Sevilay ÇOBAN
sevilay.coban@dunya.com
Bizim ana amacımız Bayer adına Türkiye ekonomisine destek sağlarken, sürdürülebilir iş modelleri yaratmak ve şirket içerisinde yaptığımız işlerin etkisini arttırmak. Çünkü biliyoruz ki bu bize bir vizyon kazandıracak” diye başladı söze G4A Program Yöneticisi Melis Soylu, Bayer’in Tenity iş birliğiyle 2018’den bu yana Türkiye’deki girişimcilik ekosistemini desteklemek amacıyla yürüttüğü G4A Girişim Hızlandırma Programı, sağlık ve tarım alanında 47 girişime sağladığı hibe, eğitim, mentorluk ve iş birliği desteğiyle girişimcilik ekosistemine 10 milyon TL’ye yakın bir katkı sunar hale geldi. Soylu, programın ana amacını anlatırken, programa katılan 2 girişimci de bu programın bir parçası olduktan sonra çıktıkları yolun hikâyesini ve hedeflerini DÜNYA Gazetesi ile paylaştı. G4A Girişim Hızlandırma Programı; ilaç, tüketici sağlığı ve tarım ürünleri iş bölümlerine yönelik sağlık ve tarım teknolojilerine odaklanan, fikir aşamasını geçmiş, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir bir iş modeli bulunan, yalın bir ürüne veya prototipe sahip ya da satış aşamasında olan girişimleri destekliyor. Bu yıl 300 girişim arasından programa seçilen Tarlis Teknoloji, MediTechLabs, Mantiscope, HiDoctor ve Welcome to Club olmak üzere beş güçlü girişim; tarladan sofraya, hekimden hastaya dokunan yenilikçi çözümleriyle öne çıkıyor.
Globalde programın sadece sağlık alanına odaklanmasına rağmen Türkiye ayağında sağlığın yanı sıra tarım alanındaki girişimlere de odaklandıklarını kaydeden Soylu, “Bayer olarak bizimle örtüşen girişimcileri programa seçmeye gayret ediyoruz ki birlikte uzun soluklu bir yol yürüyelim. Çünkü program aynı zamanda bizim iş geliştirme süreçlerimizi de önemli ölçüde etkiliyor. Bu sene 8. yılımızdı. 2018 yılından beri toplamda biz 1700 tane girişimi değerlendirdik ve bunlardan 47’sinin yolculuğuna eşlik ettik. Girişimcilere, eğitim, mentorlük ve hibe desteği sağlıyoruz. Eğitim desteğini hem Bayer’in çalışanları hem de Tenity’nin uzmanları veriyor. 8 yılda 200 saatten fazla eğitim, 800 saatten fazla da mentörlük desteği sunduk” dedi.
Soylu, bu sene seçilen iki girişime 500’er bin TL olmak üzere toplam 1 milyon TL’lik hibe desteği verdiklerini ifade ederek, “Fikir aşamasını geçmiş, elinde prototipi, ürünü olan ya da satış aşamasında olan girişimlere odaklanıyoruz. Fikir çok önemli ama fikrin arkasında ekip de çok önemli. 100 günlük bir program bu. İlk jüri toplantımızda 5 dakikada kendilerini anlatmalarını istiyoruz. 5 dakikalık o ilk toplantıda anlattıkları şeyle 100 günün sonunda kendilerini anlattıkları arasında inanılmaz bir değişim oluyor” diye konuştu. Türkiye’de girişimci olmanın çok sabır ve özveri istediğine dikkat çeken Soylu, Bayer olarak bütün çalışanları ve tesisleriyle 100 günlük programı tamamlayan girişimlerin hangi konuda desteğe ihtiyaçları olursa kapılarının hep açık olduğunu vurguluyor. Soylu, programda yer alan 42 girişimin 17 tanesinin şirket değerlemesinin 172 milyon dolara ulaştığı bilgisini paylaşarak, şunları söyledi: “Mesela Kidalog, bizim 2022 yılında programa seçtiğimiz bir girişimdi. 2021 kuruluşlu bir girişim. Şu an onların elde ettikleri başarı ve büyüme hızı bizi gururlandırıyor. Varmak istediğimiz nokta, onların bu gelişim süreçleri boyunca aslında bizim iş süreçlerine onları entegre etmek. Ana amacımız bu. Bu bize ne sağlayacak? Bu bize işlerimizde inovasyon anlamında katkı sağlayacak, başka bir bakış açısı kazandıracak. Nitekim şirket kültürüne de bu değişimi veriyoruz.”
Soylu, özellikle tarımda bütün tohum teknolojilerinin önemine dikkat çekerek, “İklim krizi konusu oldukça kritik ve gündemin ana maddeleri arasında yer alıyor. Sürdürülebilirlik bir başlık ama sürdürülebilirlik çok genel bir başlık. Onun altında doldururken dijital tarım çözümleri, akıllı tohum teknolojileri, akıllı makineler çok önemli. Sürdürülebilirliği gerçekten odaklanan girişimcileri önemsiyoruz, bizim seçtiğimiz girişimciler de bu alanlara odaklanan girişimler oluyor” dedi.
G4A Girişim Hızlandırma Programı’nın desteklediği bir diğer girişim ise Uğur Kızıl Yaprak’ın kurucu ortağı olduğu Welcome to Club. Yaprak, yaklaşık 10 yıl Japonya merkezli bir dermokozmetik şirketinde görev aldıktan sonra çevresinin kendisini danışman olarak konumlandırdığını söyledi. Bir süre sonra verdiği önerileri bilgi birikimiyle ve iş bağlantılarıyla bütünleştirerek daha profesyonel bir yapıya dönüştürmeye karar verdiğini anlatan Yaprak, işe giriş hikâyesinden bahsetti. Yaprak, yurt dışında üretilip Türkiye pazarına girene kadar aracıların fiyatlandırmaları nedeniyle son tüketiciye yüksek maliyetler yükleyen dermokozmetik ürünlerini, lüks olmaktan çıkarıp demokratikleştirmeyi hedeflediklerini kaydetti.
“Cildin bir organ olduğunu unutuyoruz” diyen Yaprak, “Cilt yapısı ve ihtiyaçları, parmak izi kişiye özeldir. Çevreden duyduklarıyla deneme yanılma yöntemi ile cildine çeşitli ürünler uygulayan ve çözüm bulamayan birçok kişi var. Biz de hem ürün hem de danışmanlığı bir araya getiren bir yapı oluşturmaya karar verdik. Kore, İsviçre, Fransa, Japonya, Polonya, Belçika ve Türkiye’den olmak üzere yaklaşık 9 markayı pazarlıyoruz. Cilt sağlığı konusunda bir otorite olabilmeyi hedefliyoruz. Bunu da sağlama aşamasında eğitimlerle, verdiğimiz profesyonel konsültasyonlarla, şimdi yakın zamanda ekleyeceğimiz AI (yapay zekâ) destekli cilt analizi yapabilen ve onun üzerinden ürün öneren altyapımızla birlikte bu hedeflere doğru ilerliyoruz” ifadelerini kullandı. Şu anda Türkiye’nin 81 iline ulaşan bir ağ kurduklarını kaydeden Yaprak, “Türkiye’de İstanbul’daki en iyi uzmandan Urfa’daki cildinde problem olan birisi online bir şekilde bağlanıp hem bilgi alıyor hem çözümlerle ilgili kafasındaki soru işaretlerini aydınlatıyor hem de cildine uygun olabilecek ürünleri oradan seçebiliyor. Kullanıcıların yüzde 70’i kadın, yüzde 30’unu erkekler oluşturuyor” diye konuştu.
Mert Burkan Çötele, ODTÜ Elektrik-Elektronik mühendisliğinden mezun, doktorasını bilişim sistemlerinde yaptı. Uzun süre savunma sanayi teknolojileri üzerine çalıştıktan sonra istifa ettiğini anlatan Çötele, “Bir girişimci olmak, bir şeyler geliştirip katma değer yaratmak, bir değer önerisi yaratmak için istifa ederek Mantiscope’u kurdum. Mantiscope, kan hastalıkları üzerine çalışan, Sağlık Bakanlığı’ndaki iş yükünü azaltan, doktorların zamanlarını daha verimli kullanmalarını sağlayan, uzun teşhis sürelerini kısaltırken erken tedaviyi mümkün kılan bir girişim” dedi. Çötele, biyolojik tarayıcı (scanner) ile periferik kan yayma numunelerini dijitalleştirip bulut üzerinden analiz sistemine aktararak, yapay zekâ yardımıyla kan kanseri, anemi, enfeksiyonlar ve trombosit hastalıkları gibi kanla ile ilgili rahatsızlıkların tanı sürecini, özellikle hematoloji uzmanlarının olmadığı sağlık kuruluşlarında hızlandırmayı amaçladıklarını anlattı.
Bu hastalıkların teşhis aşamasında sevk sisteminde önemli ölçüde bir israfın ortaya çıktığını kaydeden Çötele, “Antep’ten Ankara’ya sevk edilen bir hasta, yol, 2-3 gün konaklama ve yeme-içme giderleri gibi giderlere katlanıyor. Belki bu süreçte hastalık ilerliyor ya da hiçbir sorunu yokken o stresle baş etmek durumunda kalıyor. Antep’de basit bir test yapılsaydı, o test merkezdeki hematoloji uzmanına gönderilseydi, o da bunu değerlendirseydi belki o hastanın gelmesine hiç gerek olmayacaktı. Zaman maliyet ve süreç tasarrufu sağlayacaktınız” diye ekliyor. Çötelek, kendi bütçeleriyle bir tarayıcı geliştirdiklerini anlatarak, “Yapay zekâyı kullanarak hastanelerden verileri topladık. Hacettepe Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi de çalışmaya dâhil oldu. Pazara girmeniz için belli testleri geçme aşamasındayız. Şu an hibe ve yatırım olarak yaklaşık 400-450 bin dolar civarında sermayeye ulaştık. Girişimin şu anda 3-3,5 milyon dolarlık bir değerlemeye ulaştığını düşünüyoruz ve yakın zamanda bir yatırım turuna gireceğiz. Hedefte önce Türkiye pazarında varlık göstermek sonra da yurt dışına açılmak var” dedi.