Türkiye ekonomisinin omurgalarından biri olan tekstil ve hazır giyim sektörü, 2025’e keskin bir istihdam kaybıyla girdi. Rakamlar soğuk ama gerçeğin çıplak ifadesi: Yalnızca yılın ilk altı ayında 55 bini aşkın kişi işini kaybetti. 2024 sonunda 959 bin civarında olan istihdam, 2025 ortasında 903 bine geriledi.
Bu, yalnızca bir sektörün değil; ihracatın, bölgesel ekonomilerin ve hatta sosyal dengelerin sarsılması anlamına geliyor.Üstelik tablo, kısa dönemli bir dalgalanmanın ötesinde. Son üç yılda neredeyse 300 bin kişilik istihdam kaybı var. Sektörün orta vadeli karnesi, biriken ve derinleşen bir sorun zincirine işaret ediyor. 2024’te yaşanan 65 bin kişilik istihdam erimesi, aslında 2025’in daha sert kayıplarına zemin hazırlamıştı.Kırılma NoktalarıSektörün krizini tek başına maliyetlere indirgemek kolaycılık olur.
Evet, enerji ve işçilik fiyatları, kargo giderleri, pamuk ve iplik gibi hammadde maliyetleri ciddi bir yük. Fakat mesele bununla bitmiyor. Döviz kuru ve enflasyon arasındaki dengesizlik, ihracatçıların geleneksel avantajını törpülüyor. Avrupa’daki talep daralması da üzerine tuz biber ekiyor.Bir diğer kritik nokta, firma kapanmaları. Yalnızca 2025’in ilk çeyreğinde 2 bini aşkın işletme kepenk indirdi. Bu, sadece bir rakam değil; küçük şehirlerde bir fabrikanın kapanması, o şehrin esnafından servisçisine, lokantasından ev kiralarına kadar bir çarpan etkisi yaratıyor.
Üretim göçü de can yakıcı. Türkiye’nin tekstilde onlarca yılda biriktirdiği avantaj, şimdi Mısır gibi düşük maliyetli ülkelere kayıyor. Bu göç, yalnızca iş kaybı değil; aynı zamanda know-how ve marka gücünün erozyonu anlamına geliyor.Sosyo-Ekonomik Erozyonİşini kaybeden binlerce çalışanın yerine başka sektörlerde istihdam yaratmak kolay değil. Tekstilde çalışmış bir usta, birkaç ay içinde farklı bir sektöre adapte olamıyor. Bu, gelir belirsizliği ve işsizlik oranlarının artması demek. Nitelikli işgücünün sektörden kopması da kalite ve verimlilik üzerinde doğrudan risk yaratıyor.Bölgesel eşitsizliklerin artması da cabası. Tekstil özellikle Ege ve Marmara’da yoğun. Buradaki kayıplar, yerel ekonomilerin belini kırıyor.
Bir tekstil kentinde yüzlerce kişinin işsiz kalması, o şehrin sosyo-ekonomik dokusunu sarsıyor.Ne Yapmalı?Sektör, geçici pansumanlardan çok yapısal çözümlere ihtiyaç duyuyor. Ar-Ge yatırımları, modernizasyon, dijitalleşme ve katma değerli üretim kaçınılmaz. Devlet desteği ise yalnızca “ucuz kredi” veya “vergi ertelemesi” ile sınırlı kalmamalı. Rekabetin düşük maliyetli ülkelere kaydığı bir ortamda, Türkiye ancak kalite, hız ve inovasyonla öne çıkabilir.Aksi halde, her çeyrekte gelen “on binlerce kişi daha işsiz kaldı” haberleri, alışıldık bir istatistik haline gelecek.
Oysa tekstil sektörü, yalnızca bir üretim alanı değil; Türkiye’nin dış ticaretindeki lokomotif, Anadolu’daki istihdam deposu, sosyal dengelerin taşıyıcısı. Onu kaybetmek, bir sektörün değil, bir ekosistemin çöküşü olur.
GENEL
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceUNCATEGORİZED
3 saat önceGÜNDEM
4 saat önceGENEL
8 saat önceGENEL
9 saat önce