Mülkiyetin Kökenine Makul Bir Açıklama
Mülkiyetin kökenine makul bir açıklama
Locke'un toplumun kuruluşunu dayandırdığı mülkiyet hakkı en temel insan hakkıdır.
Mülkiyet hakkı insanı doğanın sunduğu nimetleri emeğiyle edinmeye yönelten
doğa yasasına dayanmaktadır.
Her kadar tüm insanların doğanın bütün sundukları üzerinde hakkı varsa da her insan kendi varlığı üzerinde özel bir hakka sahiptir ve bu hak üzerinde kimse bir şey iddia edemez.
İnsanın "Bedeninin emeği ve elleriyle ürettiği her şey onun kendi malıdır". İnsanın çabası ve emeğiyle doğa durumundan sağladığı her şey ona aittir. Bu çaba ve emek yalnız onun olduğu için bu çaba ve emek aracılığıyla edinilenin üzerinde kimse bir hak ileri süremez.
Locke'un burada verdiği örnek şöyledir:
Söz gelişi ormandaki ağaçların meyveleriyle beslenen bir adam, böyle yapmakla onların sahibi olmuş olur. Bu durumda karnını doyurduğu o şeylerin yasa gereği ona ait olmadığı söylenemez. Locke burada şunu sorar: "Yediği bu şeyler ne zaman onun sırf kendisine ait olmaya başlar?"
Locke'a göre bunun yanıtı ne sindirdiği zaman ne yediği zaman ne de pişirdiği ya da topladığı zamandır. Bu sorunun yanıtı onları toplama çabasından başka bir şey değildir.
Onun bu yiyecekleri toplama çabası ve emeği dışında hiçbir şey o yiyecekleri onun malı kılamaz. İnsanın bu yiyecekleri toplarken harcadığı emek, bu yiyecekleri ortak mal olan diğerlerinden ayırır. Bu yüzden Locke insanın emeğini insanın mül kiyet hakkının temeli olarak görür ve bu hak da doğa yasasına dayanır…"
Pınardan akan su ayrı ayrı her bir kişiye ait olmasına rağmen, testideki suyun, sadece suyu testiyle çekip çıkaranın olduğundan kim kuşku duyabilir?
Emek, suyu, eskiden müşterek ve eşit biçimde çocuklarına ait olduğu doğanın ellerinden alarak çıkarmış ve böylece emekçi suyu kendisine edinmiştir"