Başak Nur GÖKÇAM
Enerji dönüşümü ve yüksek teknoloji üretiminde ihtiyaç duyduğu kritik mineralleri karşılamak için yıllardır ithalata bağımlı olan Amerika Birleşik Devletleri, geleceğini güçlendirecek mineralleri çöpe atıyor. Elektrikli araç bataryalarından savaş uçaklarına, cep telefonlarından yenilenebilir enerji sistemlerine kadar pek çok stratejik alanda kullanılan bu minerallerin büyük bölümü, Çin gibi ülkelerden sağlanıyor.
Ancak Colorado Maden Okulu’ndan bilim insanlarının yayımladığı yeni bir araştırma, ABD’nin aslında ihtiyaç duyduğu bu değerli elementlerin tamamına halihazırda sahip olduğunu gösterdi. Fakat her yıl ABD madenlerinden çıkan kobalt, lityum, germanyum ve nadir toprak elementleri, altın ve çinko üretiminin yan ürünü olarak milyonlarca ton atığa karışıyor. Science dergisinde yayımlanan yeni bir analize göre, bu atıkların yalnızca küçük bir kısmı geri kazanılsa bile ABD’nin kritik mineral ihtiyacı tamamen karşılanabilir ve ABD’nin ithalat bağımlılığı sona erebilir.
Çalışmaya ilişkin açıklamada bulunan araştırmanın baş yazarı Colorado Maden Okulu’ndan Doç. Dr. Elizabeth Holley, “ABD, enerji, savunma ve teknoloji için ihtiyaç duyduğu kritik minerallerin tamamını aslında zaten çıkarıyor. Ancak bu mineraller çoğunlukla atık yığınlarına
karışıyor. Zorluk, onları ekonomik olarak geri kazanabilmekte. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri kobalt. Elektrikli araç bataryalarının vazgeçilmez hammaddesi olan kobalt, nikel ve bakır madenciliği sırasında yan ürün olarak ortaya çıkıyor. ABD’de çıkarılıp işlenen kobaltın yalnızca yüzde 10’undan daha azının geri kazanılması, tüm ülkenin elektrikli araç batarya ihtiyacını karşılamaya yetebilecek durumda” dedi. Benzer şekilde, germanyumun da çinko ve molibden madenlerinde ortaya çıkan değerli bir yarı metal olduğunu belirten Holley, “Savunma sanayiinden kızılötesi optiklere kadar kritik öneme sahip bu element, ABD’de çıkarılan kısmının yalnızca yüzde 1’inin geri kazanılması bile ithalat ihtiyacını sıfırlayabilir” diye ekledi
Araştırma sürecinde ABD’de federal olarak izin verilen tüm metal madenlerinin yıllık üretim verileri toplandı. Daha sonra bu veriler, ABD Jeoloji Araştırması ile Avustralya ve Kanada’daki jeolojik kurumların hazırladığı veri tabanlarıyla eşleştirildi.
Kullanılan istatistiksel yeniden örnekleme yöntemi sayesinde, her yıl madenlerden çıkarılıp atık olarak depolanan kritik mineral miktarları hesaplanırken, analizde toplam 70 farklı element incelendiği belirtildi. Ve incelemeler sonucunda cep telefonlarından tıbbi cihazlara, uydulardan rüzgâr türbinlerine kadar yüzlerce kullanım alanı olan bu elementlerin, platin ve paladyum dışında kalan tamamının ABD’nin kendi maden atıklarından karşılanabileceği sonucuna ulaşıldı.
Geliştirilmiş geri kazanımın faydaları yalnızca ekonomik ve jeopolitik değil. Araştırmaya göre, bu minerallerin atık yığınlarında bırakılması çevresel riskler yaratıyor. Kimyasal kalıntılar, toprak ve su kaynaklarına sızarak ekosistemleri tehdit edebiliyor. Araştırmanın baş yazarı Colorado Maden Okulu’ndan Doç. Dr. Elizabeth Holley, “Bu kritik minerallerin atık olarak depolanması yerine geri kazanılması, maden atıklarının çevresel etkisini azaltır ve inşaat gibi sektörler için yeni kullanım imkânları yaratır” dedi.
Araştırma, minerallerin geri kazanılmasının mümkün olduğunu gösterse de ekonomik açıdan hâlâ büyük zorluklar var. Çünkü minerallerin piyasa değerleri, madencilik şirketlerinin yeni işleme altyapılarına yatırım yapmasını teşvik edecek seviyede değil. Bu nedenle uzmanlar, hükümetin uygun teşvikler ve düzenlemelerle destek vermesi gerektiğini vurguluyor. Doç. Dr. Elizabeth Holley, “Bundan sonrası, bu elementlerin geri kazanılması için doğru teknolojileri geliştirmek ve işletmeleri yatırıma yönlendirecek politikaları hayata geçirmekle ilgili” dedi.