Başak Nur GÖKÇAM
İnsan kaynaklı iklim krizi, 21’inci yüzyıl itibarıyla dünya buzullarında kritik bir erime süreci başlattı. Yapılan hesaplamalara göre yalnızca dağ buzullarının bile 2000– 2023 arasında ortalama yıllık 273 milyar ton buzul kaybı yaşadığı ortaya çıktı. 2023 yılında ise bu kayıp 600 milyar tona ulaşarak tüm zamanların rekorunu kırdı.
Söz konusu süreç deniz seviyesinde 1,7 milimetrelik bir artışa yol açarken, toplamda 2000 yılından bu yana yaklaşık 6,5 trilyon ton buzulun eridiği ve deniz seviyelerinin 18 milimetre yükseldiği hesaplandı. Araştırmalara göre bu erimenin gelecek yıllarda hızlanarak artması, 2050 ve sonrasında su kaynaklarını ve yaşam alanlarını büyük tehdit altında bırakması öngörülüyor. Yani 25 yıl sonra bir günde kaybedilen 12,5 milyar ton buzul miktarı, altı günlük global buz erimesine eşdeğer bir ölçüde olacak.
Buzulların erimesine yönelik yapılan bilimsel araştırmalar, yüzyılın sonuna kadar buzul kütlesinin senaryoya bağlı olarak yüzde 25 ile yüzde 83 arasında değişen oranlarda azalabileceğini gösteriyor. Bunun, özellikle dağ buzulları için ciddi bir kayıp anlamına geleceği ve su temini, hidroelektrik ve tarımsal faaliyetlerde dramatik etkileri olabileceği düşünülüyor. Türkiye gibi su kaynaklarına bağımlı birçok ülke için bu durum, hem çevresel hem de sosyal bir alarm anlamına geliyor. Hızlı ve etkili küresel emisyon azaltımı, sadece buzulların değil, dolayısıyla doğanın ve insanlığın da geleceği için kritik önem taşıyor.
Victoria Üniversitesi (UVic) coğrafyacısı Sophie Norris ve ekibi tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre ise eriyen buzulların, dünyanın manzarasını değiştirdiği ortaya konuldu. Sonuçları Nature Geoscience dergisinde yayınlanan analizde, dünya genelinde 180 bin adet buzulun erozyonunun makine öğrenimi kullanılarak tahmin edildiği belirtildi.
Çalışma sürecinde Norris ve araştırma ekibi, makine öğrenimi tabanlı küresel bir analiz kullanarak, modern buzulların yüzde 85’inin buzul aşınmasını tahmin etmek için çalıştı. Regresyon (coğrafya) denklemlerine göre, buzulların yüzde 99’unun yılda 0,02 ile 2,68 milimetre (yaklaşık bir kredi kartı genişliğinde) arasında aşındığı tahmin ediliyor.
Bu bilim insanlarının araştırma sürecinde buzulların iklim, jeoloji ve ısıya bağlı olarak değişen hızlarda toprağı nasıl aşındırdığını ortaya çıkarmak için kapsamlı inceleme yaptığı belirtildi. Elde edilen bulguların ise çevre yönetiminden nükleer atık depolamaya kadar küresel planlamaya rehberlik ettiği ifade edildi.
Araştırmada, Banff’ın derin vadilerini şekillendiren buzulların, Ontario’yu aşındırarak Prairies’in verimli topraklarını oluşturduğu ve dünya yüzeyini değiştirmeye devam etmesi üzerine yapılan incelemelerden hareketle, buzulların mevcut dünya manzarasını ne kadar hızlı şekillendirdiği analiz edildi. Çalışmanın, buzulların ne kadar hızlı aşındığı ve manzarayı nasıl değiştirdiği konusunda en kapsamlı görüşü sunduğu ve dünya çapında 180 binden fazla buzulun günümüzdeki gelecekteki erozyon hızına dair bir tahmin sunduğu belirtildi.
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Dalhousie Üniversitesi’nden John Gosse ise “Aktif buzul ortamlarında buzul aşınmasını ölçmenin aşırı zorluğu göz önüne alındığında, bu çalışma bize dünya çapındaki uzak yerler için bu sürecin tahminlerini sunuyor” diye konuştu. Buzulların altında erozyona neden olan karmaşık faktörleri anlamanın, arazi yönetimi, uzun vadeli nükleer atık depolama ve dünya çapında tortu ve besin maddelerinin hareketinin izlenmesi açısından hayati öneme sahip olduğu belirtildi.
Öte yandan Norris’in, bu çalışmaya Dalhousie’de doktora sonrası araştırmacı olarak başladığı ve UVic’te tamamladığı bildirildi. İş birliği ekibinde Grenoble Alpes Üniversitesi (Fransa), Dartmouth College (ABD), Pennsylvania Eyalet Üniversitesi (ABD) ve California Irvine Üniversitesi (ABD) yer aldı. Çalışma, Kanada Nükleer Atık Yönetimi Örgütü ile ortaklaşa yürütüldü ve finansal olarak desteklendi.
Araştırmaya ilişkin açıklamada bulunan Victoria Üniversitesi (UVic) coğrafyacısı Sophie Norris, “Buzulların tabanında erozyona yol açan koşullar, daha önce anladığımızdan daha karmaşık. Analizimiz, erozyon oranlarını güçlü bir şekilde etkileyen birçok değişken olduğunu ortaya koydu. Bu değişkenler sıcaklık, buzulun altındaki su miktarı, bölgedeki kaya türleri ve Dünya’nın içinden ne kadar ısı geldiği” dedi.