Duayen iktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez, kendi adını taşıyan bloğunda kaleme aldığı son yazısında Türk toplumunun genel eğilimi hatayı başkasında aramak olduğuna dikkat çekti.
Herkesin defalarca hata yaptığını ancak önemli olanın yapılan hatayı fark edip ders almak olduğuna vurgu yapan Eğilmez, konuya dair Türkiye ekonomisinden de örnek verdi.
2021 yılında hem enflasyon hem de kur yükselmeye başladığında Kur Korumalı Mevduat (KKM) icat edilip hatanın katlanması yerine, yanlışın kabul edilerek faizin eski düzeyinin birkaç puan artırılmasıyla KKM zararının doğmayacağına vurgu yaptı.
Dr. Mahfi Eğilmez, “Hatayı Kendinde Aramak” başlıklı yazısında, hata yapıldığında önce kişinin kendisini yargılamaya başlaması gerektiğini ifade ederek, şu ifadeleri kullandı:
“Hepimiz hata yaparız, hem de defalarca. Bazen aynı hatayı üst üste yaptığımız bile olur. En tuhafı da aynı hatayı ısrarla yaparak farklı sonuçlar beklemektir. Onu da yaparız zaman zaman. Burada kilit nokta hatayı yaptıktan sonra o hataya neyin neden olduğunu ararken yaptığımız tespitlerdir. Bu arama sonucunda yanıtlanması gereken iki soru vardır: (1) Bu hatada benim kararımın ya da davranışımın payı nedir? (2) Bu hatayı yapmamda başkalarının ya da başka olayların katkısı var mıdır? Sorular bu sırayla sorulup yanıtlanmalı. Yani önce kendimizi yargılayarak başlamalıyız yanıtlamaya.”
Dr. Mahfi Eğilmez, babasıyla yaşadığı anılara da değinip, çıkardığı dersleri şöyle anlattı:
“Daha önce birçok kez dile getirdim: Babam yaptığım bir hata ya da yanlış konusunda daha çocukken bana bu iki soruyu sorup yanıtlamamı öğretti. Mesela bir defasında ortaokulda matematik dersinden benimle birlikte sınıfın yarısından fazlası zayıf aldığında hep birlikte hocayı suçlamıştık: “Bu kadar kazık soru sorulur mu?” diye. O gün sınav sonuçlarının açıklanacağını babam biliyordu.
Akşam eve geldiğinde sonucu sordu ben de söyledim ve başladım okulda arkadaşlarımla yaptığım gibi soruların çok zor olduğunu anlatmaya ve hocayı şikâyet etmeye. Babam dinledi dinledi ve sonunda kritik soruyu sordu: “Sen o soruların çıktığı yerleri çalışmış mıydın?” Yeterince çalışmamıştım, soruyu yanıtlarken yaşadığım tereddüdü görünce babam yeterince çalışmadığımı anladı ve bana dedi ki: “Bak oğlum bir konuda işler umduğun gibi gitmiyorsa orada bir hata yapılmış demektir. Hatayı önce kendinde arayacaksın. Eğer hoca size öğretmediği yerlerden bir soru sormuş olsa o zaman hocaya kızmakta haklı olabilirsin. Ama sen yeterince çalışmamışsın. O zaman hata hocada değil sende demektir. Kendi hatanı sürekli başkalarında ararsan hatayı düzetme şansın olmaz.” Babam buna benzer yorumları bana lise bitene kadar birkaç defa daha yaptı. Ben bunlardan dersler çıkardım.
Aldığım sonuçları yukarıda değindiğim iki soru çerçevesinde değerlendirmeyi öğrendim. Ve gördüm ki çoğunlukla hatalı olan benim. Üniversitede ve çalışma yaşamımda buna çok dikkat ettim ve az hatayla başarılı oldum.
Hepimiz defalarca hata yaparız. Önemli olan kendi hatalarımız sonucu yaşadığımız başarısızlıkları başkalarının, dış güçlerin üzerine yıkmadan önce yaptığımızı, davranışımızı objektif olarak sorgulamaktır. Mesela hakem hatasıyla kaybedilmiş bir futbol maçından sonra sormamız gereken soru şudur: Hakem hatası olmasaydı biz bu maçı kazanacak kadar iyi oynadık mı?
Eğer yanıtımız olumluysa o zaman hakemi suçlamak doğru olabilir. Ama eğer yanıtımız olumsuzsa o zaman hakemi suçlamadan önce kendi hatalarımızı kabul edip onları düzeltmeye çalışmamız gerekir. Aksi takdirde hatalarımızı düzeltme şansımız kalmaz ve bir sonraki maçı da kaybedebiliriz.”
Yapılan hataların sorumluluğunu almak gerektiğinin altını çizen Eğilmez, KKM ile ilgili de şu örneği verdi:
“Mesela 2021 Eylül’ünde enflasyon yükselirken faizi indirmeye başladığımızda hem enflasyon hem de kur yükselmeye başladığında KKM icat edip hatayı katlamak yerine, yanlış yaptığımızı kabul edip zaman geçirmeden faizi eski düzeyinin birkaç puan üzerine çıkarsaydık ne KKM zararı doğacaktı ne de toplumun katlandığı inanılmaz maliyetler.”
Türk toplumunun genel eğiliminin hatayı başkasında aramak olduğunu belirten Dr. Mahfi Eğilmez, son olarak çocuklara özür dilemenin bir erdem olduğunun öğretilmesinin birçok sorunu çözebileceğine vurgu yaptı:
Ne çare ki Türk toplumunun genel eğilimi hatayı başkasında aramak biçimindedir. Çocuklarınıza bakın özür dilemeyi biliyorlar mı? Özür dilemek bizim toplumda yaygın bir tavır değildir. Özür dileseniz karşı taraf çoğu kez sizi takdir etmek bir yana tam tersine aşağılar. Oysa uygar toplumlarda özür dilemek genellikle yaygın ve saygın bir davranıştır ve takdir görür. Özür dileyerek sonu kavgaya varacak birçok olayı engelleyebilirsiniz.
İlkokuldan başlayarak hatayı kabul etmenin ve özür dilemenin bir erdem olduğunu çocuklarımıza öğretsek bu toplumun birçok sorunu çözülür.”