Shell, geleceğin enerji ihtiyacına çözümler sunuyor
Enerji dünyası dijitalleşme, elektrifikasyon ve yeni nesil teknolojilerin etkisiyle hızlı bir dönüşüm içine girerken sadece günlük yaşam değil, küresel ölçekte sanayilerin işleyişi ve üretim süreçleri de yeniden tanımlanıyor. 130 yıllık madeni yağ tecrübesi bulunan Shell ise genişleyen yeni nesil ürün portföyü ile güçlü bir konumda bulunuyor. Shell’in yeni nesil ürünleri ve inovatif teknolojileri, enerji dünyasının dönüşümünde kritik bir rol oynuyor. Veri merkezlerinden elektrikli araçlara, endüstriyel uygulamalardan global projelere kadar geniş bir alanda kullanılan bu çözümler, performans, verimlilik ve güvenlik odaklı yeni bir yaklaşımı temsil ediyor.
Isı yönetimini optimize ederek emisyonları düşürüyor
Shell’in vizyonunda, geleneksel madeni yağların ötesine geçen ve farklı sektörlerin artan ihtiyaçlarına yanıt veren yeni nesil ürünler yer alıyor. İngiltere merkezli M&I Materials’ın Midel ve Mivolt ürün gruplarının yakın zamanda satın alınmasıyla birlikte ester bazlı ürünlerle enerji altyapısında güvenlik ve verimlilik artarken, trafo yağları ve daldırma soğutma sıvılarıyla Shell, yeni nesil inovatif ürün portföyünü güçlendiriyor. Bu ürünler, makineleri ve sistemleri korumanın yanı sıra güvenlik, performans ve verimlilik odaklı çözümler sunarak global enerji dönüşümünde kritik bir rol oynuyor.
Midel, transformatör yalıtım sıvıları serisi, yangına dayanıklı ve çevre dostu yapısıyla enerji dağıtımından demir yolu, madencilik ve rüzgâr santrallerine kadar geniş bir kullanım alanına sahipken; Mivolt, ester bazlı daldırma soğutma sıvılarıyla elektrikli araç bataryalarında ve enerji depolama sistemlerinde ısı yönetimini optimize ederek emisyonları düşürüyor. Bu teknolojilerde kullanılan doğal esterler, kolza tohumu, kanola ve soya fasulyesi gibi bitkilerden elde ediliyor. Doğal esterler, yangına dayanıklı olmaları, biyolojik olarak kolayca parçalanabilmeleri ve aşındırıcı kükürt bileşenleri içermiyor olmaları gibi özellikleriyle trafo yağları alanında tercih ediliyor.
ICF ile dijital dünyanın kalbi veri merkezlerini soğutuyor
Yapay zekâ, büyük veri ve bulut teknolojilerinin gelişimiyle birlikte veri merkezlerinin enerji tüketimi her geçen gün artıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre veri merkezlerinin enerji tüketimi, küresel elektrik talebinin yüzde 1.5’ini oluşturuyor ve bu oranın 2030’a kadar neredeyse iki katına çıkması bekleniyor. Geleneksel hava soğutma sistemleri ise bu tüketimin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor. Shell, bu ihtiyaca yönelik daldırma soğutma sıvıları (Immersion Cooling Fluids - ICF) geliştirdi. Sunucu ve ağ ekipmanlarının elektriksel iletkenliği olmayan özel bir sıvıya yerleştirildiği bu yöntem, ısıyı havadan bin kat daha verimli bir şekilde dağıtıyor. Böylece fan ve ek soğutma sistemlerine gerek kalmadan veri merkezlerinde gereken alan yüzde 80’e kadar azalabiliyor. Bu kapsamda Shell ICF, Intel’in Gelişmiş Veri Merkezi Geliştirme Laboratuvarları’nda test edildi. Yapılan testlerin ardından Shell ICF, resmi sertifika alan ilk soğutma sıvısı oldu. Bu gelişme, ürünün global ölçekte güvenle kullanılmasının önünü açarken, veri merkezlerinde enerji kullanımını yüzde 48’e kadar azaltma ve işletme maliyetlerinde yüzde 33’e varan tasarruf sağlama potansiyelini de ortaya koydu.
Doğadan gelen teknoloji ile atıktan katma değer
Tüm bu üretim ve inovasyon yolculuğunda aynı anda madeni yağ, gres ve akaryakıt operasyonunu yürüten dünyadaki tek tesis olan Shell & Turcas Madeni Yağ ve Gres Üretim Tesisi özel bir yere sahip. Kocaeli’nin Derince ilçesinde 1963’te faaliyete geçen tesis, son yıllarda yapılan yaklaşık 40 milyon dolarlık yatırımla kapasitesini iki katına çıkardı. Bugün 200 milyon litreyi aşan üretim kapasitesiyle tesiste 416 farklı ürün üretiliyor. Bu üretimin yaklaşık yüzde 25’i 79 ülkeye ihraç edilerek 2024 yılında 80 milyon dolarlık ihracat geliri sağlandı. Önümüzdeki üç yılda planlanan 25 milyon dolarlık ek yatırımla Derince’deki tesisin daha teknolojik, verimli ve modern bir yapıya kavuşması hedefleniyor.
Tesiste 2024 yılı itibarıyla atık yağlardan elde edilen baz yağların (RRBO) kullanımına başlandı. RRBO süreci, üretim hattına özel tank ve boru hattı entegrasyonu ile yeni bir teknoloji modeli kazandırılarak baz yağların sürdürülebilir şekilde yeniden kullanımını sağladı. Tesisin 2025’te baz yağ ihtiyacının yüzde 6’sını, 2026’da ise yüzde 8’ini RRBO ile karşılaması hedefleniyor. Shell, bu yatırımlarla hem karbon ayak izini azaltıyor hem de enerji verimliliğini artıracak yeni nesil çözümleriyle global enerji dönüşümündekini rolünü pekiştiriyor.
“Farklılaşmış ve değer odaklı çözümler geliştiriyoruz”
Shell & Turcas Madeni Yağlar Kurumsal Satışlar Direktörü Can Ayvalıoğlu, Shell’in küresel stratejisinde madeni yağlar ve özel sıvıların, enerji dönüşümünün en kritik parçalarından biri olduğunun altını çizerek, “Bugün yalnızca otomotiv ve sanayiye değil, elektrikli araç bataryalarından veri merkezlerine kadar uzanan yeni nesil pek çok ihtiyaca cevap veriyoruz. Doğada çözünebilen özel sıvılar ve döngüsel ekonomi yatırımlarımızla müşterilerimizin de ayak izini azaltmalarına destek oluyoruz. Müşterilerimize farklılaşmış ve değer odaklı çözümler geliştirirken Türkiye’deki üretim gücümüzle bu çözümleri küresel pazara sunmaktan memnuniyet duyuyoruz” dedi.
source