Sürdürülebilirlikte çifte alarm

Başak Nur GÖKÇAM

Gıda sektöründe sür­dürülebilirliğin yal­nızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal bir bo­yutu da bulunuyor. Çalışan haklarının korunması ve adil çalışma koşullarının sağlan­masının yanı sıra iş barışı da, sürdürülebilir bir gıda siste­minin temel yapı taşları ara­sında yer alıyor. Bu noktada sendikalaşmanın önemi ise büyük.

Çünkü sendikalaşma, sadece çalışanların hakları­nı güvence altına almakla kal­mıyor; sektörün uzun vade­li istikrarına, üretim verim­liliğine ve toplumsal adaletin güçlenmesine de katkı sunu­yor. Öte yandan sendika yapı­sı, sürdürülebilir ekonomile­rin inşasında da kritik bir rol üstleniyor. Yani sendika yapı­sının sürdürülebilirliğin her koluna dokunduğunu söyle­mek mümkün.

1961 yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk işveren sendi­kalarından biri olan Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sen­dikası (TÜGİS) da bu yapılaş­manın önemli örneklerinden biri. Hatta TÜGİS, sürdürü­lebilirliğin gıda sanayiindeki önemine dikkat çekmek için 11 yıldır kamu, uluslararası kuruluşlar, akademisyenler, gıda sanayicileri ve sivil top­lum kuruluşlarının da içinde yer aldığı yaklaşık 600 kişilik katılımın olduğu ‘Sürdürüle­bilir Gıda Zirvesi’ düzenliyor. Bununla da sınırlı kalmayan TÜGİS’in en fazla mücadele ettiği meselelerden diğer iki­si ise gıdada israf ve çocuk iş­çi sorunu.

Dünya sürdürülebilirlik kapsamında eşit hakları ko­nuşurken, milyonları bulan çocuk işçi sayılarının bu du­rumla tezat düşüğünü belir­ten TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, “Dünya genelinde yaklaşık 138 mil­yon çocuk işçi bulunuyor. Türkiye’de ise resmi rakam­lara göre 720 bin, bazı yabancı raporlara göre 1,3 milyon ço­cuk işçi var. Bunların önemli bir kısmı tarımda sezonluk iş­lerde çalışıyor. Çocuk işçiliği; bedensel ve zihinsel gelişimi engelliyor, eğitim hakkını or­tadan kaldırıyor. Türkiye, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğu için bununla mü­cadele etmek zorunda.

Ancak özellikle mülteci çocuklar ne­deniyle sorun büyüyor. Biz de TÜGİS olarak bu konuda far­kındalık yaratmaya yönelik projeler yürütüyoruz. ‘Küçük Eller İçin Büyük Gelecekler: Çocuk İşçiliğine Hayır’ pro­jemiz kapsamında, çocuk iş­çiliğiyle etkin mücadele için farkındalık oluşturulmasını amaçlıyoruz. Avrupa Birli­ği Türkiye Delegasyonu’nun desteğiyle ve Birleşmiş Mil­letler Kuruluşu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tara­fından sağlanan hibe deste­ğiyle devreye alınan projemiz doğrultusunda 1 yıl boyunca sektörün tüm paydaşlarına çeşitli eğitimler ve bilgilen­dirme programları düzenle­neceğiz” bilgisini verdi.

Günde 12 milyon ekmek çöpe gidiyor

Sürdürülebilirlik kapsa­mında gıda israfının da bü­yük bir sorun olduğunun altı­nı çizen TÜGİS Başkanı Ka­an Sidar şöyle devam etti: “Bir de gıda israfı büyük bir sorun. Türkiye’de her gün yaklaşık 12 milyon ekmek çöpe gidi­yor. Dünyada üretilen gıda­nın yüzde 30’u daha tarladay­ken kayboluyor. Örneğin Afri­ka’da muz, mango gibi ürünler taşınacak araç bulunamadığı için ya da soğuk zincir olma­dığından çürüyor. Bu kayıp­lar önlenebilirse, dünyada aç­lık kalmaz. Ancak bunun yanı sıra gıdanın adil dağıtımı da sağlanmalı.”

Firmalarda farkındalık oluştu

Gıda sektöründeki bilinçli işverenlerin sürdürülebilirli­ğe bakış açısını da değerlen­diren Kaan Sidar, “Sürdürü­lebilirlik konusunda firmala­rın ciddi bir farkındalığa sahip olduğunu gözlemliyoruz. Fir­malar artık sürdürülebilirlik raporları hazırlıyor, konfe­ranslar düzenleniyor. Ancak sürdürülebilirlik sadece çev­reyle ilgili değil; ekonomik ve sosyal boyutu da var. Örneğin su kaynakları… Türkiye tarı­ma elverişli topraklara sahip ama su bakımından zengin değil. Topraklarımızın tama­mını da etkin kullanmıyoruz. Verimlilik burada kritik öne­me sahip” dedi.

“Üretim tesislerinde alınacak önlemler yetmez"

Gıda sanayiinde sürdürülebilirliği sağlamanın kriterlerine ilişkin konuşan TÜGİS Başkanı Kaan Sidar, “İklim krizi ve küresel ısınma, dünyayı ve ülkemizi tehdit eden ve ertelemesi olmayan bir gerçek. Bu nedenle su ve enerji kullanımından hammadde kullanımına, atık yönetimi ve geri dönüşümünden ambalajlamaya kadar her proses hassasiyetle yönetilmeli. Kullanılan hammaddelerin sürdürülebilirlik sertifikalarına uygun olması gerekiyor. Yalnızca üretim tesislerinde alınacak önlemler yetmez; tedarik zincirinin tamamının buna uyması şart” ifadelerini kullandı.

Asıl sorun; kaynakların eşit biçimde dağıtılmaması

Dünyadaki mevcut kaynakların bugünkü nüfusun birkaç katını besleyebileceğini belirten TÜGİS Başkanı Kaan Sidar, “Sorun; kaynakların eşit dağıtılmaması. Yetersiz beslenme nedeniyle her yıl yaklaşık 2 milyon bebek, 8 milyon insan hayatını kaybediyor. Bir tarafta obezite, diğer tarafta açlık yaşanıyor. İşte sürdürülebilirlik bu dengesizliği gidermeyi de kapsıyor” diye ekledi.


source