Ekonomide katma değer artışına yerel kültür dokunuşu

Dünyanın küreselleşmesi, hatta ülkelerin, kültürle­rin yakınlaşması tüketim alışkanlıklarını da değiştiriyor ve her yerde aynılaşmanın ya­şandığı göze çarpıyor. Her ne ka­dar tekdüzeleşen bir dünyadan bahsediliyor olsa da her bir kül­türün kendine özgü zenginliği ve değerleri farklılık oluşturuyor. Kültürel detaylar, yerel ekono­mileri ayakta tutarken, küresel­leşmenin tahribatını da önlüyor. Mirası yaşatıp, gelecek kuşak­lara aktarmakta başlıca yol ise “Coğrafi İşaret”ten geçiyor. Coğ­rafi işaretli ürünler ayrıca ken­di taleplerini oluşturarak ekono­miyi canlandıran unsurlar halini de alıyor.

Coğrafi işaretli ürünler konu­su açılınca Türkiye’nin özel bir konumu bulunuyor. İnsanlığın en eski dönemlerinden sürege­len üretim dinamikleri, çeşitli kültürlerin geçişine olanak tanı­yan eski dünyanın kavşak nokta­sındaki yerleşim yerleri ve coğ­rafi yapısının sağladığı çeşitlilik zengin bir değerler bütün oluştu­ruyor. Zengin tarımsal ürün çe­şitliliği, köklü mutfak kültürü ve bölgesel üretim gelenekleriyle Türkiye, diğer ülkeler arasında bu bakımdan cazip bir yer alıyor.

Belirli bir yöre, bölge veya ülke ile özdeşleşen, üretim metodu, hammadde ya da kalite itibarıyla kökenine bağlı özellikler taşıyan ürünleri ifade eden coğrafi işa­ret sistemi, hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyarak yerel eko­nomilerin sürdürülebilirliğine katkı sağlıyor. Coğrafi işaretle­rin yalnızca ülke sınırları dahi­linde değil, yurt dışında da tescil ettirilmesi ihracatın artırılması­nı da sağlıyor. Böylece ülke üreti­mi ürünlerin yurt dışında talebi oluşturulabiliyor ya da bize öz­gü ürünlerin pazarlama faaliyet­leri daha kolay yürütülebiliyor. Coğrafi işaret tescili alan ürünle­rin sayısındaki artış, ayrıca ülke ekonomisine kazanç sağlaması açısından önem taşıyor. Coğrafi işaretli ürünlerin bu bakımdan Avrupa Birliği (AB) tarafından tescil edilmesi ihracatın gelişi­mine de katkı sağlıyor. Türki­ye’nin AB tescilli ürünlerinin sa­yısını artırmak da coğrafi işaret­li ürünler konusunun önemli bir başlığı olarak karşımıza çıkıyor.

Yakın gelecekte coğrafi işaret sayısı 2 bin 500’ü geçebilir

Türk Patent ve Marka Kuru­mu (Türk Patent) verilerine gö­re 2025 itibarıyla Türkiye’de bin 772 Tescilli Coğrafi İşaret bulu­nuyor. En çok başvuru yapılan kategoriler arasında tarım ürün­leri, gıda maddeleri, el sanatla­rı ve madenler öne çıkıyor. Bu­nunla birlikte Kars Türk Çoban Köpeği de coğrafi işaret alan bir hayvan olarak yeni bir kategori oluşturdu. Ayrıca tescil başvu­ru süreci devam eden 797 ürün bulunuyor. Söz konusu durumda Türkiye’de coğrafi işaret tescil­li sayısının yakın gelecekte 2 bin 500’ü geçme ihtimali bulunuyor. Buna ilave ülkemizin AB’de tes­cilli 36 coğrafi işareti bulunuyor ve 8’i ilan aşamasında olmak üze­re 71 başvurunun tescil süreç­leri devam ediyor. Özellikle An­tep Baklavası, Malatya Kayısısı, Aydın İnciri, Afyon Sucuğu ve Ezine Peyniri gibi ürünler hem yurt içinde hem de uluslararası pazarda bilinirlik kazanmış du­rumda. AB nezdinde tescil edilen ürün sayısının yakın gelecekte 100’ü geçmesi olasılığı bulunu­yor ve bu durum gerçekleştiğin­de Türk ürünlerinin global değer zincirine entegrasyon gücünün artacağını söylemek mümkün.

Tescilli ürünler, bulundukları ilin marka değerini yükseltiyor

Coğrafi işaretli ürünler, Türki­ye ekonomisine yerel kalkınma etkisi ile ihracat katkısı sayesin­de çift yönlü katkı sağlıyor. Üre­timin bölgesel düzeyde artma­sı, istihdamı destekliyor. Coğrafi işaretli bir ürünün ekonomik de­ğerinin yüzde 30 ile yüzde 100 ar­tış gösterebiliyor. Tescilli ürünler, bulundukları ilin marka değerini yükselterek turizm gelirlerini de olumlu etkiliyor. Dünya genelin­de 200 milyar doları, Avrupa’da 60 milyar euroyu aşan coğrafi işaret­li ürün pazarından bahsediliyor. Türkiye’nin payı bu alanda henüz sınırlı olmakla birlikte artış eğili­minde olduğu görülüyor. Özellikle AB tescili alan ürünlerin ihracatta yüksek fiyat avantajı elde etme­si bu yöndeki girişimleri destek­liyor. Örneğin, Gaziantep’in bak­lava ihracatı son yıllarda belirgin şekilde artarken, Malatya kayısısı dünya kuru kayısı pazarında lider konumda bulunuyor. Bu örnekler, coğrafi işaretin markalaşma ve fi­yatlama gücü açısından stratejik bir araç olduğunu ortaya koyuyor.

Tescil sürecine belediyeler ve odalar öncülük ediyor

Coğrafi işaret tescil sahiplerine bakıldığında ilk sırada 637 tescil ile belediyeler yer alıyor. Belediyeleri 510 tescille Ticaret ve Sanayi Odaları takip ediyor. Yani coğrafi işaret konusunu ülkemizde daha çok belediyeler ve odaların sahiplendiği görülüyor. Bu tabloda birlikler (55) ve kooperatiflerin (17) payının nispeten düşük olduğu görülüyor. Üretici örgütlenmesi tarafında bu alanda yapılacak girişimler, coğrafi işaret konusunun üretici tarafında daha güçlü bir kabul görmesini sağlayabilir. Kooperatifleşme ve markalaşma süreçlerinin güçlendirilmesi ile birlikte yerel oluşumların değerlere sahip çıkmasıyla küresel ticaret sistemine daha etkili coğrafi işaretli ürünler kazandırılabilir.

Türkiye’nin ihracat vizyonunda önemli bir rol üstlenmesi beklenen coğrafi işaretli ürünler, sadece ekonomik değil aynı zamanda kültürel mirasın korunması açısından da değer taşıyor. Maalesef Türkiye’deki pek çok tescilli ürün, yurt dışında yeterince bilinmiyor. Bu nedenle tanıtım faaliyetlerinin yaygınlaştırılması bir ihtiyaç ve bunun bütünlüklü şekilde yürütülmesine ihtiyaç bulunuyor.


source