istediğim yere getirdim. Ablam ona bir şey yapacağımı biliyordu artık. Yanımda amcaoğlumdan başka kimse yoktu. Bulunduğumuz yerde tel çok vardı. Hemen bir tel alıp birden ablamın boğazına dolayıp sıktım.” dedi.
Ablasını öldürürken acımadığını belirten katil zanlısı, hiçbir kimlik bilgisi bırakmamak için üzerini aradığını ve üstünde ne varsa hepsini aldığını söyledi. Ardından ablasının kolunda 3 tane bileziğin olduğunu ve bunları da aldığını belirten cani kardeş, “Daha sonra orada sakladığım benzini getirdim. Ceset bulunduğunda tanınmasın diye yakmaya karar vermiştim. Benzini üzerine döküp ateşe verdim. Özellikle yüz kısmına benzin döktüm. Tanınmaması için bunu yaptım. Cesedin tamamen tanınmadığına emin olduktan sonra olay yerinden ayrıldım.” ifadelerini kullandı.
Cinayeti işledikten sonra bileziklerden birini gidip sattığını belirten katil zanlısı, diğer 2 bileziği eve sakladığını söyledi. Cinayeti işledikten bir gün sonra ablasının cesedini merak ettiğini belirten katil zanlısı, olay yerine giderek cesede baktığını ve sonra geri döndüğünü ifade etti.
Yapılan çalışmalar sonucunda gündemi sarsan bu vahşet 20 günde çözüldü. Emniyette yapılan işlemler sonrası adliyeye çıkarılan şüphelilerden cinayeti gerçekleştiren kardeş ve kuzen ile genç kadının babası, amcası ve eşi tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Tutuklanan şüphelilerin ilk duruşması Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkemede tutuklu bulunan genç kadının kocası şoke eden iddialarda bulundu. Şüpheli koca mahkemede evliliklerinde geçimsizlik yaşadıklarını bu nedenle boşanma davası açtığını belirtti. İfadesinde, eşinin telefonunda başka erkeklerle mesajlaştığını görünce, babası ve kardeşini eve çağırdığını söyledi. Onlara Nurgül’ün telefon kayıtlarını gösterince babasının kızını dövmeye başladığını ve evden çıkarken kızına “Biz tekrar geleceğiz. Biz gelmeden sen kendini öldür” dediğini iddia etti.
Hazırlanan iddianamede, genç kadının babası, amcası ve dedesi hakkında “Töre saiki” ile öldürmeye azmettirme, kardeşi ve kuzeni hakkında hakkında “Töre saiki” ile öldürmek suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet istendi. Kocasına ise “Töre saiki” ile öldürmeye yardım etmek suçlamasıyla 15 yıldan 20 yıla hapis cezası istendi.
Akıllara durgunluk veren bu vahşet, cinayet masasının tecrübeli dedektifleri Zakir Altuntaş ve ekibi sayesinde 20 günde çözüldü. Altuntaş ve ekibi bu olaydan sonra da çok önemli dosyaların çözülmesin sağladı.