ASO Başkanı Seyit Ardıç: Mikro eylemler somut takvime bağlanmalı
Ferit PARLAK
Orta Vadeli Program’dan daha sağlıklı sonuçlar alınabilmesi için mikro eylemlerin somut bir takvime bağlanmasının ve yakın takibe alınmasının büyük önem taşıdığına vurgu yapan ASO Başkanı Seyit Ardıç, ekonominin 3 yıllık yol haritası niteliğinde olan OVP’nin tüm paydaşların görüşleri alınarak hazırlandığını, bir ‘ortak akıl’ ve istişarenin ürünü olduğuna dikkat çekti.
Ekim ayı sonunda açıklanacak Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında, OVP’nin uygulama adımları olan mikro düzeyde eylem planlarını ve izdüşümlerinin, iş dünyası için yol haritası olacağına dikkat çeken ASO Başkanı Ardıç, “Çok önemsediğimiz bu eylem planı ve uygulamaları biz iş dünyası için ayrıca yol gösterici olacaktır” dedi.
Konuşmasında Türkiye’nin en önemli gündem maddesinin ekonomi olması gerektiğine vurgu yapan Ardıç, “Çıkış yolumuzun uzun, meşakkatli ve bir o kadar da sabır gerektirdiğini biliyoruz. Hem kamu hem de özel sektör tarafında kararlılıkla uygulayacağımız mikro adımlar ekonomimizi hak ettiği yere taşıyacaktır” değerlendirmesinde bulunarak “Önümüzdeki bir yıl içerisinde hangi adımların atılacağı net şekilde ortaya konulmalı, yıl sonundada performans değerlendirmesi yapılarak sonuçlar ölçülmelidir. OVP’nin uygulanmasına yönelik bu yaklaşım programın uygulanabilirliğini artıracak ve olası etkilerinin ölçülmesiyle daha güvenilir sonuçların ortaya çıkmasını sağlayacaktır” şeklinde konuştu.
Kredi hacminin artırılması acil beklentimiz
Sanayicinin finansman sorununa değinen Ardıç, “Merkez Bankası Eylül ayı Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini 250 baz puan indirerek yüzde 43’ten 40,5’e çekti. Temennimiz, enflasyondaki düşüş eğilimine paralel olarak bu indirimlerin şartlar uygun olduğu sürece devam etmesidir. KOBİ’lerimiz ve geleneksel sektörlerde faaliyet gösteren sanayicilerimiz oldukça zorlu bir süreçten geçiyor. Bu dönemde sanayicilerimizin ayakta kalabilmesi için en öncelikli ihtiyaçları ise işletme ve yatırım kredileridir.
Reel sektör olarak temel beklentimiz, faiz indirimlerinin hızla ticari kredi faiz oranlarına yansıması ve kredi kısıtlamalarının kaldırılmasıdır. Yüksek faiz politikalarının olumsuz etkilerini bertaraf edecek ve üretimi destekleyecek uygun koşullu kredi hacminin artırılması, biz sanayicilerin hükümetimizden acil beklentisidir. Bu haklı talebin karşılanması ve üretim, istihdam ve ihracatın korunması, kollanması; ekonomik kalkınma sürecimizi hızlandıracaktır” açıklamasında bulundu.
“Sahadan aldığımız izlenimin aksine büyüyoruz”
Ardıç, “OVP’de 2025 yılı için öngörülen yüzde 4’lük büyüme tahmini yüzde 3,3’e, 2026 yılı için belirlenen yüzde 4,5’lik hedef ise yüzde 3,8’e revize edildi. Bu tablo, özellikle dezenflasyon sürecinin desteklenmesi açısından daha temkinli ve dengeli bir büyüme patikasının tercih edildiğine işaret etmektedir. 2025 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamları malumunuz beklentilerin üzerinde geldi. Yıllık yüzde 4,8 olan büyümenin çeyreklik bazda yüzde 0,7’den 1,6 seviyesine çıkması ekonomide bir toparlanma olduğu gösteriyor. Sanayi sektörümüz bizim sahadan aldığımız izlenimin aksine, yüzde 6,1’lik bir büyüme kaydetmiş görünüyor. Yaptığımız araştırmalarda sanayi sektöründeki büyümenin itici gücünün son dönemde büyük bir gelişim içinde olan savunma sanayimiz olduğunu tespit ettik” ifadelerini kullandı.
Sanayi zorunlu olarak dönüşüyor
Küresel trendlere paralel bir şekilde teknoloji yoğun üretimin emek yoğun sektörlere güç kaybettirmesinin, sanayi sektöründe bir dönüşümün yaşandığına işaret ettiğinin altını çizen Ardıç, “Geleneksel sektörler zayıflarken, yüksek teknolojili üretim yapan sektörler büyümeye öncülük ediyor” şeklinde konuştu.
Ardıç, “KOBİ ve geleneksel sektörlerimizin dijitalleşme, yapay zeka ve robotik otomasyon imkanlarından yararlanarak operasyonel verimlilik artışlarıyla bu dönüşüme ayak uydurmak zorunda olduğunu bir kez daha görüyoruz. Sabit sermaye yatırımları yüzde 8,8 artarken; makine ve teçhizat yatırımları bir önceki çeyreğe göre iki kattan daha fazla yükselerek yüzde 34,3 seviyesine geldi. Bu veriler, önümüzdeki dönemde sanayimizin daha da büyüyeceği yönündeki umutlarımızı artırıyor” dedi.
Net dış talep katkısının büyümeyi aşağıya çektiğini, iç talepteki yükselişin ise büyümeyi artırdığını dile getiren Ardıç, “İhracatın büyüme üzerindeki katkısı üç çeyrektir negatif seyrediyor, ithalattaki ivmelenme ise büyümeyi aşağıya çekiyor. İhracatımız son dönemde azalırken, ithalatımız daha hızlı artıyor. Ancak uygulanan daraltıcı politikalara rağmen iç talebin halen canlılığını koruyor olması ve ithalatın yükselmeye başlaması, politika formülasyonlarında ince ayarlamalar yapılması gerektiğini işaret etmektedir” dedi.
İthalattaki artış büyümeyi daraltır
Ardıç, “İthalatın son dönemde artmaya başlamasının önümüzdeki dönem için büyümeyi daraltıcı bir etki de yapacaktır. İthalattan daha fazla ihracat, yüksek katma değerli üretim yapmalıyız. Hangi sektörde olursak olalım biz sanayicilerin çıkışı, ihracatta Pazar çeşitliliğini artırmaktan geçiyor. Biz üreticilerin temel gündemi, ürünlere yenilik katmak, verimliliğimizi artırmak, yurt dışı bağlantılarımızı artırmak ve dünyayı takip etmek olmalı“ değerlendirmesinde bulundu.
Kamu personeli alım hızı, nüfus artış hızından kat kat fazla
Ardıç, “Son 10 yılda nüfusumuz 78,7 milyondan 85,7 milyona yükseldi; artış oranı yüzde 8,8. Peki kamu personeli sayımız ne kadar arttı? Yaklaşık 3,4 milyondan 5,2 milyon çıktı. Artış oranı %53,6. Yani kamu personeli sayısının artış hızı nüfus artış hızımızdan kat be kat fazla. Kamu personelinin toplam işgücüne oranı ise aynı dönemde 12,8’den 16,2’ye yükselmiştir. Hem de bu dönemde e-devlet ve dijital dönüşümle birlikte pek çok kamu hizmetinin online yapılmaya başlamasına rağmen. Verimlik denince aklımıza hep reel sektör geliyor. Peki kamuda personel verimliliğini hiç sorguluyor muyuz? Tüm dünyayı etkisini altına alan teknolojik dönüşümün kamuda da hızlı ve etkin hayata geçirilmesi temel beklentimizdir” diye konuştu.
Gençler evde oturuyor
“Maalesef gençlerimiz evde oturuyor; onları ekonomik ve sosyal sisteme yeterince entegre edemiyoruz” diyen ASO Başkanı Seyit Ardıç şöyle devam etti: “Üniversite mezunu işsizliğinde Avrupa’da ilk sırada yer alıyoruz. Ayrıca, üniversite mezunu işsizlik oranının genel işsizlik oranından daha yüksek olduğu tek ülke konumundayız. Mevcut tablo, eğitim sistemimizde ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu açıkça ortaya koyuyor.
Son günlerde 2012 yılından beri uygulanan 4+4+4 zorunlu eğitim sisteminin kısaltılması ile ilgili tartışmalar gündemde. Bizim esas ihtiyacımız, öğrencilerimizin yeteneklerini ve potansiyellerini erken yaşlardan itibaren doğru şekilde yönlendirecek bir eğitim sistemi kurmaktır. Eğer akademik başarı vaat etmeyen öğrenciyi mesleki eğitime yönlendiremezsek, sayısı 208’i bulan üniversitelerimizin kontenjanlarını doldurmak için gençlerimizi başarısız olacakları bölümlere yönlendirmiş oluruz. Bu gençlerimiz bir şekilde mezun olduktan sonra da masa başı iş arayacak, bulamayınca da ya diplomalı işsizler ordusuna katılacak ya da niteliksiz işlerde çalışmak zorunda kalacaktır.”
Sanayici çözümü yabancı işçide arıyor
Sanayicinin çalışan bulmakta zorlandığına da değinen Başkan Ardıç, “Firmalarımız çözümü yabancı işçi getirmekte buluyor. Özellikle mavi yaka çalışan ihtiyacının her geçen gün arttığı bir dönemdeyiz. Bu durum, iş gücünün yokluğundan değil bizim talebimizle mevcut iş arayanların eşleşmemesinden yani beceri uyuşmazlığından kaynaklanıyor. Mesleki eğitim odaklı politika ve çalışmalarda somut çıktılara ulaşacak adımlar atmadıkça bu sorun büyüyerek devam edecektir.
Sizlerle sahada gözlemlediğimiz çok dikkat çekici bir veriyi paylaşmak istiyorum. Sanayicilerimizin ülkemizde kurulu fabrikasında çalışan mavi yakalı personelin maliyeti doğu Avrupa ülkelerindeki fabrikalarında çalıştırdıkları mavi yakalıdan euro bazında yüzde 50’den daha fazladır hatta bazı firmalarda bu oran yüzde 100 düzeyindedir. Eğitim, istihdam ile entegre bir müfredata kavuşmadıkça ve ekonominin ihtiyaçlarına göre hızlı bir şekilde adapte olmadıkça sanayimizin rekabet gücü artmayacaktır” ifadelerini kullandı.
ASO Teknoloji Üssü’nün temeli atılacak
Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, “ASO Teknoloji Üssü’müzün temelini atacağız ve bu dev projeyi ülkemize kazandıracağız. Üssün tam kapasite faaliyete geçmesiyle birlikte; ürün geliştirme, prototipten ürüne dönüşüm altyapısı, test ve doğrulama altyapıları, sanayi ile entegre teknoloji kuluçka alanı, sektörel mükemmeliyet ve üretim laboratuvarları, mesleki gelişim ve beceri dönüşüm kampüsü gibi birçok imkan ve kabiliyete sahip olacağız. Bu güçlü altyapılar sayesinde sanayicilerimizin üretim, ihracat ve teknoloji geliştirme süreçlerini etkin bir şekilde desteklemiş olacağız” şeklinde konuştu.
Hedefle, gerçekleşmeler arasındaki makas arttı
Enflasyon konusuna özel olarak değinmek istediğini kaydeden Ardıç, “Geçen yıl açıklanan OVP’de 2025 yılı için öngörülen enflasyon yüzde 17,5 iken yeni OVP’de yüzde 28,5 olarak revize edildi. Yani yüzde 60’ın üzerinde bir sapma söz konusu. Hedef ile gerçekleşme arasında bu denli büyük bir fark olması, ekonomik göstergelerin güvenilirliğini zayıflatıp piyasalarda belirsizlik yaratırken, planlama yapmayı ve öngörülebilirliği de olumsuz yönde etkilemektedir” dedi.
source