Yüksek mahkeme enflasyon kaybını hak ihlali saydı

HÜSEYİN GÖKÇE/ANKARA

Anayasa Mahkemesi, yüzde 9-24 arasında değişen yasal faiz ile alacaklının parasının değer kaybettiğine hükmederek, bunu önleyecek yasal düzenleme yapılması amacıyla TBMM’ye 6 ay süre verdi. Hukukçular, bu karar ile birlikte daha önceden sonuçlanmış olanlar dahil mahkemelere 100 binlerce yeni başvuru olacağının altını çizerek, mevcut organizasyon gücünün bu davaların altından kalkmaya yetmeyeceği uyarısında bulundular.

2010 yılında konut kredisi kullanarak bir şirketten inşaat halinde konut satın alan vatandaş, şirkete ve bankaya toplam 48 bin 854 lira ödemesine rağmen konutu teslim alamayınca, banka aleyhine dava açtı. İlgili mahkeme yıllık yüzde 9 temerrüt faizi ve yüzde 20 icra inkar tazminatı ödenmesine hükmetti. Ancak vatandaş 2024 yılında yaptığı başvuruda, parasının ödeme dönemi içinde değer kaybettiğini öne sürerek aradaki değer kaybını bankadan talep etti. Konu tekrar yargıya taşındı ve temyiz aşamasında, zararın uygulanan faizin üzerinde olamayacağına karar verildi.

AYM’nin pilot kararı ne anlama geliyor?

Bunun üzerine vatandaş konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi ise vatandaşı haklı bularak olayda hak ihlali olduğuna karar verdi. Ancak ihlalin yapısal sorundan kaynaklandığı gerekçesiyle Pilot Karar usulü uygulayarak, 6 ay süreyle mülkiyet hakkı ihlali iddiasıyla yapılan başvurularla bundan sonra yapılacak başvuruları erteledi.

Yüksek mahkeme, başvurucunun da aralarında bulunduğu bu durumda olan kişilerin zararlarının giderilmesine imkan tanıyacak şekilde düzenleme yapılması konusunda keyfiyetin TBMM’ye bildirilmesine karar verdi.

Gerekçe bölümünde, pilot karar usulünün belirlenmesindeki en önemli amacın, benzer başvuruların tamamının ihlalle sonuçlanması yerine ilgili mercilerle çözüme kavuşturulması ve bu suretle ihlalin kaynağının ortadan kaldırılarak yapısal sorunun düzeltilmesinin sağlanması olduğu aktarıldı.

Yüksek mahkeme gerekçeli kararında ödemekle yükümlü tutulacakları faizin enflasyon oranının önemli ölçüde altında kalması ve bu zararın başka bir hukuki yolla telafi edilmesinin mümkün olmaması halinde, borcun zamanında ödeme olasılığının azalacağı, borcunu ödemeyerek kârlı çıkacağı ifadeleri yer aldı.

Kararın gerekçesinde, alacaklının alacağını geç tahsil etmesi halinde enflasyon karşısında meydana gelen değer kaybının giderilmemesi, alacağına gerçek değeriyle ulaşmasını engellediği bildirildi. Ayrıca borçlunun da borcunu gerçek değerinin altında ödemesine yol açtığı vurgulandı.

Hukukçular nasıl yorumladı?

▶ Prof. Dr. Ersan Şen: AYM yasal düzenlemelerin kaybı karşılamaya yeterli olmadığını ilan etti

Kararı EKONOMİ’ye değerlendiren Prof. Dr. Ersan Şen, Anayasa Mahkemesinin yasal düzenlemelerin ve uygulamaların enflasyondan kaynaklanan kayıpları karşılamaya yeterli olmadığını ilan ettiğini söyledi. Bu karar ile birlikte, eğer yasal düzenleme ile özel bir hüküm getirilmezse daha önceden açılmış dosyalar dahil, yeni dosyalarda da alacaklıların zararlarının karşılanmasını talep edeceğinin altını çizen Şen, bunun aynı zamanda resmi-gayrı resmi enflasyon tartışmasının da önünü açacağını savundu. Enflasyonun yüksek olduğu tüm ülkelerde bu tarz sorunların bulunduğuna işaret eden Ersan Şen, “Millet TL’yi güvenli liman olarak görmüyor, alışverişlerini döviz cinsinden yapıyor” diye konuştu.

TCK’nın 122. Maddesinin enflasyon kaynaklı zararların giderilmesi amacına hizmet edebileceğini dile getiren Şen, ”Bu tür zararları önlemenin ve mağduriyetleri durdurmanın yolu, enflasyonun aşağı çekilmesi ve ani artışlar ile Türk Lirasının değer kaybının önüne geçilmesi ile mümkündür. Maalesef hukuk bu tür enflasyon dalgalanmalarına ekonominin bir sonucu olarak görmekte ve mücbir sebep de saymamaktadır. Faiz ve enflasyon kötülüklerin anasıdır, ama bunlarla mücadele etmenin yolu da piyasa gerçeklerine uygun kararların alınmasından ve yapısal reformlardan geçer” değerlendirmesinde bulundu.

▶ Prof. Dr. Süheyl Batum: AYM binlerce dosyanın AİHM’e gitmesini önledi

Yakın zamana kadar Anayasa Mahkemesi’nin yerindelik denetimi yaptığı gerekçesiyle çok eleştirildiğini hatırlatan Süheyl Batum, “Bir süre yasanın açık hükmüyle uyuşmuyorsa ben bakmam diyen Anayasa Mahkemesi’nin bu karar ile tam tersine davranmaya başladığını görüyoruz. Bir Anayasa hukukçusu olarak söylüyorum olması gereken budur. Kişiyi devletin karşısında koruyabilmektir” dedi. Mevcut iktidarın da zaman zaman Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararlarını ‘yetkisi yok’ diyerek eleştirdiğini hatırlatan Süheyl Batum, geçmişte de enflasyonun yüzde 100’lere vardığı dönemlerde vatandaşın kamulaştırmalar nedeniyle AİHM’ye başvurduğunu kaydetti.

Bunun üzerine mülkiyet hakkının zedelendiğine yönelik karar alındığını belirten Batum, “Anayasa Mahkemesi enflasyon ile faiz arasındaki farkın halkı zedelediğini söylüyor. Enflasyonun nasıl belirlendiğine dokunmuyor bile” dedi. Bu karar ile birlikte çok sayıda davanın gündeme geleceğine vurgu yapan Batum, “Eğer AYM 6 ay süre vermeseydi, AİHM’de binlerce dava birikecekti. Devlet aynı kamulaştırmada olduğu gibi görmezden gelme pozisyonunda kalamayacaktı” diye konuştu.

▶ Avukat Asker Çatak: 100 binlerce dava açılır, yargı organizasyonunun gücü yetmez 

EKONOMİ’ye değerlendirmede bulunan Avukat Asker Çatak, içerik itibarıyla alacaklı haklarının korunması yönüyle hakkaniyetli olarak nitelendirdiği bu kararın, daha önceden sonuçlanmış dosyalar dahil yüzbinlerce yeni dava açılmasına neden olacağını söyledi. Çatak, yargının mevcut organizasyon gücünün bu davaların altından kalkmaya yetmeyeceği uyarasında bulundu.

Alacak davalarında 2024 yılına kadar yüzde 9, bu tarihten itibaren yüzde 24 yasal faiz uygulandığını hatırlatan Çatak, bu dönemlerde açılan değer kaybı davalarında Yargıtay’ın, değer kaybına ilişkin somut kanıtlar aradığını bildirdi. Bu kapsamda altın, döviz gibi enstrümanlardaki değer artışını gerekçe göstererek yapılan başvuruların kabul edilmediği bilgisini veren Çatak, “Yargıtay eğer bir evi alamayan kişinin ilerde dava açması halinde evin değerindeki değişimi somut kanıt olarak kabul ediyor, diğer yöndeki başvuruları olumsuz sonuçlandırıyordu” dedi.

AYM kararının sadece özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıkları kapsadığını, buna karşılık başta kamulaştırma olmak üzere kamuya karşı da çok sayıda dava bulunduğuna vurgu yapan Asker Çatak, “Buna karşılık; iş davaları, her türlü alacak davaları, kıdem ihbar tazminatı davaları gibi çok sayıda daha önceden ödemesi yapılmış ve şirketler tarafından kapatılmış olan dosyalar bile yeniden açılabilir” dedi.

 

 

 


source