4 bin sanayici yapay zeka eğitimine çağrıldı

LEVENT AKBAY

Sanayici karmaşıklaşan sorunlara karşı beklediği desteği “yapay zekâ”dan alacak. Önümüzdeki süreçte yapay zekâ kullanamayan sanayicinin ayakta kalamayacağı görüşündeki Kocaeli Sanayi Odası, Gebze Teknik Üniversitesi ile anlaşarak her ölçekten 4 bin kadar üyesini “yapay zekâ” kullanımı için eğitime çağırdı.

Kocaeli Sanayi Odası Meclis Başkanı ve Altaş Alüminyum Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Tahsin Tuğrul, sanayiciler açısından, kontrol edilmesi gereken değişkenlerle birlikte belirsizliklerin arttığını, dünyada korumacılığın başladığını, liberal düzene ilişkin klasik ezberlerin bozulduğunu, bu süreçte sanayicinin yapay zekâdan, kurumsal yapılanmalara giderek yararlanmasının bir zorunluluk olduğunu düşündüklerini söyledi.

“Yapay zekâ kullanımında geride kalmamalıyız, bunun için hangi yaş grubunda olursak olalım yapay zekâ uygulamalarının kullanımını bilmek ve işyerlerimizde kullanmak zorundayız” şeklinde konuşan Hasan Tahsin Tuğrul, yapay zekânın günlük rutin işleyişe ilişkin katkılarının yanı sıra, ulusal ve uluslararası ekonomik konjonktürün sağlıklı değerlendirilmesi, karmaşıklaşan küresel rekabetin gidişatı ve gereken stratejik kararların alınmasına yönelik katkılar sunabileceğini söyledi.

Hasan Tahsin Tuğrul (sağda), güncel ekonomik gelişmelere ilişkin görüşlerini, üniversite sanayi iş birliklerini ve oda meclislerinin fonksiyonlarını EKONOMİ gazetesi için değerlendirdi.

Sanayicilerin yapay zekâ kullanan rakiplerine karşı mukayeseli üstünlük elde edebilmeleri için de yapay zekâ kullanmaları gerektiğini vurgulayan Hasan Tahsin Tuğrul, mevcut kur politikasının ihracattan caydırdığını söyledi. Tuğrul, geçmişte sıkıntılı süreçlerin ihracatla aşıldığını, buna karşın günümüzde kurların yerinde sayması nedeniyle ihracatın maksimize edilmesinden vazgeçildiğini belirtti. Firmaların artık üretimlerinin optimum bir bölümünü ihraç ettiklerini, geri kalan üretimin ihracat yerine iç piyasaya yönlendirildiğini söyleyen Tuğrul, “Maliyetler kurlardan fazla artınca ihracatçılar da yine matematik çözümler içeren dengeyi bu şekilde buldu. Ancak bugün geçerli olabilen bu denge, kurların hareketine göre yarın geçerli olmayabilecek. Uzun vadede ihraç pazarlarını kaybetme riski içeren bu tercih, kur kaynaklı rasyonalitesini yitirebilecek. Bütün bu dengelerin tekrar tekrar masaya yatırılması gerekecek” değerlendirmesini yaptı.

“Çin rekabeti sanayiyi dönüştürecek” 

Sanayici ve ihracatçının gündemindeki önemli bir diğer konunun da Çin rekabeti olduğunu, Çin baskısının hemen her sektörü zorladığını ifade eden çeken Hasan Tahsin Tuğrul, “Çözüm niş alanlarda, mutlaka yüksek katma değerli, esnek ve müşteriye özel üretimde yoğunlaşmaktan geçiyor” ifadesini kullanarak, şöyle devam etti: “Hedef daha çok ihracat değil, daha katma değerli ihracat. Katma değeri yeterli olmayan ihracat sadece bir yük anlamına geliyor. Katma değer için hem dijitalleşme, hem Ar-Ge gerekli. Üstelik bunlar günü kurtarmak, üretimdeki günlük sorunları çözmek için değil geleceği inşa etmek için yapılmalı.”

“Patentleri sanayiye kazandırmak istiyoruz” 

Güncel ekonomik gelişmelere ilişkin görüşlerini, üniversite sanayi iş birliklerini ve oda meclislerinin fonksiyonlarını değerlendiren Hasan Tahsin Tuğrul şunları söyledi: 

Kocaeli Üniversitesi ile Gebze Teknik Üniversitesi’nde yapılan patentleri sanayiye aktarmak istiyoruz. Bunun için makine, otomotiv, kimya vb. alanlarda komiteler kurduk. Onlar patentlere bakacak; ticarileştirilebilir olanları ya da geliştirilebilir dönüştürülebilir olanları seçerek sektördeki diğer temsilcilerle paylaşacak. Bir de patent ofisi kurulacak. Patent sahibi ile de görüşme ortamı yaratılacak. Yine patent ofisi aracılığı ile patent istekleri üniversitelere gönderilecek. Komitelerden gelen sonuçlara göre Yönetim Kurulu gereken kararları alacak. Üniversite sanayi iş birliğinin iyi bir örneğini bu şekilde oluşturmak istiyoruz.

“Üniversite ile iş birliği farklı bakış gerektiriyor” 

Üniversite sanayi iş birliği, ülkemizde ne yazık ki lafta kalıyor, içi bir türlü doldurulamıyor. İlk bakışta tarafların güçlerini birleştirmeleri güzel görünüyor ancak bir türlü geliştirilemiyor. Üniversite çok bilimsel olmaktan, sanayiye uygun hale dönüşmeyi gerçekleştiremiyor. Sanayi babadan gördüklerini bırakıp, biraz da olsa bilimselleşmeyi beceremiyor. Biz yeni denemelerle ortada buluşmak istiyoruz. Bu amaçla KSO’nun yeni binasını teknopark haline getirdik. Bir teknoloji kampüsü oluşturmak istiyoruz.

“Derdimiz makro sorunlar” 

Meclis Başkanı olmak doğal olarak dert dinlemek, çözüm yollarını zorlamak anlamına da geliyor. Ancak sanayicilerin dertleri birbirinden çok farklı değil. Söz alan her sanayici Çin’den, döviz kurlarından, maliyetlerden, finansa erişimden şikâyet ediyor. Güçlü temsilciler, güçlü meclis olunca sanayici sıradan dertler için gelmiyor. Yerel yönetimle ilgili sorunlar, lokal ve şahsi sorunlar… Sanayici bunları zaten bir şekilde çözüyor. Bize gelenler ülke dertleri. Buradaki sanayici ülkenin profilini yansıtıyor. Burası iyiyse ülke de iyi oluyor.

“Sanayici sürpriz istemiyor” 

Ancak eski rahatlığımız da yok. Eskiden sürpriz mevzuatla karşılaşmazdık. Eski sistemde yeni bir hazırlık yapılacaksa; tebliğler, yönetmelikler veya benzer mevzuat hazırlanacaksa görüşler istenilirdi. Biz de meslek komitelerinden başlayarak görüşür, negatif veya pozitif yorumlarımızla görüşlerimizi aktarırdık. Ancak şu anda bir kısım mevzuatı yayınlandığı zaman görüyoruz. Ya sadece konuşmak zorunda kalıyoruz ya da bazen söylediğimiz sözler yerini bulamayabiliyor. Sonuçta etkimiz yeterli olamayabiliyor. Sanayici olası uygulamaları masada görüp o aşamadan sonra uygulamaya çalışmamalı, daha önce hazırlanmasına katkıda bulunmalı, daha önceden hazırlanmalı.

Yalın üretim felsefesini merkezine aldı

Biz şirket olarak ihracatta yüzde 95’lerdeydik. Üretimimizin yüzde 95’ini ihraç ediyorduk. 3 yıl öncesine kadar böyle gittik. Ancak dolar artmamaya başlayınca, “Bir miktar iç piyasaya dönelim” diye düşündük. İç piyasada bir iki önemli firmaya mal verip, ihracatı 80’lere kadar düşürdük. Şimdi geçmiş yıllara bakacak olursak hedef yüzde 95 ihracatı yüzde 100 yapmaktı. Sonra hedef yüzde 80 oldu. Neden? Kur artmayınca mecburen hedef de değişti. Çevremizde de böyle yapanlar çoğaldı.

Baskılı döviz bizi iç piyasaya yönlendirdi

İçeride sıkıntı varsa, dalgalanma varsa ihracata gidersin, içerideki sıkıntılardan etkilenmezsin. Ama yeni döviz uygulaması, daha doğrusu dalgalı olmayan döviz kuru, baskılı döviz kuru sistemi bizi ihracatçıyı da iç piyasaya yönlendirdi. Çünkü kur artmıyor. Bir de yeni OVP’de artacakmış gibi görünmüyor. 2024’te yaptığımız bir çalışmaya göre; 2020 ile 2024 arasında işçilikler 9,92 kat arttı. Kur, döviz sepeti bazında 2,8 kat arttı. Böyle bir durum, geliriniz döviz olunca sürdürülemez oluyor. Diyeceksin ki her şey işçilik mi? İşçilik değil ama yakıt da öyle, elektrik de öyle. Hepsi bu kadar artınca, kurdaki artış sanayiciyi cezalandırır oldu ve sanayici de kendince çözüm aradı. Ekonomi yönetiminin kuşkusuz kimseyi cezalandırma amacı yok. Tersine bunu enflasyonu düşürmenin tek formülü olarak gördükleri için yapıyorlar. Ancak bu formül yan etki olarak ihracata ceza yazıyor.

Rekabette yapay zekâ avantajı

"Yapay zekâ kullananların daha çok avantajı olacak. Zaten finansmanda, ekonomik istikrarda, deneyimde avantajlılar. Bir de yapay zekâ avantaj yaratırsa rekabette çok geri kalırız. Beklentiler önümüzdeki süreçte yapay zekâ kullanmayanların tesislerini devretmek zorunda kalacakları yönünde. Benim yaşımda olanlar, hatta benden küçük olanlar bile yapay zekâyı bilmiyor. Oysa yapay zekâ sorduğunuz zaman, müşterinin son bilmem kaç yılda, hangi malı en çok aldığını, hangi malı en az aldığını, nelerden şikâyetçi olduğunu birkaç dakikada veriyor. Bunu iki kişi birkaç günde yapabilirken yapay zeka bu kadar kolaylık sağlıyor. Bundan çok daha fazlasını yapması mümkün. Bizim bunu kurumsallaştırmamız gerekirken enerjimizi kısır tartışmalara harcayarak heba ediyoruz."

 

 


source