Nükleer Enerji’de Kritik Türkiye Dönemeci
Türkiye, enerji politikalarında tarihi bir dönemeçten geçiyor: ülke, artık Küçük Modüler Reaktörler (SMR) üretmeyi hedefliyor. Geleneksel nükleer santrallere kıyasla daha esnek, daha az maliyetli ve güvenli kabul edilen SMR’ler, Türkiye’nin enerji haritasını değiştirmek üzere.
Neden SMR?
Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu’na göre, bir SMR genellikle 300 MW’a kadar güce ulaşabiliyor. Bu güç, büyük reaktörlerin ancak üçte biri kadar; ama avantajı, ihtiyaç doğrultusunda modüler şekilde artırılabiliyor, yatırım maliyeti daha düşük, alan ihtiyacı daha küçük ve kurulumu daha hızlı gerçekleşebiliyor.
Bu yaklaşım sayesinde Türkiye, enerji arzını esnek şekilde yönetebilir. Proje kapasitesi gerektiğinde artırılabilir, aşamalı yatırım stratejileri uygulanabilir.
Hedefler ve potansiyel
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin elektrik talebinin önümüzdeki 30 yılda üçe katlanabileceğini belirtiyor. Bakan, “2035’e kadar 7 GW nükleer, 2050’ye kadar ise 20 GW’a kadar SMR katkısıyla toplam kapasite hedefliyoruz” şeklinde açıklamalarda bulunmuş durumda.
Ayrıca, dünya genelinde 15 ülkede, 51 farklı SMR tasarımı ön lisans ya da lisanslama süreçlerinde yer alıyor. Bu durum, Türkiye’nin teknoloji işbirliği ve bilgi transferi açısından avantajlı konuma gelebileceğini gösteriyor.
Yerli üretim ve savunma sanayiinin rolü
Bu geçişte Türkiye’nin savunma sanayii firmalarına da ciddi roller düşebilir. Bahsedilen teknolojik bileşenlerin yerli üretimi, sadece enerji açısından değil, stratejik açıdan da önemli bir avantaj sağlayacak. Uzmanlar, yerli sanayinin katkısıyla “nükleer rönesans” teriminin Türkiye için anlam kazanabileceğini belirtiyor.