Bir köşede size içimi dökmeyeli bir yıldan fazla olmuş. Öylesine karaladığım defterler olmasa, kendimle bile göz göze gelmeyeceğim belki de. Sahi, nerede kalmıştık?
Beni sormayın, hâlâ yönüm rüzgârlar. Saçımın önüne aklar düştü; dostlar “boyattın mı?” diye soruyor. Gururlu gözlerle “ağarttım” diyorum.
Onun dışında yeni bir arkadaşımız var, migren. Kendime en yakın hissettiğim hastalık belki de. Ansızın tutuyor, tıpkı duygularım gibi. Migren bana yakışırdı en çok — ansız tutmaların kadınıyım, biliyorum. Bir vakit görmezden geldiğim her duygu, şimdilerde üzerime yağmur gibi yağarken yazarak dinginleşmeyi deniyorum. Çalışıyorum, çalışıyorum, çalışıyorum. Sorun görünce el atmadan edemiyor, kriz gördüm mü parmaklarımı düğüm olan yere uzatmaktan çekinmiyorum. Bu aralar çok sık gülüyorum.
Peki, kahkahayla kamufle ettiğim hangi gerçeğimle yüzleşmeye korkuyorum?
Yakın bir arkadaşım bunun “sorun olmadığını” söylüyor. “Sorun değil,” diyorum ben de, “sorun değil.” Ama o zaman bu iç karmaşası neden? Nereden başlamalı bu susuzluğu gidermeye?
Belki de susuzluk dediğim şey, kendime dönmekten korktuğum anların kuraklığı. Çünkü kendibe bakmak, aynaya değil doğrudan kanayan noktaya bakmayı gerektirir.
İnsan bir noktada anlıyor: Güçlü kalmak, çoğu zaman kendini unutmayla sonuçlanıyor.
Sabah kahvelerimi içerken anlıyorum, artık kimseyle değil, kendinle konuşmaktan kaçıyorum. Sessizlik beni rahatsız ediyor. Halbuki sessizlik, sadık arkadaşlarımdan olmalıydı.
Yine de umutsuz değilim.
Belki bu köşede yeniden yazmaya başlamam, kendime verdiğim bir sözdür. Delicesine savruluşlarıma “dur” diyebilmek için değil, “devam et” diyebilmek için. Kırılmış yanlarımla barışmanın bir yolu bu. Çünkü biliyorum, hiçbir yara sonsuza dek kanamaz – yeter ki elimi çekmeden pansuman etmeye razı olayım. Bu yoğunlukta mümkün mü? Razıyım, razıyım, razıyım. Gerçek dikkat dağınıklığı rahatsızlığı olan insanlar tek iş yapamazmış, sürücü kursunda öğrendim. Bir parmağımla direksiyonun tatsız derisinin üstünde ritim tutuyor, diğer elimle güzergahın gerektirdiklerini yapıyorum. Ritmi hiç unutmuyorum. Birden fazla işi yönetebilmenin şifasına inanıyorum. Elimi çekmediğim sürece hayat bir yol bulacak. Farkındayım. Yeter ki ritmi unutmayalım.
Rüzgâr beni sürüklüyor demiştim. Evet, evet, soruyorumi akışa direnmemek yaşamak mı sahiden? nereye gittiğimi bilmiyorum ama durmak elimden gelmiyor. Her şey hareket hâlinde; ben de o hareketin bir parçası olmalıyım diye düşünüyorum. Sanki durduğum an paramparça oluyor dünya.
“Soru işareti gibi dolaşıyorsun”, diyor, uzun zamandır ihmal ettiğim bir arkadaşım. Doğru söze ne denir; cevap vermek yerine omuz silkiyorum. Farkındayım, rüzgarın götürdüğü artık kader değil, gündelik bir yön. Bunca insan, bunca olay örgüsü, yaklaşık 5 güne tekâmül eden 1 günler, günler, günler… Bunca karmaşanın içinde ne istediğimi unutmak beni bir enkaza dönüştüremedi, dönüştürmemeliydi.
Belki yaşamak da budur: direnmemek ama kaybolduğunu da inkar etmemek. Çünkü bazen hayat, haritasız davranır insana. Rüzgâr savurur, tabelalar silinir, sesler karışır. “Acaba doğru yerde miyim?” diye sormak bile anlamını yitirir; sadece yürünür.
Düşünüyorum, belki de asıl cesaret, gideceğin yeri bilmeden yürümektir.
Kaybolduğunu kabul etmek yenilgim olabilir miydi? Tersine, yeniden başlamanın dürüst biçimlerinden biriydi. Akışa direnmemek, her şeyin senden daha güçlü olduğunu kabullenmek değil, bazen sadece yorulmak demek. Biliyorum, yorgun bir kalp, suyun taşı aşındırdığı gibi kendi yönünü yavaş yavaş bulur. Belki yaşamak da tam olarak bu, diyorum o zaman, rüzgarın seni nereye sürüklediğini anlamaya çalışmaksızın o esintinin içinde kim olduğunu unutmama çabası.
Bir dostum var ki hep yanımda, “Bu savruluşun içinden geçmen gerek” diyor. Kaybolmanın düşündüğüm kadar karanlık bir olgu olamdığını anlatıyor defalarca, yeniden yön bulmanın ön koşulu, “Unutma rüzgar her zaman kendi rotasını çizer”
Belki bir gün, dönüp baktığında “nereye gittiğimi bilmiyordum ama kendimi buldum” diyeceğim. Bazen yönsüzlük, insanın en dürüst hâli. En dürüst halimle bir merhaba bırakıyorum.
Yönümü benimsediğimde de burada olacağım.
Şimdilik görüşmek üzere.
GENEL
Az önceGENEL
Az önceADA ÇELİKER
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceUNCATEGORİZED
Az önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.