Hayat Kurtarmak mı Gurur mu?
Kitap adı: Amok Koşucusu
Yazar: Stefan Zweig
Çeviri: Nafer Ermiş
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları / Modern Klasikler Dizisi
Sayfa: 60
Baskı: 2016
Tür: Roman
◦ Amok, Malezya ve Filipinler de görülen hedefi hedefsizlik olan bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalanan kişi çılgın bir biçimde koşmaya başlar ve önüne gelen her şeyi herkesi yok eder. Ağzından köpükler saçılan, oldukça hızlı ve amaçsızca koşar.Birileri onu öldürene kadar bu koşu devam eder. Bir nevi cinnet hali de diyebiliriz. Bu yüzden o şehrin insanları Amok hastalarına , Amok Koşucusu adını verirler.
Stefan’ın bir solukta okuyup bitireceğiniz, zamanı elinizden alan bu eseri ile psikolojik analizlere, sürpriz sonlara, trajik olaylara tanıklık edeceksiniz.
İlk analiz ise iyilik yapmanın görev olup olmadığını sorgulatıp, insanın zorunlu olduğu sorumluluklarına değinip şöyle bir geriye yaslanıp düşünmenizi sağlıyor.
◦ Kitap, gemide yolculuk yapan birinin yaşadıklarını anlatmasıyla bizlere aktarılıyor.
Geminin yolcu kabininden sıkılan bir yolcu yıldızları izlemek için geminin sessiz ve tenha bir yerini keşfederek gökyüzünü izlemenin keyfini sürmektedir. Fakat orada yalnız olmadığını fark eder. Korkunç yüze sahip bir adam da onunla birlikte büyüleyici manzarayı izlemektedir. Bu korkunç yüzlü adam doktordan başkası değlidir. O gece daha önce hiç tanımadığı bu yabancıyla derin bir sohbete dalarak içinde kalan sırlarını ona anlatmıştır.
◦ Mesleğine ve kendine dair hedefleri, hayalleri varken hayat onu bu amaçlardan uzaklaştırarak çok farklı bir noktaya getirmiştir. Küçük bir kasaba da doktorluk yaparken bir kadın hastası ona muayene olmaya gelir. Zengin, asil ve oldukça tanınan bir kadındır. Doktora kocasından olmayan bir bebeği taşıdığını ve bu gebeliği kimse duymadan sonlandırmasını ister. Yasal olmadığı için bu işlemi gerçekleştirmeyi kabul etmese de asıl sebep kadının gururlu oluşu ve kendinden oldukça emin konuşmasıdır. Kadın çok dil döker fakat doktor kesin bir şekilde reddeder. Odadan çıkarken doktora sert bir şekilde çıkışan kadın kendi başının çaresine bakacağını ona ihtiyacı olmadığını belirterek gider. Doktor o an hayatında ilk defa bir kadına karşı içinde adını bilmediği duygular besler. Yardım etmediği için çok pişman olur ve kadını aramaya başlar. Günlerce kadını arar ve bulmaya çalışırken onun diğer kadınlardan çok farklı olduğunu düşünür. En nihayetinde ondan haber alır ve şehir dışında olduğunu öğrenir. Hemen yanına gider ona ne kadar pişman olduğunu ve yardım etmek istediğini söyler. Bu bebekten kurtulması için elinden gelen her şeyi yapacağına dair söz verir. Çünkü doktor o gururlu ve asil kadına aşık olmuştur. Fakat kadın, doktora güvenmez ve sırrının duyulacağından endişelenir.
Doktor onun güvenini kazanmak için çabalamaktan bir an olsun vazgeçmez.
Kadının her an yanında olabilmek için tayinini ister. Yanında olursa daha iyi koruyacağını düşünür. Sırrını sonsuza kadar saklayacağına inandırmaya çalışır. Fakat güveni bir kez kırılan kadın ucuz ve hijyenik olmayan şartlarda gebeliğini sonlandırır.
Böylesine kötü bir ortamda enfeksiyon kapan kadın çok fazla kan kaybeder. Doktor haberi alır almaz yanına koşar ve kadın çok hasta bir şekilde yatmaktadır. Doktorun kulağına sırrını sonsuza kadar saklamasını ve kimsenin öğrenmemesi için elinden geleni yapmasını ister. Gözlerini kapatır ve hayata veda eder.
Kadının kocası bu ani ve esrarengiz ölümden şüphelenir çok geçmeden otopsi için cesedi Avrupa’ya yollamaya karar verir.
Doktor ise bu sırrın açığa çıkmaması için söz verdiği kadına son görevini yapmak ister. Meslek hayatını her şeyini geride bırakır ve o gemiye biner. Cesedi kaçırıp otopsiye girmesini engellemektir amacı. Bütün hayatı pahasına çılgınca bir kadının peşinden koşar. Bu yaptıklarından dolayı kendisini Amok koşucusuna benzetir.
Tüm gece güverte de bir yabancıya bunları anlatır ve gemide kısa sürede duyulur. Çok geçmeden bir tabut ve tabutu kaçırmaya çalışan kişinin denizin dibine çakıldığı haberi gelir. Şüphesiz ki tabuttaki ceset kadın onu kaçırmaya çalışan kişi de doktordan başkası değildir.
◦ Derin bir pişmanlık yaşıyorsanız kendinizi affettirebilmek hatta kendi kendinizi affedebilmek için neleri göze alırdınız?
Ama önemlisi bir Amok koşucusu olur muydunuz?
Altını çizdiğim çok özel özel satırlar ise şöyle:
“Genç olduğunuzda her zaman ateş ve ölümün bir başkasını bulacağına ve sizi es geçeceğine inanırsınız.”
‘’İnsan her şeyini kaybettiğinde, elinde kalan son şey için umutsuzca savaşır.’’
“İnsan hakları arasında kimsenin elinden alamayacağı bir hak vardır; ‘yardım eden biri’ olmadan insanın ne zaman, nerede
ve nasıl isterse nalları dikeceği hakkı.”
Hayat kurtarmak mı gurur mu?
Ufak gibi görünen bir işlem yapılmadığında bir hayata mal olunca ölümcül bir işleme mi dönüşür?
Ne yapmak gerekir?
Psikolojik açıdan insanı düşünceden düşünceye savuran bir eser. Doktorun kendi ölümü kadının ölümünden önce ruhen gerçekleşmiş miydi yoksa her ölüm diyet olarak bir ölüm mü çeker yanına?
Kafamızda deli sorularla kitaba veda ediliyor…
Ve son olarak: “Söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz.”
Şimdiden keyifli okumalar.
Selin Meriç Ünal