Avukat Dr. Erkan DANİŞ
Hukuk, insanlık tarihinin en köklü disiplinlerinden biri olarak, Babil’in kil tabletlerinden Roma’nın on iki levha kanunlarına, matbaanın yaygınlaştırdığı yasa metinlerinden dijital veri tabanlarına uzanan uzun bir evrim geçirmiştir. Her teknolojik devrim, hukukun uygulanma, yorumlanma ve erişilme biçimini dönüştürmüştür. Bugün, bu evrimin en radikal ve potansiyel olarak en yıkıcı aşamalarından birinin eşiğindeyiz: Yapay zekâ (YZ) çağı.
Bu dönüşüm, bir gecede ortaya çıkmış bir olgu değildir. Hukuk ve teknoloji alanının öncülerinden Profesör Richard Susskind’in 1980’lerde Oxford Üniversitesi’nde yapay zekâ ve hukuk üzerine doktora teziyle başlattığı çalışmalar, bugünkü gelişmelerin 40 yılı aşkın bir entelektüel ve teknolojik birikimin sonucu olduğunu göstermektedir. Bir zamanlar akademik bir merak konusu olan “uzman sistemler”, bugün üretken yapay zekânın (generative AI) yükselişiyle birlikte her avukatın masasına, her mahkeme salonuna ve her hukuk departmanının stratejik planlamasına girmiş durumdadır.
Yapay zekânın hukuk sektöründeki etkisini tam olarak kavrayabilmek için öncelikle bu dönüşümü besleyen küresel hukuk teknolojisi (LegalTech) pazarını anlamak gerekmektedir. Geleneksel olarak teknolojiye adaptasyonda yavaş kalmakla bilinen hukuk sektörü, son yıllarda verimlilik baskısı, artan veri hacimleri ve YZ’deki atılımların etkisiyle büyük bir değişim yaşamaktadır.
Küresel hukuk teknolojisi pazarı, göz ardı edilemeyecek bir büyüklüğe ve ivmeye ulaşmıştır. 2024 yılı itibarıyla pazarın değeri 31.59 milyar dolar olarak kaydedilmiştir. Daha da önemlisi, pazarın yüzde 9.4’lük bir Yıllık Bileşik Büyüme Oranı (CAGR) ile istikrarlı bir şekilde büyüyerek 2032 yılında 63.59 milyar dolara ulaşması öngörülmektedir. Bazı analizler 2024 pazar büyüklüğünü 26.7 milyar dolar gibi biraz daha düşük bir seviyede tahmin etse de tüm veriler on yıllık bir projeksiyonda pazarın ikiye katlanacağına işaret etmektedir. Bu rakamlar, LegalTech’in artık niş bir alan olmadığını, hukuk hizmetleri sunumunun ayrılmaz bir parçası haline geldiğini ve sektörün geleceğini şekillendiren ana ekonomik güçlerden biri olduğunu kanıtlamaktadır.
Bu büyüme, hukuk sektörünün teknolojiye karşı tarihsel direncini kırdığını ve artık verimlilik, otomasyon ve veri analitiğini bir lüks değil, bir zorunluluk olarak gördüğünü göstermektedir. Özellikle üretken YZ’nin ortaya çıkışı, bu büyümeyi hızlandıran bir katalizör görevi görmüş ve pazara yeni bir dinamizm kazandırmıştır.
Pazardaki bu etkileyici büyümeyi tetikleyen birkaç temel dinamik bulunmaktadır:
● Verimlilik ve maliyet baskısı: Hukuk büroları ve özellikle kurumsal hukuk departmanları, müvekkillerden gelen maliyetleri düşürme ve daha verimli hizmet sunma baskısını yoğun bir şekilde hissetmektedir. Tekrarlayan görevlerin otomasyonu, bu baskıya bir yanıt olarak ortaya çıkmaktadır. Yapılan analizler, LegalTech çözümlerinin avukatlara yüzde 40’a varan oranda zaman tasarrufu sağlayabileceğini göstermektedir. Bu, avukatların daha stratejik ve katma değeri yüksek işlere odaklanmasına olanak tanımaktadır.
● Veri yoğunluğu: Özellikle büyük davalar, birleşme ve devralma işlemleri ve iç soruşturmalar gibi süreçlerde analiz edilmesi gereken elektronik veri (e-posta, mesajlaşma, dijital belgeler) hacmi katlanarak artmaktadır. Bu veri yığınını manuel olarak yönetmek imkânsız hale geldiği için, e-Keşif (e-Discovery) gibi teknoloji çözümleri bir seçenek olmaktan çıkıp zorunluluk haline gelmiştir.
● Üretken yapay zekânın yükselişi: Üretken YZ’nin hukuki metin anlama, özetleme ve üretme konusundaki yetenekleri, pazara olan ilgiyi ve yatırımı benzeri görülmemiş bir seviyeye taşımıştır. Goldman Sachs tarafından 2023 yılında yapılan bir tahmin, hukuki faaliyetlerin yüzde 44’ünün YZ tarafından otomatize edilebilme potansiyeline sahip olduğunu belirtmektedir. Bu oran, YZ’nin diğer birçok profesyonel meslekten daha yüksek bir etki potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir.
Pazar verilerinin daha derinlemesine incelenmesi, YZ’nin hukuk sektöründe en çok hangi problemli alanları çözdüğünü ve yatırımın nerelerde yoğunlaştığını ortaya koymaktadır.
● Uygulama alanlarına göre: 2024 itibarıyla en büyük pazar payına sahip segment, yaklaşık 12-15 milyar dolarlık bir büyüklükle e-Keşif’tir. Bu durum, büyük davalardaki devasa veri setlerini analiz etme ihtiyacının ne kadar kritik ve maliyetli bir sorun olduğunu teyit etmektedir. Bununla birlikte, en yüksek geliri üreten segment Sözleşme Yönetimi’dir ve pazar büyüklüğü yaklaşık 8-10 milyar dolardır. Sözleşme Yönetimi’nin bu başarısı, sözleşmelerin bir şirketin sadece hukuk departmanını değil, aynı zamanda satış, tedarik ve finans gibi birçok birimini ilgilendiren, iş süreçlerinin merkezinde yer alan bir varlık olmasından kaynaklanmaktadır. Bu alanlardaki otomasyon, doğrudan kurumsal verimliliğe ve risk yönetimine etki etmektedir.
● Bileşenlere göre: Yazılım, 2023 yılında pazarın yüzde 74’ünden fazlasını oluşturarak en büyük bileşen olmuştur. Ancak, bu yazılımların uygulanması, entegrasyonu ve yönetimi için uzmanlık gerektirdiğinden, hizmetler segmentinin gelecekte en hızlı Yıllık Bileşik Büyüme Oranı’na (CAGR) sahip olması beklenmektedir.
● Son kullanıcılara göre: Geleneksel olarak hukuk büroları en büyük pazar payına sahipken, kurumsal hukuk departmanları en hızlı büyüyen segment olarak öne çıkmaktadır. Bu eğilim, şirket içi hukuk departmanlarının dış hukuk hizmetlerine olan harcamalarını azaltma ve operasyonel verimliliği artırma yönündeki stratejik hedeflerini yansıtmaktadır.
Bu segmentasyon analizi, önemli bir gerçeği ortaya koymaktadır. Pazar, en acil ve en belirgin iş ihtiyaçlarını çözmek için YZ’ye yatırım yapmaktadır. YZ’nin benimsenmesi, felsefi bir devrimden çok, pratik bir iş zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Hukuk firmaları ve departmanları, “daha iyi avukatlar” yaratmaktan ziyade, “daha verimli operasyonlar” yürütmek amacıyla bu teknolojilere yönelmektedir.
Pazardaki dinamizm, yatırım ve birleşme faaliyetlerine de yansımaktadır.
● Yatırım stratejileri: Büyük teknoloji ve bilgi hizmetleri şirketleri, pazar paylarını artırmak için stratejik satın almalar yapmaktadır. Bu trendin en çarpıcı örneklerinden biri, Thomson Reuters’ın, üretken YZ tabanlı hukuki asistan CoCounsel’ı geliştiren Casetext’i 650 milyon dolar karşılığında satın almasıdır. Bu satın alma, yerleşik bir pazar liderinin, yenilikçi bir YZ girişimini kendi platformuna entegre ederek rekabet avantajını nasıl sürdürdüğünü göstermektedir.
● Büyük hukuk bürolarının rolü: Am Law 100 ve Global 100 gibi dünyanın en büyük hukuk büroları, YZ teknolojilerinin sadece kullanıcısı değil, aynı zamanda geliştiricisi ve yatırımcısı konumundadır. 2024 yılında hukuk firmalarının teknoloji yatırımları, enflasyon oranını önemli ölçüde aşarak yüzde 7.6 artmıştır. Global 100 firmalarının tamamı (yüzde 100) üretken YZ kullanımını onaylamış durumdadır ve bu firmaların yüzde 60’ı kendi özel YZ modellerini eğitmek veya ince ayar yapmak (fine-tuning) için Ar-Ge faaliyeti yürütmektedir. Bu, en büyük oyuncuların, standart çözümlerle yetinmeyip kendilerine özel, rekabetçi avantaj sağlayacak teknolojiler peşinde olduğunu göstermektedir.
Deloitte’nin 2025 öngörülerine göre, 2024 yılı YZ için bir “deney yılı” iken, 2025 “değer ve yatırımın geri dönüşü (ROI)” beklentisinin merkezde olacağı bir yıl olacaktır. Kuruluşların üçte ikisinden fazlası üretken YZ yatırımlarını artırmayı planlamaktadır. Pazarın büyümesi, artık sadece teknoloji arzından değil, aynı zamanda bu teknolojilerden somut iş değeri elde etme arayışındaki talepten kaynaklanmaktadır. ROI’nin kanıtlandığı kullanım senaryoları, teknolojinin daha geniş kitleler tarafından benimsenmesini hızlandıracak ve pazarın büyümesini daha da tetikleyecektir.
Yapay zekânın hızla gelişen yetenekleri, dünya genelindeki hükümetleri ve düzenleyici kurumları harekete geçirmiştir. Ancak bu yeni ve karmaşık teknolojinin nasıl düzenlenmesi gerektiği konusunda küresel bir fikir birliği bulunmamaktadır. Başta Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Çin olmak üzere, büyük ekonomik güçler, kendi teknolojik, ekonomik ve felsefi önceliklerini yansıtan farklı düzenleyici modeller geliştirmektedir.
Yapay zekânın hukuk sistemine entegrasyonu, verimlilik ve hız gibi vaatlerin yanı sıra, adaletin temel ilkelerini sorgulatan derin etik ikilemleri ve hukuki sorumluluk sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Algoritmanın tarafsızlığı, kararlarının şeffaflığı, kullandığı verilerin gizliliği ve yaptığı hataların sorumluluğu gibi konular hem hukuk profesyonelleri hem de politika yapıcılar için en önemli konuları oluşturmaktadır.
Yapay zekâ devrimi, sadece hukuk bürolarının operasyonlarını veya mahkemelerin işleyişini değil, aynı zamanda bir hukuk profesyoneli olmanın ne anlama geldiğini de temelden değiştirmektedir. Rutin ve tekrarlayan görevlerin otomasyonu, avukatları daha stratejik, yaratıcı ve insan odaklı rollere iterken, bu yeni ekosistemde başarılı olmak için farklı bir yetkinlik seti gerektirmektedir.
Yapay zekâ, hukukun sonu değil, yeni bir başlangıcıdır. Bu başlangıcın daha adil, daha erişilebilir ve daha insani bir adalet sistemine evrilmesi, bu teknolojiyi sadece kullanma değil, aynı zamanda bilgece yönetme becerimize bağlıdır.
(Bu yazının hazırlanmasında Av. Kaan Kaplan katkı sunmuştur. )