Tekstil sektöründe sinyaller kötü

UĞUR GÜNDÜZ
Ekonomist - Bankacı

Son dönemde Türk tekstil sektöründe konkordato taleplerinde ve iflaslarda artış yaşanması, bir dizi ekono­mik ve yapısal nedene dayanı­yor. Sektör, global rekabetin yanı sıra iç piyasada da ciddi sorun­larla mücadele etmek zorunda kalıyor. Emek yoğun üretim bi­çimi ile istihdamda önemli bir yer tutan sektörün, sıkıntısı gi­derilmezse işsizlik boyutuyla da olumsuz etki yaratacağı açık.

Türkiye'nin tekstil ve hazır giyim sektörü ihracatı son yıl­larda bazı dalgalanmalar gös­terdi. Genel olarak, sektör 2023 ve 2024'ün ilk aylarında zorlu bir dönemden geçmiş, 2023 yı­lı tekstil ve konfeksiyon ihracatı yaklaşık 28.8 milyar dolar sevi­yesinde gerçekleşmiştir.

Tekstil ve konfeksiyon ihracatı 2024 yılında ise yüzde 5’lik bir dü­şüşle 27,4 milyar dolar olmuştur.

2025 (ilk çeyrek) tekstil sek­törü ihracatı 2025'in Ocak-Mart döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,4 azala­rak 3,8 milyar dolar seviyesine gerilemiştir.

İhracatın loko­motifi ve ihracat büyüklüğün­de 3’üncü sırada olan sektörün dünya ihracatındaki payı yüzde 3, GSMH içindeki pa­yı yüzde 6’dır.

Son dönemde, Afrika ve Asya ülkelerine yapılan ihracatta ar­tışlar gözlemlenirken (örneğin Mısır'a yüzde 44, Afrika ülke­lerine yüzde 24, Asya ve Okya­nusya'ya yüzde 27.6 artış), Av­rupa ülkelerine yapılan ihracat­ta miktar bazında yüzde 2'lik bir artış görülmüştür.

Sektördeki konkordato ve iflas artışının nedenleri

İlk altı ayda 300 tekstil firması konkordato talebinde bulunarak konkordato başvurularında lider sektör olmuştur.

Artan maliyetler: Ener­ji (elektrik, doğal gaz), işçilik ve hammadde maliyetlerindeki yüksek artışlar, üretim maliyet­lerini ciddi şekilde yükseltiyor. Özellikle pamuk, boya ve teks­til makinesi yedek parçaları gi­bi ithal hammaddelerin kurda­ki dalgalanmalar nedeniyle pa­halanması, firmaların kârlılığını olumsuz etkiliyor. Merter bölge­sinde mülk sahiplerinin 5 bin ile 20 bin dolar arasında değişen fa­hiş kira taleplerinde bulunduğu­nu belirten esnaf, bu yük altında ezildiklerini söylüyor. Tek neden kira maliyetleri olmasa da ilk beş ayda 2 bin 300 tekstil firması ka­pandı.

Yüksek enflasyon ve fa­iz oranları: Yüksek enflasyon, hem işletme giderlerini artırı­yor hem de tüketicinin alım gü­cünü düşürerek iç piyasadaki ta­lebi azaltıyor. Ayrıca yüksek faiz oranları şirketlerin finansmana erişimini zorlaştırıyor ve borç­lanma maliyetlerini yükselterek finansal sıkıntıları derinleştiri­yor.

Kur dalgalanmaları ve de­ğer kaybı: Türk lirasının döviz karşısındaki değer kaybı, ithal hammadde kullanan firmalar için maliyetleri artırırken, ihra­catçı firmalar için rekabet avan­tajını da zayıflatabiliyor. Yani ku­ra duyarlı, ithalata dayalı üretim şeklimiz, kur artışlarını avantaj­dan dezavantaja çeviriyor.

İthalat baskısı ve haksız re­kabet: Özellikle Uzak Doğu ve bazı Kuzey Afrika ülkelerinden gelen ucuz ithal ürünler, iç pi­yasada haksız rekabete yol açı­yor. Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında getirilen ürünlerin iç piyasaya sızması da bu rekabe­ti daha da kızıştırıyor.

İhracat pazarlarındaki da­ralma ve rekabet: Avrupa Bir­liği başta olmak üzere gelenek­sel ihracat pazarlarında yaşanan ekonomik durgunluk ve talep da­ralması, Türk tekstil sektörünün ihracatını olumsuz etkiliyor. Ay­rıca Çin, Bangladeş, Vietnam gi­bi ülkelerin yanı sıra Mısır gibi yeni rakiplerin de piyasaya gir­mesiyle rekabet daha da şiddet­leniyor.

Teknolojik yenilik ve diji­talleşme eksikliği: Bazı firma­ların teknolojik yeniliklere yatı­rım yapamaması ve dijitalleşme süreçlerini tamamlayamaması, global rekabette geri kalmaları­na neden oluyor. Bunun en büyük nedeni de yatırımları finanse edecek uzun vadeli, düşük faizli yabancı kaynak bulunamaması.

Çözüm için yapılması gerekenler

Tekstil sektörünün yaşadı­ğı bu sorunlara çözüm bulmak ve sürdürülebilir bir yapıya ka­vuşmasını sağlamak için çeşitli adımlar atılması gerekiyor:

Maliyetlerin düşürülmesi ve destek mekanizmaları:

a) Enerji ve işçilik maliyet­leri: Firmaların enerji ve işçilik maliyetlerini hafifletecek des­tekler sağlanmalı, vergi ve prim yükleri gözden geçirilmelidir.

b) Devlet destekleri: KO­Bİ'ler ve büyük ölçekli işlet­meler için devlet destekleri ve teşvikleri artırılmalıdır. Ana­dolu'daki teşvik programları ge­nişletilebilir.

Kredi imkanları:

Özellikle teknoloji yatırımları için makul faizli, uzun vadeli kre­di imkanları sunulmalı ve finans­mana erişim kolaylaştırılmalıdır.

Haksız rekabetle mücadele:

a) İthalat denetimi: Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamın­daki ithalatın iç piyasaya sızması engellenmeli ve ithalat denetim­leri sıkılaştırılmalı.

b) Vergi düzenlemeleri: İt­hal hammadde vergileri düşü­rülerek yerli üreticinin maliyet avantajı sağlanabilir veya yerli hammadde üretimi teşvik edil­meli.

Pazar çeşitlendirmesi ve yeni hedefler:

a)Yeni pazarlar: Avrupa dı­şındaki pazarlara (ABD, Afrika, Asya) odaklanılmalı ve bu pazar­lara yönelik özel stratejiler ge­liştirilmelidir. Özellikle ABD ile gümrük vergisiz ticaret anlaşma­ları gibi çözümler sektöre önemli katkılar sağlayabilir.

b) Markalaşma: Türk tekstil ürünlerinin katma değerini artır­mak için markalaşmaya ve tasa­rım odaklı üretime yatırım yapıl­malıdır. Bu alanda yatırım yap­mak isteyenlere özel kredi destek programları açıklanmalıdır.

İş gücü ve kalifiye eleman desteği:

Memnun ve kalifiye iş gücü ye­tiştirmek amacıyla ücretsiz eği­tim programları düzenlenmeli, İŞKUR ve Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirlikleri artırılmalıdır.

Rekabetçi maaşlar:

Rekabetçi maaşlarla çalışacak kalifiye elemanların desteklen­mesi için teşvik politikaları uy­gulanmalıdır.

Teknolojik dönüşüm ve Ar-Ge:

Dijitalleşme ve Otomasyon: Firmaların dijitalleşme süreçle­rini hızlandırmaları ve otomas­yon yatırımları yapmaları teşvik edilmelidir.

Teknik tekstil: Katma değeri yüksek teknik tekstil ürünlerinin geliştirilmesi ve üretimi destek­lenmelidir. Nano teknoloji gibi ileri üretim tekniklerine yatırım yapan firmalar desteklenmelidir.

Sürdürülebilirlik ve çevre dostu üretim:

a) Döngüsel ekonomi: Teks­til sektöründe atık yönetimi, geri dönüşüm ve yeniden kullanım gi­bi döngüsel ekonomi modellerine geçiş teşvik edilmelidir. AB'nin sürdürülebilir tekstil stratejileri örnek alınabilir.

b) Çevre standartları: Çevre dostu üretim teknikleri ve stan­dartlarına uyum, uluslararası pa­zarlardaki rekabet gücünü artı­racaktır.

Bu önerilerin hayata geçiril­mesi, tekstil sektörünün mevcut krizden çıkmasına ve gelecekte daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasına yardım­cı olacaktır.

Daha da güçlenmek mümkün

Sonuç olarak; Türkiye teks­til sektörü, sürekli olarak bü­yüyen ve gelişen bir sektör iken üretim maliyetleri sorunu, ihra­cattaki azalma ve birçok firma­nın üretimden çekilmesi, bu ge­lişimi tersine çevirebilir. Ancak dijital dönüşüm, sürdürülebilir üretim ve yenilikçi teknolojilerin benimsenmesi ile daha da güç­lenmek mümkün. Ayrıca küresel pazarlarda rekabet gücünü artır­mak için kalite ve tasarım odaklı üretim stratejilerinin desteklen­mesi, sektörün güçlenmesinde çok önemli bir rol oynayacaktır.


source