Antisosyal şiddet sarmalındaki ‘yeni insan’ - Ötüken Haber
DOLAR 41,5106 0,71%
EURO 48,6006 1,00%
ALTIN 5.024,760,50
BITCOIN %
Ankara
15°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Antisosyal şiddet sarmalındaki ‘yeni insan’

Antisosyal şiddet sarmalındaki ‘yeni insan’

ABONE OL
Eylül 27, 2025 00:29
Antisosyal şiddet sarmalındaki ‘yeni insan’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Prof. Dr. Uğur BATI

Bugün artık “insandan uzak insan” günümüzün gerçe­ği, laneti ya da lüksü… Bi­lemiyoruz ama vaka bu! Mesela “sosyal medya uzaklı­ğı”! Statista verilerien göre, dün­yada şu anda, sosyal medyada günde en çok zaman harcayan ül­ke, çevrimiçi kullanıcıların her gün ortalama 3 saat 49 dakika sosyal medyada geçirdiği bir du­rum yaşıyoruz.

Türkiye’de nüfu­sun yüzde 80’i sosyal medya ağ­larında çok yoğun vakit geçiriyor. Sadece Instagram’ı 40 milyo­nu aşkın kişi kullanırken, her ay 21 saat de bu sosyal medya plat­formlarında harcanıyor. We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2025 Türkiye Raporu’na göre, Türkiye’de 77,3 milyon aktif internet kullanıcı­sı bulunuyor.

Bu, nüfusun yüz­de 88,3’üne karşılık gelirken, bu durum Türkiye’de her 10 kişiden 9’unun internete bağlı olduğunu gösteriyor. Kullanıcıların yüzde 46,6’sını kadınlar, yüzde 53,4’ünü ise erkekler oluşturuyor. Kulla­nıcılar, günlük ortalama 7 saat 13 dakikayı internette, her gün orta­lama 2 saat 43 dakikayı ise sosyal medyada geçiriyor. 18 yaş üzeri sosyal medya kullanıcı sayısı 55,9 milyonken, bu, 18 yaş üzeri nüfu­sun yüzde 85,5’inin sosyal medya kullandığını gösteriyor.

Peki bunu böyle yapıyoruz da sonuçları ne? Araştırmalar ne diyor? Sosyal medya araçla­rının hangi yaşta nasıl bir beyin etkisi yarattığı, yetişkin ve ileri yaşlarda sağlıklı ve bilişsel geri­leme yaşayan kişilerdeki olum­lu ya da olumsuz etkileri en çok araştırılan konular arasındadır. Bugün anketler, nöropsikiyatrik testler ve görüntüleme yöntem­leri sıklıkla kullanılıyor bu etki­yi araştırmak için. Prof. Dr. De­met Özbabalık Adapınar’ın Türk Nöroloji Derneği’nin bilgilendir­me portalında kaleme aldığı ma­kaleye göre fonksiyonel MRI adı verilen görüntüleme yöntemle­riyle yapılan çalışmalar, sosyal medya ve internet kullanımının yetişkinlerde bir zihin egzersiz yöntemi olarak görüntülere yan­sıdığını gösterdi. Bununla bera­ber bazı çalışmalar ise sürekli ve farklı alanlarda kullanılan inter­net ile bilişsel performansının bozulduğunu iddia ediyor. Erken ergenlik döneminde sosyal med­ya kullanma alışkanlığının, uzun dönemde beynin nöral duyarlı­lığını değiştirebildiği ve böylece psikolojik uyum mekanizmaları­nın farklılaşabildiği düşünülüyor ya da travma geçirmiş kişilerde, sosyal medya kullanımının reha­bilitasyonun bir parçası olabildi­ği de gösteriliyor.

Sosyal medyaya dayalı etkinin çoğunlukla negatif, bazen pozitif sonuçları listelenebilir. Bu duru­mu insan üstünden felsefi olarak yorumlama istiyoruz.

“Bir insanın aidiyet duygusu onun kutsalıdır ve sadece kendi­sine ait değildir”. Oysa ki her şey daha rahat olabilirdi. Her bebek sevilme ihtiyacı ile doğar ve hiç­bir yaşta bu ihtiyaç geçmez. Sü­rekli sevgi beklentisi içinde ol­mak çok güç ve yıpratıcıdır. Bu istek bizim hâkim olabileceği­miz yahut zamanla eğitebileceği­miz bir istek olmaz. Varlığın özü, âlemleri bir arada tutan güç; ne ise işte onun insandaki tezahü­rüne biz “sevgi” deriz. İnsan, tek olamayan bir varlıktır ve varlı­ğının anlamını ancak onu bilen, gören, dikkate alan başkaları ile duyumsayabilir. Düşmanı da ol­sa bir insanın hayatında birile­rinin var olması, olmamasından yeğdir. Sevgi dediğimiz o genel ihtiyaç, bu temel varoluşsal ihti­yaçtan gelir. Belki zamanla yeri­ne başka şeyler koyarız; bu isteği başka formlara dönüştürebiliriz. Mesela yazarız, sanat üretiriz, beste yaparız, bilimle uğraşırız. Ama bunların hepsi son tahlil­de yine diğer insanlar içindir. Bir başkası olmasaydı, biz hiçbir şey yapmazdık, hiçbir şey üretmez­dik. Bunu derinlemesine düşün­mek lazım…

Olumlu etkisi olan kişileri taklit ediyoruz

Karşısındaki kişilerden olum­lu etki alan insanların ayna nöron işlevlerinin daha etkili olduğu­nu biliyoruz. Kişinin karşısında asık suratla duran ve negatif et­ki aldığı insanların hareketlerin­den daha az etkilendiğini, onların jest ve mimiklerini daha az tek­rar ettiğini ifade etmeliyiz. Bey­nimizin davranışlarımızda oyna­dığı rollere dair bilgilerimiz art­tıkça hem kendimize dair birçok yeni bilgi ediniyor hem de şim­diye kadar kesin olarak bildiği­mizi sandığımız birçok meseleyi tekrar ele almak zorunda kalıyo­ruz. Bunlardan bir tanesi de şid­detin insan tabiatındaki yeri me­selesi. Birçok hayvanın hayatı­nı ve türünü idame ettirmesinde çok önemli bir özellik olan öfke ve şiddet, insanlar açısından her dö­nemde en ciddi sorunların başın­da geliyor. Beynimizin işlevlerine ışık tutan sinirbilimin bu konu­lardaki son bulguları da bizi hem diğer insanlara uygulanan şiddet hem de hukuki suç yaptırımları açısından yeni anlayışlar geliş­tirmeye zorluyor.

Antisosyal beyin

Antisosyal kişilik bozuklu­ğu olarak bilinen davranış ka­lıbı, diğer insanlarla olan ilişki­leri anormalleştiren en yaygın davranış bozukluklarından bi­ri. Bu bozukluğu gösteren kişi­ler, özellikle kendi çıkarları söz konusu olduğunda diğer insan­lara çok acımasızca davranabili­yorlar ve belirgin bir yanlış-doğ­ru algılamasına da genellikle sa­hip değiller. Bu tip davranışlar gösteren insanların beyinleri­nin incelendiği çalışmalar, be­yin yapılarının diğer “normal” insanlardan bazı farklar göster­diğini ortaya koyuyor. Örneğin yakın zamandaki bir çalışmada, beynin orta-ön bölümü (medial frontal girus) ile gözlerin hemen üzerindeki beyin bölgesinin (or­bitofrontal girus) hacminin an­lamlı miktarda daha düşük ol­duğu gösterilmiş durumda. Bu bölgeler, beynin sosyal ilişkiler­deki sınırları değerlendirebil­mesi, diğer insanların duygula­rının anlaşılabilmesi (empati) ve dürtülerin kontrol edilebil­mesi gibi işlevlerden sorumlu. Dolayısıyla, bu bölgelerin küçül­mesi, bu işlevlerin doğru biçim­de yerine getirilememesinden kaynaklanan bu tip sosyal dav­ranış bozukluklarına makul bir açıklama sağlıyor.

Antisosyal kişilik bozukluğu olan insanlar üzerinde yapılan diğer çalışmalarda, başta amig­dala olmak üzere, beynin duygu­lanımları ile ilgili birçok bölge­sinde değişiklikler olduğuna dair raporlar mevcut. (Amigdala, bey­nimizin şakak loblarının içinde yerleşmiş badem biçimli bir böl­ge; adı da Latincede badem de­mek olan amigdala sözcüğünden geliyor.) Böylece bu tip davranış bozukluklarının beyin devrele­ri ile olan ilişkileri hakkında her gün daha fazla şey öğreniyoruz.

Psikopat beyin

Antisosyal kişilik bozukluğu­nun derinleşmiş hali “psikopa­ti” olarak bilinen durumdur. Psi­kopatlar, diğer insanlara yönelik ciddi suçlar işleseler de pişman­lık duymama ve herhangi bir duy­gusal etkilenme yaşamamaları ile şaşırtıcı bir zihin durumu ser­gilerler. Bu kişilerin beyinlerin­de yapılan araştırmalar, özellik­le amigdala çekirdeğinin dış bö­lümünün normal insanlara göre “daha incelmiş” olduğunu göste­riyor. Amigdala, duyguların te­mel kontrol merkezlerinden biri olarak görev yapar ve bu bölgenin iyi çalışmaması hem duyguların kontrol edilememesi hem de di­ğerlerinin duygularını anlaya­mama gibi istenmeyen sonuçlara neden olabilir. Psikopatlarda sık­lıkla gözlenen suçluluk, pişman­lık veya üzüntü eksikliği, bu bul­gularla yakından örtüşüyor.

Burada bir noktaya dikkat çek­mek lazım; psikopatlar, doğru ve yanlışın “ne demek” olduğunu bi­lişsel olarak gayet iyi anlayabili­yor, sözel testlerde bunların ay­rımını gayet rahat yapabiliyorlar. Fakat kötü bir şey yaptıkların­da kendilerini “kötü” yahut iyi­lik yaptıklarında “iyi” hissetmi­yorlar. Bu duygusal eksiklik, “bil­mek” ve “olmak” arasındaki önemli farka da işaret ediyor.

Şiddet sarmalı

Aile içi şiddet, özellikle geliş­mekte olan toplumlardaki yaygın sorunlardan biri. Eşine, çocuk­larına veya çevrelerindeki düşük güç düzeyindeki diğer insanlara sürekli olarak baskı ve şiddet uy­gulayan birçok insanın beyinleri üzerinde yapılan çalışmalar so­nucunda, bu tip şiddete yatkın ki­şilerde beynin ön bölümünün iyi çalışmadığı görülmüş durumda. Beynin ön bölümü, bizi insan ya­pan dürtü kontrolü, irade, gele­cek planlaması ve üst düzey dü­şünce gibi işlevlere ev sahipliği yapan bir beyin bölümü. İnsan­da, hiçbir hayvanda görülmemiş düzeyde gelişmiş olan bu bölge, özellikle öfke, korku, cinsel dür­tüler, arzular ve iştah gibi temel hayvani itkilerimizi belli düzey­lerde kontrol etme imkânı vere­rek insanı insan yapan beyin böl­gesi olarak anılmayı hak etmekte. Beynimizin bu ön bölgesinin ye­tersiz çalışması yahut bir şekilde hasara uğraması, saldırganlık gü­dülerini kontrol etmeyi zorlaştı­rırken bazen de karşıdaki insan­ların duygularını anlamayı zor­laştırarak bir başka insana şiddet uygulama davranışını önemli öl­çüde kolaylaştırabiliyor.

Peki, ön beyin neden bazı in­sanlarda daha zayıf çalışıyor? Doğuştan gelen genetik bazı fak­törler söz konusu olsa da sorun genellikle gelişim sürecinde ya­tıyor. Özellikle aileleri tarafın­dan şiddete veya ağır ihmale ma­ruz kalmış çocukların ileri yaş­larda genel bir beyinsel gelişim geriliğinin yanı sıra ön beyin iş­levlerinde de belirgin bir azal­ma olduğu, modern görüntüleme yöntemlerinin kullanıldığı ça­lışmalarla gösterilmiş. Yani şid­det veya ihmal altında büyüyen çocuk, ileri dönemlerde şiddet ve ihmal göstermeye daha yat­kın oluyor. Ayrıca bunun tam ter­si de doğru; sevgi ve anlayış dolu bir ortamda yetişen bireyler hem erişkin hayatta strese daha daya­nıklı oluyor hem de kendi çocuk­larına aynı pozitif davranışları gösterme olasılıkları daha yük­sek oluyor.

Bitiriken şunu söyleyelim. İn­san beyninin gelişimi milyon­larca yıl, davranışın, teknoloji­nin gelişimi binlerce yıl. Basit bir mantıkla milyon büyüktür bin­ler! Bunun için beynin gelişimi­ne ve değişebilirliğine dair bugün bildiklerimizin ışığında şunla­rı söylememiz mümkün: Sosyal davranış bozukluklarına yatkın bir beyne sahip olsa da bir çocu­ğun nihai kaderi, “psikopat” ya­hut “suçlu” olmak değildir. Yal­nız olmak da değil, antisosyal de! Uygun yaşam koşulları, doğru motivasyon ve davranış eğitimi teknikleri ile beyinde muazzam değişimler oluşturabilmemizin önünde hiçbir engel yok. Bunu biliyor olmalıyız!

source

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

300x250r
300x250r