Nurdoğan A. ERGÜN
nurdogan.arslan@dunya.com
Türkiye’de yeme-içme sektörü, son dönemde artan maliyetler ve azalan tüketici alım gücü arasında sıkışıp kalmaktan şikayetçi. İşletmeler, yüksek enflasyon, kira ve enerji giderleri karşısında ayakta kalmaya çalışırken, kamuoyunda oluşan “fahiş fiyat” algısının sorumlusu olmaktan dertli. Sektör temsilcileri, menüdeki fiyatların keyfi artışlar değil, doğrudan maliyetlerin bir yansıması olduğunu vurguluyor ve pandemi sonrası işletme maliyetlerinin 3-4 katına çıktığına işaret ediyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) 17. Restoranlar ve Yiyecek İçecek Komitesi Başkanı Ebru Koralı, “Fiyatlar keyfi değil, maliyetin yansıması. Pahalı kavramının algısı mutlaka değişmesi gerekiyor” diyerek sektörün içinde bulunduğu zorlu duruma dikkat çekti. Komite ve Meclis Üyesi Yücel Özlap de sektör üzerinde haksız bir baskı olduğunu söyleyerek, “Bize gelen yükün yarısını bile fiyatlara yansıtamıyoruz. Giderlerimiz bire üç arttı” dedi.
Komite Başkanı Ebru Koralı, komite olarak 3 yıldır görevde olduklarına dikkat çekerek, göreve geldikleri günden bu yana en önemli konunun pahalılık olduğuna dikkat çekti. “Bu dönemde bu nedenle çok üstümüze geldiler” diyen Koralı, Yunanistan başta olmak üzere yurtdışı fiyatları ile karşılaştırma yapılması nedeni ile faturanın da kendilerine çıkarıldığını anlattı. Ancak bu sürece nasıl ve neden gelindiği noktasında arka planı kimsenin sorgulamadığını anlatan Koralı, “En basitinden maç yayınları geçen sene 300 bin TL idi. Bu sene buna 3 milyon ödeyen oldu. İklim krizi ve tedarik ile ilgili çok fazla sıkıntıya göğüs geriyoruz. Örneğin don nedeniyle vişneye ulaşamadık. Müsilaj nedeniyle midyeye bu sene veda ettik. Elektriğe 10 bin TL öderken şu an 110 bin TL ödüyoruz” ifadelerini kullandı. Yücel Özalp ise düşen iş hacimlerine işaret ederek, “İşi büyütme değil gemiyi kontrollü yüzdürme derdindeyiz. Yüzde 15-20 oranında çalışmayan restoran var. Günü kurtarmaya çalışan işletme üründen kısıtlamaya gidiyor. Teorik olarak çoğu işletme battı ama suni teneffüsle yaşıyor” diye konuştu. Komie Başkanı Ebru Koralı, sektördeki daralmanın istihdam kayıplarına yol açabileceğine de değinerek, acil finansal destek mekanizmalarının ve istihdamı koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’de alım gücü açısından bir uçurum oluştuğuna vurgu yapan Komite ve Meclis Üyesi Yücel Özlap, “Bir kısım gecede 200-300 bin TL harcıyor. Bir kısım karnını en ucuz şekilde doyurma derdinde. Bu 200-300 bin TL ödeyebilenler de zengin yani yeni Türkiye’nin çocukları. Babalarının parasını harcıyor. Hatta babalarının harcayamadığı paraları harcıyor. Ama orta gelirlinin misafiri geldiğinde ailece yemek yemek istediğinde gidebileceği makul bir yer yok. Emekliler birçok şeye ulaşamaz hale geldi. Beyaz yaka da artık tedbirli” diye konuştu.
TOBB verilerine göre, 2023 yılında 2 bin 136 lokanta faaliyetini sonlandırdı. Bu rakam, kapanan toplam şirketlerin yüzde 8,25’ini oluşturuyor. 2024 verileri ise daha da endişe verici. Kurulan şirket sayısı yüzde 10,2 azalırken, kapanan şirket sayısı yüzde 21,4 artış gösterdi. Sektör temsilcileri, bu durumu personel maaşlarındaki yükseliş, kira giderleri ve enflasyonun üzerinde artış gösteren gıda fiyatlarıyla açıklıyor. Birçok işletmede personel maliyetinin toplam giderlerin yüzde 50’sini aştığı belirtiliyor. Bu durum, menü fiyatlarını artırma zorunluluğunu beraberinde getiriyor. “İş yerini kapatmak da çok ciddi maliyet” diyen Ebru Koral, kapatma maliyetlerini göze alamayanların işi oluruna bıraktığını söyledi.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, ağustos ayında aylık enflasyon yüzde 2,05 artarken restoranların da içinde yer aldığı lokanta ve otel enflasyonu 2,94 olarak gerçekleşti. Yıllık enflasyon yüzde 32,92 olurken, lokanta ve otellerde bu oran yüzde 33,96 olarak gerçekleşti. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre hali hazırda yiyecek ve içecek hizmetleri sektöründe haziran ayı itibari ile 151 bin 913 işletme faaliyet gösterirken bu işletmelerde 909 bin 882 kişi istihdam ediliyor. Söz konusu işletmelerde çalışanların günlük ücreti ise yine aynı veriye göre bin 194 TL seviyesinde bulunuyor.
Yeme-içme sektöründeki bir diğer önemli sorun olan bahşiş sisteminin kayıt altına alınması için de çalışmalar yürütülüyor. Önerilen modelde, bahşişin şeffaf bir şekilde toplanıp çalışanlara adil bir şekilde dağıtılması ve vergilendirilerek kayıtlı ekonomiye dahil edilmesi hedefleniyor. Yücel Özalp, bu sayede hem çalışan haklarının korunacağını hem de işletmeler üzerindeki denetim baskısının hafifletileceğini söyledi. Kasım ayında geri çekilen tasarının yeniden gündeme geldiğini belirten Özalp, 4 yıldır bu konu üzerinde çalıştıklarını aktardı.