Avrupalı büyük bir yatırımcı Türkiye’ye giriş arifesinde

Sevilay ÇOBAN

Yabancı bir şirketin 2015 yı­lından bu yana yeni yatırım yapmadığı sigorta sektö­ründe hareketlilik yaşanıyor. 10 yıl önce %65 olan yabancı yatırımcı payı, mevcut yabancı yatırımcıla­rın şirketlerinde el değiştirme, iki yabancı oyuncunun çıkış yapması ve yerli sigorta şirketlerinin sektö­re giriş yapmasıyla %50’ye gerile­mişti. SEDDK Başkanı Davut Men­teş, bir grup gazeteci ile bir araya geldiği toplantıda kurumun görev ve sorumluluk alanına ilişkin attı­ğı adımlar hakkında detaylı açık­lamalarda bulunurken, Avrupalı yabancı bir yatırımcının Türkiye sigorta sektörüne giriş arifesinde olduğunu söyledi. Yabancı yatırım­cıların sektöre ilgisi konusuna dair önemli bilgiler aktaran Menteş,

“Sektörde çok konuşulan bir ya­bancı meselesi var. İleri sürüldüğü gibi konuşulduğu gibi yabancılar kaçmıyor, yabancılar ele geçirmi­yor… Gerçek ne? 2021-2025 yılla­rı arasında üretim esasında dağı­lım tam olarak yüzde %50. Aktif­teki payı şu anda %44 seviyesinde. Generali gibi birkaç tane yabancı şirketin pazardan çekilmiş olma­sı, pazarın üretim ve aktiflerini et­kilemedi.

Çünkü bu şirketler zaten uzun süre önce pazardan çıkma kararı almış ve sektörde run-off diye tabir edilen bir çözümleme sürecinde olan şirketlerdi, pazar payları çok sınırlıydı. Yabancı ya­tırımcılarla ilgili ortaya atılanlar şehir efsanesi. Yabancı yatırımcı­ların Türkiye’den memnun olduk­larını düşünüyorum. Çünkü Tür­kiye’de yabancı şirketlerin kârlı­lık düzeyleri çok iyi, Türkiye’deki operasyonları globalde önemli sı­ralamalarda yer alıyor. Cumhur­başkanlığı Yatırım Ofisi aracılı­ğıyla yönlendirilen geçen hafta Avrupa’dan büyük ve uluslarara­sı bir yatırımcı grubunu ağırladık. Kuruluş şartları, sektör bilgileri, kârlılığı ve genel işleyişle ilgili ye­ni şirket kurma niyetiyle bilgi al­dılar” dedi.

Türkiye’deki yabancı sigorta şirketleri ile de iletişimle­rinin çok iyi olduğuna işaret eden Menteş, “Kendilerine teşekkür ediyorum bu arada. Umarım ye­ni yatırımcılar, güçlü yatırımcılar, now-how taşıyabilecek, sektörü büyütebilecek, zenginlik katabile­cek, hizmet kalitesi yüksek oyun­cuları ağırlarız. Yeni gelecek yatı­rımcı da konvansiyonel taraftan ve Avrupa’da çok büyük bir yatırımcı. Halka açık büyük bir yatırımcı ol­duğu için adını açıklayamıyoruz. Biz bu ilginin daha da artmasının bekliyoruz. Sektörümüzün yatı­rım yapılabilir olduğunu düşünü­yorum” diye konuştu.

Sermaye yeterlilik oranı tarihi zirvede

Sigorta sektörünün finansal gö­rünümü hakkında da bilgiler ve­ren Menteş, güçlü bir büyüme ser­gilendiğine vurgu yaptı. Menteş, “Temmuz sonu itibarıyla üretim­de %47 büyümeyle 700 milyar TL, %56 özkaynak büyümesi ile 170 milyar TL özkaynağa ulaşıldı. Sek­tör, reel kârlılık açısından son 2-3 yıldır bankacılık sektöründen po­zitif ayrışıyor.

Aktif karlılık %6, öz­kaynak kârlılığı %7 seviyelerinde. Üretim kaldıraç oranı (üretim/öz­kaynak) 6’dan 4 seviyelerine düşe­rek risk parametrelerinde iyileşme gösterdi. Sermaye yeterlilik oran­ları tarihi zirvelerdedir ve ulusla­rarası kriterlerin altında olan şir­ket sayısı çok az. Hedefimiz sıfıra ulaşmak ve tüm şirketlerimizin bu standartları karşılar hale gelmesi” ifadelerini kullandı. Menteş, liki­dite ve sermaye yeterliliğine ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi: “Likidite oranı 0,8’den 1’e yaklaşmakta olup, ortalama sermaye yeterliliği %180 seviyelerine ulaştı. Bu durum, sek­törün son 5 yılın en güvenli ve ser­maye yeterliliği en yüksek dönemi­ni yaşadığını gösteriyor.”

Trafikteki zarar abartılı mı?

Trafik sigortası kârlılığı tar­tışmalarına da değinen Menteş, TSB’nin trafik sigortasında açık­ladığı 41,5 milyar TL’lik zarar ra­kamına ilişkin farklı bir bakış açısı sundu. Menteş, “Mevcut raporla­ma standartlarının branş kârlılığı­nı tam olarak yansıtamadığı düşü­nüyoruz.

Özellikle trafik sigorta­sının çapraz satışlardan elde ettiği yan gelirler ve finansal gelirler bu standartlarda tam olarak tabelaya yansımıyor. Uluslararası Finansal Raporlama (IFRS) standartlarının Türkiye’de kullanılan IFRS 4 ver­siyonu ile IFRS 17 birlikte rapor­lanıyor. 4 standardı dünyada terk edilmeye başlandı. Biz de dünya­ya uyum çerçevesinde IFRS 17’ye doğru geçiyoruz. 4’ün en büyük handikabı da branş kârlılığını tam olarak yansıtamıyor olması. Bu ye­ni standartla birlikte trafik sigorta­sının gerçek kârlılığının netleşece­ğini ve zararın abartılı görünmeye­ceği öngörüyoruz. Hal böyleyken, bu kadar yüksek kârlar nereden el­de ediliyor?

Ayrıca, geçen hafta bir şirketimizin trafik sigortasında peşin fiyatına 12 taksit kampanya­sı başlatması, fiyatların makul se­viyede olduğunun bir” açıklaması­nı yaptı. Menteş, trafik sigortasın­da serbest tarife geçiş için ‘piyasa konsantrasyonunun dağılması’, ‘fi­yatlarda denge’ ve ‘fiyat boşluğu­nun kapatılması’ gibi 3 temel koşu­lun sağlanması gerektiğine işaret ederek, “İlk 7-8 şirketin %80 pazar payına sahipken, şu anda bu oran, ilk 15 şirketin %80’e yaklaşmasıyla iyileşmiştir. Mevcut tarife fiyatları ile ‘olması gereken’ makul fiyatlar arasındaki boşluğun kapatılması için ‘Hasar Maliyet Endeksi’ oluş­turduk. Bu boşluklar kapatıldıktan sonra serbest tarifeye geçildiğinde fiyatlarda aşırı dalgalanma olma­ması ve sektörde mevcut fiyatların makul ve kârlı hala gelmesini he­defliyoruz” diye konuştu.

Tahkim’e giden dosya sayısı %10’a düşecek

Tahkim’in işleyişinde iyileştir­me önerilerini paylaşacaklarını anlatan Menteş, “Yönetim komis­yonu 5 kişiden oluşur; 2 TSB tem­silcisi, başkan olan SDDK temsil­cisi, 1 tüketici derneği temsilcisi ve 1 akademisyen. Kanunen Tah­kim Sistemi’nin TSB bünyesinde konumlandırılmasını, adalet da­ğıtacak bir mekanizmanın uyuş­mazlık taraflarından birinin çatı­sı altında yer alması nedeniyle bir talihsizlik olarak görüyoruz” dedi. Menteş, özellikle trafik branşın­da Tahkim’e taşınan dosya sayısı­nın yüksekliğine değinerek, şun­ları söyledi: “En çok ihtilafa yol açan ‘değer kaybı’ hasarları için TOBB bünyesindeki eksperler aracılığıyla standart bir ölçümle­me yöntemi geliştirilmesini talep ettik. Bu yöntemle ilk belirleme ile Tahkim kararları arasındaki far­kın kapatılması ve Tahkim’e gitme oranının %30’dan %10’un altına düşürülmesi hedefleniyor.”

TES’in tam hayata geçmesi 1-2 yılı bulacak

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin katılımcı, işveren ve devlet katkısı olmak üzere üçlü bir sacayağına sahip olacak bir sistem olduğuna vurgu yapan Menteş’in anlatımına göre; mevcut otomatik katılım sisteminden farklı olarak, katılımın sürekli olması ve kolay çıkış imkânının kısıtlanması hedefleniyor. Böylece 15-20 yıl gibi bir periyotta anlamlı tasarruflara ulaşılabilecek. Sistemle ilgili Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM), Türkiye Sigorta Şirketleri Birliği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı gibi çok sayıda paydaşla bir araya gelinerek bir taslak çerçeve oluşturuldu.

2026 yılının ilk çeyreğinde daha fazla netleşme beklenmekle birlikte, çoklu paydaş yapısı ve mutabakat gerektiren maddeler nedeniyle takvimin netleştirilmesi ise zaman alacak. Sistemin kurulması için mevzuat sonrası 1-2 yıllık bir geçiş süreci öngörülüyor. Menteş, bu arada bir noktanın daha altını çizdi, o da; TES’in “kıdem tazminatı” ile hiçbir ilgisinin olmadığı ve “çalışanın maaşından kesinti” yerine, “çalışan katkısı” veya “tasarruf” olarak adlandırılması gerektiği.

Körfez’in yatırımlarına alt yapı oluşturuluyor

Menteş, Katılım Sigortacılığı’nın (Tekafül) geliştirilmesinin sigortacılık oranının artırılması açısından önemine vurgu yaparak, uluslararası Tekafül modeli ile Türkiye modelini harmanlayan, şirketlere seçenek sunan bir yapı hedeflediklerini kaydetti. Şeffaklık olarak nitelendirdiği yani sigortalı havuzunun şirket havuzundan ayrı raporlanması ve karşılıklı dayanışma ilkelerinin temel alınacağını söyleyen Menteş, “Bu düzenleme, İstanbul Finans Merkezi’nin katılım finans vizyonu altında Körfez ülkelerinden yatırım çekmek için altyapı oluşturmayı amaçlıyoruz” dedi.

Güvence Hesabı’nın revizyonu sürüyor

SEDDK Başkanı Menteş, Güvence Hesabına yönelik çalışmalarından bahsederek, revizyon ile ilgili şöyle konuştu: "Mutabakat arayışlarımız var. Bunun piyasaya müdahale veya rekabeti bozucu bir yönünün olmamasını isteriz. ‘Biz yaptık oldu’ şeklinde değil, bunu sektörle mutabakat halinde ilan etmek istiyoruz.”

Mekanizma yavaşlar yargılama masrafları artar

Menteş, Adalet Bakanlığı tarafından gündeme getirilen zorunlu arabuluculuk taslağı, mevcut Sigorta Tahkim Sistemi’ndeki iyileştirme çalışmaları ve sigorta sektörünün genel finansal durumu ile trafik sigortası kârlılığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yaklaşık 2 hafta önce görüş bildirmeleri için kendilerine intikal eden torba yasa tasarısında yer alan arabuluculuk konusunda yaklaşımlarını paylaşan Menteş, “Sigorta uyuşmazlıklarında Tahkim’e gitmeden önce bir koşul olarak arabuluculuk uygulaması taslağı var. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın başkanlığında (bugün)bir toplantı olacak. Kurulumuz o taslağa yazılı görüş verdi. Birinci revizyonda görüşleriniz kısmen dahi olsa yer bulmadı, onu da söyleyeyim. İkinci revizyon için tekrar bir görüş paylaştık. Umarım bu defa dikkate değer bulunur” dedi.

Menteş, sigortalı ile sigorta şirketi arasında ihtisas gerektiren bir alan olduğunu ve tarafların arasında da bilgi ve imkân anlamında bir eşitsizlik bulunduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: “Arabuluculuğun pazarlık ve uzlaşma temelli iskonto etme yöntemine dönüşmesi, sigortacılığın özü olan ‘gerçek zarar ilkesi’nden sapmaya yol açabilir. Tarafların konuyu ihtilafa dönüştürmeden uzlaşmaya yönelmesini destekleriz. Nitekim sigorta uyuşmazlıklarında Tahkim’e gitmeden önce kanunen belirlenmiş 15 günlük bir ‘uzlaşma süresi’ zaten mevcuttur ve bu süre içinde birçok ihtilaf çözülmektedir. Zorunlu arabuluculuk, zaten mevcut olan uzlaşma, Tahkim ve belirli parasal sınırın üzerindeki davalar için Yargıtay’a temyiz süreçlerine yeni bir mekanizma ekleyerek adaleti geciktirecek ve arabuluculuk ücreti gibi kalemlerle yargılama masraflarını artıracaktır. Burada anlaşma zorunluluğu değil bir araya gelme zorunluluğu var. Dosya uzlaşma sağlanmazsa Tahkim’e gönderilecek. Biz bu yönleriyle zorunlu arabuluculuğa karşıyız.”


source