PROF. DR. UĞUR BATI
ugur.bati@dunya.com
Neticede paranın verdiği neşe uçucudur fakat hatıralar sonsuza kadar sürer. Boşluklar en çok para peşinde hırlı olan insanı tetikler. Öyle ki, tarihte ne kadar geriye bakarsanız çıkarımlarınız o kadar genel olmalıdır. İnsanların açgözlülük ve korkuyla ilişkisi, stres altında nasıl davrandıkları ve nelerden motive oldukları gibi genel şeyler, zaman içinde aynı kalma eğilimindedirler. Evet. Para… Kimine göre mutluluğu getiren, kimine göre kayıpları simgeleyen… Alman lirik şair Heinrich Heine, “Para zamanımızın tanrısıdır” derken Sophocles, “Para için ruhunuzu satarsınız!” diye seslenir. George Bernard Shaw bile parayı “dünyadaki en önemli şey” olarak niteler. Para bir yandan kapıları açıp olasılıkları arttıran ama bir yandan da dostlukları, evlilikleri ve aile birliğini yok edendir. Kendi başına hiçbir değeri olmayan para, insan yaşamı üzerinde diğer herhangi bir metadan daha fazla güç uygular. İnsanlardaki en iyiyi ve en kötüyü ortaya çıkarır. Parayla birlikte yardımlar çığ gibi büyür, çok çok fakir bir ailenin kızı en iyi okullarda okur, hasta bir insan yapılan yardımlarla o imkânsız tedaviye ulaşır… Veya yaşlı bir kadın iki genç tarafından 10 liradan daha az para için bile soyulabilir mesela, bir gecede yanlış yatırım yüzünden 10 binlerce lira kaybedilir, altınları için birinin canına kast edilir…
İnsanların parayla ve para için yaptıkları tuhaf, mantıksız şeyler gazeteleri dolduruyor; neredeyse kendi para davranışları da bir o kadar tuhaf olan milyonlarca okuru gülümsetiyor. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde, hayattaki birincil amacı bahse girmek olan yaklaşık sekiz milyon kumarbaz insan olduğu tahmin ediliyor. Onlar için kumar, ailelerinden veya kariyerlerinden daha önemli. Sırf bir daha, bir daha oynayabilmek için para çalanlar, borç alanlar, çocuklarını aç bırakanlar…
Bir kumarbaz “Adsız Kumarbazlar” toplantısında, düzenli bir işi veya geliri olmamasına rağmen bir haftada 30 bin dolar kadar kaybettiğini itiraf etmişti. Kayıplarını ödemek için uğraşırken birden fazla kez dolandırıcılıktan hapse girmişti. Diğer tarafta ise para biriktirme takıntısından kendini alamayanları görebiliriz. Bir litre benzinde iki kuruş tasarruf etmek için kilometrelerce yol kat eden, yarı fiyatına indirimde oldukları için düzinelerce patates soyucu satın alan ya da takas peşinde koşan, uğurlarına ‘Aşırı Cimriler’ gibi televizyon programı çekilenler var. Bu kişiler, ikinci el dükkanlarından ve garaj satışlarından, hiçbir faydası olmasa bile ucuz olan her şeyi satın alıyor. Bu kişiler için ‘Adsız Kumarbazlar’ gibi, ‘Adsız Cimriler’ diye terapi grupları bile var.
Çoğu insan için paranın cazibesi, doğal bir fenomen gibi görünür. “Herkes para ister!” yaygın bir inançtır. Yeni bir potansiyel altın madeni alanı bulunduğu söylentisi; insanların dünyanın en uzak köşelerine koşturmasını, anlatılmaz zorluklara göğüs germesini sağlamıştır ve buna devam edecektir. Pek çok insan, çoğu fedakârlığın buna değdiğini kabul eder. Paraya sahip olmanın önemli olduğu fikriyle o kadar aşılanmışlardır ki artık nedenini sorgulamazlar. Belki de gerçekten aradıkları şeyin öz saygıda, güvenlikte, özgürlükte, sevgide veya güçte olduğunun farkında değiller, ne dersiniz? Oysa biliyoruz ki hayattan gerçekten ne istediklerinin farkında olmasalar da paranın ‘o şeyleri’ sağlayacağından çoğunlukla emindirler!
Gerçekten de para içimizdeki derinliklere dokunup en mantıksız halimizin ortaya çıkmasına mı sebep olur? Gerçekten de para sevgisi tüm kötülüklerin kökü müdür? Zengin olan mı kötüleşir, yoksa kötü olan mı zenginleşir? Yıllar içinde bu sorular, etik çerçevesinde pek çok araştırmacı tarafından incelendi. Etik, neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair ahlakî ilkeler veya inançlardır. Bu inançlar, çalışanlara diğer bireyler ve paydaşlarla ilişkilerinde rehberlik ederek davranışın doğru ve uygun olup olmadığına karar vermeleri için bir temel sağlar.
Araştırmacılar, etik karar vermenin sınıflandırmasını ve kavramsal modellerini, ulusal kültürü, sosyal kurumları, kişisel değerleri ve kültürler arası etik modelleri incelemelere dahil ediyor ve çoğu araştırma bize şunu gösteriyor: Para kazanma ihtimali olduğunda etik davranmak önemini yitiriyor ve hatta kişiler, etik davranmak yerine para kazandırıcı şekilde davranma baskısını iş yerlerinde de eğitimleri boyunca da hissediyor. Eğitim sistemine bile baktığımızda iyi insan olmaktan çok, nasıl iyi bir iş sahibi olup daha iyi para kazanacağımızı öğreniyoruz!
Normalliği tanımlamanın zorluğuna rağmen, bazı davranışları değerlendirme dışı bırakmak ve kavramı uygulanabilir boyuta budamak için belirli kriterler kullanılabilir. Normal Para Aklı, aşağıdaki koşulların tümünü veya çoğunu karşılayan davranışı içerir:
1 Mevcut sosyoekonomik sistem göz önüne alındığında, para ne tapılacak ne de kınanacak bir şeydir.
2 Kişi, onun tarafından kontrol edilmek yerine parayı kontrol etme yeteneğine sahiptir.
3 Çoğu irrasyonel para davranışı bilinçsiz motivasyon içerdiğinden, paranın kişi için ne anlama geldiği ve onu nasıl kullandığı konusunda optimal bir farkındalığa ve anlayışa sahip olmak gerekir.
4 Kişinin, kendi yaşamının ve çevresindekilerin yaşamının kalitesini artırmak için parayı yapıcı bir şekilde kullanma yeteneği vardır.
5 Para, başlı başına bir amaç olarak değil; değerli bir görevin başarılması için adil bir ödül olarak görülür.
6 Para, kişinin kendisinin ve aynı zamanda ailesi ve arkadaşları gibi sosyal çevresinde bulunanların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılır.
7 Paranın, sorunları çözmek veya hayatı değiştirmek için neler yapabileceği ya da yapamayacağı konusunda gerçekçi beklentilere sahip olunmalıdır.
8 Para, kişinin ahlâki ve etik standartlarını feda etmemesi veya onu elde etmek için anti-sosyal olmaması ya da suç işlememesi için uygun bir perspektifte kullanılmalıdır.
Para sevgisinin uç örnekleri nereye bakılırsa bakılsın bol miktarda bulunurken, aynı zamanda çok sayıda aklı başında para davranışı da çevremizde mevcuttur. Daha az dramatik ve daha az haber değeri olması sebebiyle; işlerine devam eden, para konusunda sağduyulu davranan ve onunla asla sahtekârca, gösterişli şeyler yapmayan marangoz, öğretmen veya çiftçileri, açıkçası haberlerde göstermeyeceklerdir. Esasında ise hayatın stresleriyle başa çıkabilen, sürekli olarak karşılarına çıkan tehlike ve tuzakların üstesinden gelen ve yine de hayatlarının yıkıcı para tutumlarıyla bozulmasına asla izin vermeyen insanların sayısı hayret vericidir!