Tekstilde Yarayı Daha Derine Taşıyan Sessiz Feryat
Son günlerde tekstil ve hazır giyim sektöründe öne çıkan açıklamalar; bize sadece bireysel sıkıntıları değil, kırılma riski altındaki bir ekosistemin çığlığını gösteriyor.
Abdullah Kığılı, “Devlet, hazır giyim ve tekstili gözden çıkardı. … 6 ay sonra üretim duruyor” diyerek, yakıcı bir uyarıda bulundu.
Vahap Küçük ise sektörün yatırım cazibesini kaybettiğini, “Kâr değil nasıl az zarar edebiliriz” derdine düştüklerini söylüyor.
Bu açıklamalar, sadece söylem düzeyinde kalmıyor
arka planda çok daha derin bir dengenin sarsıldığını gösteriyor.
İşten Çıkarmalar ve Kapı Kapanan Fabrikalar: Krizin Somut Yüzü
Sektörde yaşanan küçülme ve mali baskılar, üretim yapan firmaları zorluyor. Ardarda gelen konkordato, iflas ve kapanma haberleri, üretimin sürekli dışa kayabileceğini işaret ediyor.
Kığılı’nın “Anadolu’da fabrikalar kapanıyor, üretim Mısır’a kayıyor” tespiti, sadece bir karamsarlık değil; zaten gözlemlenen eğilimlerden beslenen bir içerik. 
Küçük’ün “Türkiye’de hazır giyim yatırımı bu ortamda zor” vurgusu ise, yatırımcı algısının hızla değiştiğini gösteriyor. 
İşten çıkarmalar bu tabloyun en görünür yan etkilerinden biri. Zira maliyet baskısıyla baş edemeyen birçok küçük ve orta ölçekli işletme, maaşları ödeyemez hale geliyor. Bu da istihdamın zayıflamasına, iş gücünün sarsılmasına neden oluyor.
Bu işten çıkarmalar yalnızca bireysel düzeyde yıkıcı değil; sosyal dengeleri, yerel ekonomileri ve üretim zincirlerini de tehdit eder hale geliyor.
Bir Çıkış Var mı? Nereye Yönelmeliyiz?
Bu durumda, sektörün acil ihtiyacı bir “savunma planı” değil; üretim dinamiklerini yeniden dengeleyebilecek, maliyet baskılarını hafifletebilecek ve iş gücünü koruyabilecek somut adımlar.
• Maliyet yüklerinin gözden geçirilmesi: Enerji, hammadde, lojistik gibi bileşenlerde sürdürülebilir maliyet kontrolü sağlanmalı.
• Finansal destek mekanizmaları: Özellikle KOBİ ölçekli üreticiler için kredi garanti paketleri, faiz desteği, likidite yardımları devreye alınmalı.
• Yatırım ortamının güçlendirilmesi: Yabancı ve yerli yatırımcılar için öngörülebilirlik sağlanmalı; sektöre cazip teşvikler sunulmalı.
• İşgücü ve beceri yatırımı: Teknoloji, dijitalleşme ve verimlilik odaklı dönüşümü teşvik edecek eğitim ve destek programları geliştirilmeli.
• İhracat stratejileri ve rekabet üstünlüğü: Katma değeri yüksek ürünlerde uzmanlaşma, marka oluşturma ve lojistik rekabet gücünün artırılması elzem hale geliyor.
Eğer bu adımlar gecikirse, Kığılı’nın “6 ay sonra üretim duruyor” uyarısı, sadece bir abartı değil,
bir hatırlatma olarak kalmayacak — sahada karşılık bulacak.