Zeki insan mutsuz mudur?
Prof. Dr. Uğur BATI
Bugün mutsuzluk ve zeka arasındaki ilişkiyi irdeleyeceğim sizinle. Toplum 5.0 diye bir kavram tartışılıyor yazında uzun zamandır. Buna göre iş hayatı, toplumsal yaşam ve genel olarak insan böyle şekilleniyor. Bu zihinde mantık, teknolojik gücü doğru yönetecek akıllı toplum felsefesine dayanıyor. Buna göre teknoloji, toplumlar tarafından bir tehdit olarak değil, bir yardımcı olarak algılanmalı ve buna göre geliştirilip kullanılmalı. Çünkü nesnelerin internetinin gücünden daha da iyileştirilerek faydalanılması ve sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işler hale getirilmesi, toplum 5.0’ın toplumsal dönüşümdeki en önemli ayaklarını oluşturuyor. Bu toplum yapısına ulaşmanın anahtarı ise insanın değişimi.
“Sapiens” ve “Homo Deus” gibi kitapların yazarı ünlü akademisyen Yuval Harari’nin de dediği gibi, bambaşka bir türe, daha akıllı ve insan tarafından tasarlanmış bir türe dönüşecek bildiğimiz homosapiens. Her ürünün bir üst modelini buluyoruz, bir telefon çıkıyor derken hop yenisi piyasaya sürülüyor. Öyleyse, insanın bir üst sürümü neden olmasın?
İnsan 5.0 modeli
İnsan 5.0; teknolojiyi doğru şekilde kullanacak, yönetecek ve toplum odaklı insansız teknolojilerle birlikte var olabilecek insan modelini tanımlıyor. Bu modelde, insanlar; külfetli günlük işlerden bağımsız hale gelmiş, çok fazla vakit alan ve keyifsiz olan işlerden kurtulmuş oluyorlar, zamanlarını daha efektif kullanabiliyorlar, sevdikleri şeylere ve kişisel gelişime daha çok zaman ayırabiliyorlar; toplumun ana odağında bulunuyorlar, üründen ziyade, değer yaratıcı konumuna geliyorlar, daha keyifli, güvenli ve eşit yaşam imkânlarına sahip olabiliyorlar.
Peki biz bunları konuşurken, sağınızda solunuzda çalışan insanlar, yöneticileriniz, patronunuz… Her neyse bu insanlar sizi her daim mutsuz mu ediyor? İş hayatı üzerinden devam edelim. Zaman zaman kendimize sorarız ya… Bu iş yerindeki insanlar… Yöneticiler… Takım arkadaşlar. Ah o müşteriler. Akıllı insanların iş dünyasında yeri ne az! Peki, gerçek midir? Zeki insan mutsuz mudur? Bu mecburiyet midir?
Peki, zeka daha iyi bir iş hayatı demek değilse. İyimser bir bakışla üstün zeka yaşam tatmini bakımından iş hayatında bir fark yaratmıyor, kötümser bakışla ise zekaya rağmen daha az başarı gösterme durumu ortaya çıkabiliyordu. İki katı maaş almıyorlar. Peki, neden süper zekâlı olmak uzun vadede olumlu bir fark yaratmamıştı?
O zaman konuyu açalım.
‘Cehalet mutluluk’ diye bir söz vardır. Yani zeki olmak mutsuzluk mu getirir?
Birçok dâhinin yaşamından yalnızlık, öfke, bunalımın eksik olmadığı örnek verilir. Aslında akademik sistem de akademik zekanın geliştirilmesi üzerine kuruludur. Her şeyi IQ yoluyla ölçmeye çalışırız. Birçok insan IQ seviyesini yükseltmek için para harcar, eğitim alır.
Ya sürekli endişe hissi bir zeka belirtisi ise? Kanada’da bir üniversitede yapılan araştırmada IQ’sü yüksek olan öğrencilerin gün boyunca daha fazla endişe hissi yaşadığını tespit etti. Bunların çoğu gündelik, sıradan sorunlardı. Yaşanmış olumsuz bir olayı gün boyunca daha fazla düşünüyorlardı. 1990’larda bu grubun hayatta olan üyelerinden 80 yıllık yaşamlarını değerlendirmeleri istendiğinde çoğu, gençlik dönemindeki beklentilerini gerçekleştiremediklerini ifade etmişti. Başkalarının da beklentileri eklendiğinde bu beklenti yükü birçok yetenekli çocuk açısından da geçerli. 12 yaşında Oxford Üniversitesi’ne kaydolan Sufiah Yusof adlı dahi öğrenci buna iyi bir örnektir. Yusof okulu bitirmeden bırakmış ve garsonluğa başlamış, sonra da telekız olarak çalışmaya başlamıştı.
“Bilinç korkunç bir lanettir”
Bu konudaki bir görüş de şu olabilir: Bazı zeki insanlar dünyadaki sorunların daha fazla farkındadır ve bunları kendilerine dert edinip varoluşsal bir sorun haline getirirler. Bunlar acaba bu insanları başarıdan uzaklaştırır mı?
Peki konuyu biraz daha açalım mı?
Şöyle düşünelim… Zekânın tanımı; bir canlının, içinde bulunduğu şartlara, en kısa zamanda, en az çaba ve emekle adapte olabilme katsayısı olarak yapılmışken böyle düşünen insan feci yanılan bir insan olabilir. Neticede mutsuzluk insanın yaşama beceriksizliğidir belki de. Bu nedenle "zeki insan mutsuzdur" gibi bir sonuca ulaşamayız çünkü zeki; becerir. Her şeyi. Tabii mutluluğu da!
Ya da belki doğrudur. Zekâ gerçekten problemdir.
Mesela Arthur Schopenhauer; “Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor' der. “John Malkovich Olmak” filmindeki replik gibidir ya da: 'Bilinç, korkunç bir lanettir. Düşünürsün, hissedersin, acı çekersin.”
Evet, gerçekten güzel söz söylemiş!
Lakin araştırmalara göre insanlarla sosyalleşmek sizi mutsuz ediyorsa sebep zeki olmanız olabilir. Yakın dönemli British Journal of Psychology’de yayınlanan bu araştırmaya göre evet zeki insanlar arkadaşlarıyla daha sık sosyalleşmekten memnuniyetsizlik duyuyor. Zeki insanlar arkadaşlarıyla daha sık sosyalleştiklerinde daha az mutlu oluyor ve hayata dair duydukları tatmin ve memnuniyet hissi azalıyor.
Bir mutsuzluk nedeni olarak nüfus yoğunluğu
Bu arada bir bilgi: Nüfus yoğunluğu da bu insanlarda mutsuzluğa neden oluyor. Peki ama neden nüfus yoğunluğu bir insanın daha az mutlu olmasına neden olsun? Aslına bakarsanız, bu konuda bolca sosyolojik araştırma yapılıyor ama bu etkiyi daha içgüdüsel yollardan deneyimlemek için, basitçe işe gidiş ya da işten çıkış zamanlarındaki yoğun saatlerde 45 dakikalık bir metro yolculuğu yapıp ardından kendinizi nasıl hissettiğinize bakabilirsiniz. Ancak araştırmacıların ikinci bulgusu daha dikkat çekici. Aile ve arkadaş ilişkileri genellikle bir insanın mutluluğunun ve iyiliğinin temeli olarak görülürken, bu neden gerçekten zeki insanlarda tam tersi bir etki yapıyor?
Bence de öyle!
Mutluluk ekonomisi alanında bir araştırmacı olan Carol Graham konuya şöyle bir açıklama getiriyor: “Daha zeki ve bu zekayı kullanabilme kapasitesine sahip olan insanlar sosyalleşerek çok fazla vakit geçirmiyorlar çünkü onlar daha uzun vadeli olan bazı hedeflere odaklanmış durumda oluyorlar.”
Mesela tanıdığınız gerçekten zeki insanları düşünün. Bu kansere çare bulmaya çalışan bir doktor veya toplumdaki en savunmasız kişileri korumak için çalışan bir insan hakları avukatı olabilir. Sıklıkla sosyal etkileşimlerde bulunmak, bu insanları hedefleri üzerinde çalışmaktan uzaklaştırabilir ve hayat doyum seviyeleri üzerinde negatif bir etki yapabilir.
Sonuç yorumumu yapıyorum: İnsan hiçbir zaman mutlu olamaz, ancak tüm hayatını kendini mutlu kılacak şeyin peşinden koşarak geçirir. Bunu da nadir başarır, başardığında ise sadece hayal kırıklığına uğramak içindir. Kimseyi kendimize yaptığımız kadar bu denli kırılgan beceriyle kandırmayız ve pohpohlamayız. Zaman ayrıca içinde her şeyin öldüğü şeydir.
source