Seni Seçmedim Pikachu “Özgür”
Aziz Türk Milleti,
Bugün siyaset sahnesine baktığımızda, eskiden “değişim” denildiğinde akla gelen derin fikirlerin, sağlam projelerin yerini, içi boşaltılmış bir gösterinin aldığını üzülerek görüyoruz.
Kavramlar, imajlarla, PR çalışmalarıyla, bol slogan ve selfie’lerle süslenmiş,
adeta bir tiyatroya dönüşmüş durumda.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’i ele alalım! Partisinin vizyonunu genişletmek, ülkeye “çağ atlatmak” yerine, tüm bu ciddiyetten uzak gösterinin başrolüne kendisi yerleşmiş durumda. Zât-ı muhterem, elindeki bir mikrofonla her köşe başında bağırıyor: “Değişim bende!”
Ama dikkat edin, bu sözü edilen değişimin ne bir hedefi var ne de somut bir içeriği.
Her hareketi, bir çizgi film karakteri gibi, her sabah “Seni seçtim Pikachu!” diyerek partisini, belediyelerini ve kadrolarını bir “yıldırım siyaseti” ile yönetmeye çalışıyor. Oysa bizler, bu yüce milletin evlatları olarak, oyun değil, kutlu bir yön; geçici bir yıldırım değil, kalıcı bir ışık arıyoruz.
Bir bakıyorsunuz zât-ı muhterem Avrupa’da miting yapıyor, bir bakıyorsunuz Latin Amerika’da demeç veriyor. Ama kendi ülkesinde, kendi seçmeninin her gün yüzleştiği sıkıntılara, kronikleşen sorunlara dönüp bakma zahmetine girmiyor. Yurt dışında alkış toplayan bu hamasi nutukları, ne yazık ki içerideki eleştirileri susturamıyor.
Daha da üzücü olanı, zâtın gittiği her platformda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yabancılara şikâyet etmesi, ülkesini kötüleyen bir üslup kullanması. Kendisini anlatmak yerine, kendi devletini, devletimizi hedef göstermesi… Bu millet, dışarıdan takdir değil, içeriden gayret bekler. Kendi ülkesini yabancı kürsülerde eleştiren değil, bu kutsal topraklarda çözüm üreten bir liderlik ister.
Sayın Özel bu liderliğin neresinde durmaktadır takdir sizlerin?
Ankara ve İstanbul'da Dağınıklıktan Nasibini Alıyor !
Partisi içindeki tablo da bu dağınıklığın bir yansıması.
Bir yanda medya gücüyle öne çıkan Ekrem İmamoğlu,
diğer yanda örgüt disipliniyle etkisizleşen Özgür Özel.
Aynı partinin iki farklı rotada ilerleyen bu isimleri, artık birbirinin gölgesine düşmüş durumda. İmamoğlu’nun adı, lüks reklam kampanyalarıyla anıldığı kadar, ihalelerdeki şaibeler ve yolsuzluk iddialarıyla da anılmaktadır. İstanbul halkının alın teriyle oluşturulan bütçelerin nereye harcandığı şeffaflıktan uzaktır.
Bir yanda gösterişli organizasyonlar, diğer yanda basit bir su baskınıyla boğuşan mahalleler…
Gösterişin, hizmeti nasıl gölgelediğini hep birlikte tecrübe ediyoruz.
Başkent Ankara’da da manzara farklı değil. Mansur Yavaş dönemi, başkentimiz için adeta bir “durağanlık çağına” dönüştü. Ne büyük ölçekli bir proje, ne de şehre kalıcı bir vizyon sunulabildi. Ulaşımdan altyapıya, çevreden temizliğe kadar sorunlar büyümekte. Yavaş, vitrin siyasetine teslim olmuş, eleştiriyi geçiştiren ve alınması gereken her kararı erteleyen bir belediyecilik anlayışıyla bu aziz başkenti adeta bir bekleme odasına çevirmiştir.
Bugün Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne dair yürütülen soruşturmalar ve tutuklamalar “komplo” değil, yönetim zafiyetinin apaçık bir aynasıdır. İhale süreçlerindeki şeffaflık eksikliği ve keyfiyet artık gizlenemez. Siyaset, “dürüstüm” demekle değil, doğru yönetmekle ölçülür. Ve ne yazık ki, bugün karşılaştığımız manzara, dürüstlük süsüyle örtülmek istenen bir beceriksizlik tablosudur.
Cumhur İttifakı: İstikrar ve Devletin Devamlılığı
Tam bu noktada, milletin gözüne çarpan fark, net bir şekilde ayrılıyor.
Bir yanda dağınıklık, kavga, dışarıya şikâyet ve beceriksizliğin gölgesinde kalmış yönetimler…
Diğer yanda ise istikrar, kararlılık ve devlet aklı.
Cumhur İttifakı’nın çizdiği yol, artık milletin gözünde sadece bir siyasi tercih değil, devletin devamlılığının güvencesi hâline gelmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin kararlı liderliği ve Partisi’nin devletçi denge siyaseti, Türkiye’nin rotasını sağlam tutmaktadır.
Türkiye kendi kararlarını bağımsız olarak kendi veren, kimseye bağlı olmadan hür dünyanın mazlumlarına umut, zalimlerine karşı güvenli bir liman olarak, tüm cephelerde yoluna devam etmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi, bu süreçte İttifak içerisinde sadece siyasi bir güç değil, aynı zamanda fikrî bir denge unsuru olmuştur. Terörsüz Türkiye hedefi, Türk Dünyası ile kurulan güçlü bağlar ve milli bütünlüğü esas alan duruşu… Tüm bunlar, devletin hem gönül hem akıl coğrafyasını genişletmiştir. MHP, her dönemde olduğu gibi, bugün de milli bütünlüğü, devletin bekasını ve ulus iradesinin sürekliliğini esas almaktadır. Bu tutum, Türk siyasetinin temel direğini ayakta tutan yegâne güçtür.
CHP’li belediyelerde “sosyal belediyecilik” adı altında yürütülen uygulamalar ise, kamu kaynaklarının birer gösteri aracına dönüşmesinden ibarettir. Bir park açılışına üç gün tören düzenlenirken, altı yıldır bitmeyen yollar, yarım kalan metro hatları ve çözülemeyen su sorunları hâlâ aynı yerindedir. Bu, ideolojik değil, yönetimsel bir başarısızlıktır.
Aziz Türk Milleti,
İşin nihâyetinde Özgür Özel’in yıldırımları havada kalıyor, İmamoğlu’nun hırsı sahneyi daraltıyor, Yavaş’ın sessizliği Ankara’yı karanlığa gömüyor.
Ama bir tarafta, devletin devamlılığını koruyan, dış politikada denge sağlayan ve milletin menfaatini kişisel hırslardan üstün tutan sağlam bir irade aslanlar gibi yoluna döşenen tüm taşlara rağmen hızını ve kararlılığını saptırmadan “Devlet” olmaya devam ediyor.
İşte bu yüzden millet, “Pikachu Özgür”ün geçici yıldırımını değil, istikrarın kalıcı ışığını tercih ediyor. Çünkü Türkiye, artık slogan değil, devlet aklı istiyor.
Ve o aklı, bu millete yine adı gibi “DEVLET” veriyor.
Saygılarımla.
Devletine ve Milletine inanmış bir yürekle
“Ötüken”de buluşmaya devam …