Türkiye’nin yer altında 461 milyar dolarlık altını var - Ötüken Haber
DOLAR 40,9491 0,51%
EURO 47,7937 0,57%
ALTIN 4.392,810,29
BITCOIN %
Ankara
24°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Türkiye’nin yer altında 461 milyar dolarlık altını var

Türkiye’nin yer altında 461 milyar dolarlık altını var

ABONE OL
Ağustos 18, 2025 23:30
Türkiye’nin yer altında 461 milyar dolarlık altını var
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ferit PARLAK

Yapılan araştırmalar gö­re, Türkiye altın made­ni bakımından oldukça zengin bir ülke. Türkiye Madenciler Derne­ği ve TÜPRAG Yönetim Ku­rulu Başkanı Mehmet Yılmaz, yapılan modelleme çalışmala­rına göre Türkiye’nin yer altın­daki toplam altın varlığının 6 bin 500 ton civarında olduğu­na dikkat çekti. Yılmaz, “Türki­ye’de 2001 tarihi itibariyle bu­güne kadar 520.5 ton altın üre­tildi. Geriye kalan yaklaşık 5 bin 980 ton altın, yani bugünkü değeriyle yaklaşık 461 milyar ABD doları tutarındaki potan­siyel, Türkiye ekonomisine ka­zandırılmak üzere keşfedilme­yi ve işletilmeyi bekliyor” dedi.

2024’te ithalat 17 milyar doları aştı

Türkiye’nin dünyada en bü­yük altın rezervine sahip 11!in­ci ülke olduğuna vurgu yapan Yılmaz, “Merkez bankamız 2010-2023 yılları arasında Rusya ve Çin’den sonra en faz­la altın alımı yapan ülke oldu” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin son 29 yılda 5 bin tonun üzerinde altın ithal etti­ğinin altını çizen Yılmaz, “Ül­kemizin yıllık ortalama altın it­halatı 170 tonun üzerindedir. 2024 yılında Türkiye, 222 ton altın ithal ederek ekonomisin­den yaklaşık 17,1 milyar ABD doları düzeyinde bir kaynak çı­kışı yaşamıştır. “Aynı yıl içeri­sinde ülke topraklarımızda 32.2 ton altın üretildi. Bu üretimin ekonomiye katkısı yaklaşık 2.5 milyar ABD doları oldu” ifadele­rini kullandı.

Altının dış açıktaki payı düşüyor

Dünya altın üretiminin 2024 yılında 3 bin 600 tonu aştığını kaydeden Yılmaz şunları söy­ledi: “Dünya altın üretiminde Türkiye’nin payı ise yüzde 1’e yaklaştı. Tarih boyunca, dünya­da yaklaşık 208 bin 874 ton al­tın çıkarılmış olup, bu miktarın yaklaşık üçte ikisi 1950 tarihin­den bu yana, yani son 75 yılda çıkarıldı. Halihazırda işletme alanları ve Türkiye yüzölçümü değerlendirildiğinde; altın iş­letmeleri için kullanılan alan ül­kemiz yüzölçümünün yüzbinde 7’sini teşkil etmektedir.”

Dünyada altın talep eden ülkeler arasında Türkiye’nin beşinci sırada yer aldığını da kaydeden Mehmet Yılmaz, “2023’te dış ticaret açığının dörtte biri (yüzde 24,2) sadece altından kaynaklandı. 2024’te bu oran düşerek yüzde 16.6’ya, 2025’in ilk yarısında ise yüz­de 16,2’ye geriledi. Ancak al­tın hâlâ dış ticaret açığı üze­rinde baskı yaratan önemli bir kalem” dedi.

Altın ithalatının 2022’de 264 ton, 2023’te ise 318 ton olarak gerçekleştiğini dile getiren Yıl­maz, özellikle, uluslararası al­tın fiyatlarındaki yükselişin hem Merkez Bankası hem de vatandaşlar nezdinde altın ta­lebini artırdığının altını çekti. Yılmaz, “2023 yılında 30 mil­yar dolar ile altın ithalatında önemli bir kaynak çıkışı ger­çekleşmiştir. Nitekim, kota uy­gulaması, Ağustos 2023’te, bu yukarı yönlü hareket netice­sinde altın ithalatındaki artı­şın cari denge üzerindeki olum­suz etkisi gerekçe gösterilerek devreye sokulmuştur. Kota uy­gulaması sonrasında, işlen­memiş altın ithalatında ve al­tın ithalatının cari açıktaki ye­ri odağında düşüş yaşanmıştır” değerlendirmesinde bulundu

“Kayıtdışının nedeni aşırı fiyat artışı”

İthalattaki kısıtlamalara da değinen Yılmaz, “Ülkedeki al­tın fiyatlarını uluslararası se­viyenin üzerine çıkararak (ki­logramda 5 bin doları aşan fiyat farkı oluştuğu dönem­ler oldu) kayıt dışı altın gi­rişine zemin hazırlamıştır” diye konuştu.

Tüketim malı olarak sınıf­landırılan mücevher ithala­tının da kotanın yürürlüğe gir­mesinin ardından hızla arttığı­na vurgu yapan Yılmaz, “Kota uygulandığı Ağustos 2023’te yaklaşık 1,6 milyar ABD doları olan on iki aylık mücevher it­halatı, Kasım 2024 itibarıyla neredeyse dört katına çıkarak 6,4 milyar ABD dolarını aşmış­tır” şeklinde konuştu.

“Hedef 5 yılda yüzde 2’ye çıkarmak”

Madencilik sektörü ile ilgili güncel verileri de değerlendi­ren Yılmaz, “2025 yılının ilk 6 ayında Türkiye’nin toplam dış ticaret açığı 49,3 milyar dolar. Bunun yüzde 42.1’i (20,82 mil­yar $) madencilik ve taş ocak­çılığı sektöründen kaynaklan­dı” dedi. Madencilik ithalatının toplam ithalattaki payı yüz­de 12.66’ya yükselirken, ihra­cattaki payının yalnızca yüzde 1.58 civarında olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Sektörün GS­YH’deki payı yüzde 1 ile yüzde 1.4 aralığında değişiyor. Hedefi­miz önümüzdeki 5 yılda bu ora­nı yüzde 2 seviyesine çıkarmak” ifadelerini kullandı.

Gelişmiş ülkelerde maden­ciliğin GSYH’deki payları ile ilgili de bilgiler veren Yılmaz, “Madenciliğin GSYH’deki pa­yı ABD’de yüzde 4.5, Kanada’da yüzde 7.5, Avustralya’da yüzde 8.7, Rusya’da yüzde 14, Çin’de yüzde 13’e yükseldi. Bizde yüz­de 1’lerde kalmamalı” dedi.

“Türkiye, kritik maden koridoru olabilir”

Katma değerli üretim yeter­sizliği nedeniyle bor, krom gibi birçok madenin ham olarak ih­raç edildiğini belirten Yılmaz, “Bu döngüyü kırmak için iş­leme ve rafinasyon yatırım­ları kritik. Savunma, ener­ji dönüşümü ve yüksek teknoloji sektörleri kri­tik minerallere bağım­lı. Lityum, gümüş, ti­tanyum, demir, man­ganez, çinko, bakır, alüminyum bizde olan ve yük­sek öneme sahip madenler. AB, ABD ve Çin kritik mineraller­de arz güvenliğini sağlamak için stratejik programlar yürütüyor. Türkiye, zengin jeolojik çeşitli­liği ve stratejik konumu ile Av­rupa-Asya arasında kritik ma­den koridoru olabilir” açıkla­ması yaptı.

“Batarya, türbinleri paneller için mineral lazım”

Enerji dönüşümü ve bu ne­denle madenciliğe olan talep artışı ile ilgili bilgiler de veren Yılmaz, “Elektrikli araç batar­yaları, rüzgar türbinleri, güneş panelleri gibi teknolojiler çok daha fazla mineral gerektiri­yor. Lityum, kobalt, nikel: Elekt­rikli araç bataryaları için vaz­geçilmez. Bakır, nadir toprak­lar: Rüzgar türbinleri ve güneş panelleri için hayati. Grafit ve manganez: Batarya mıknatıs­larında kullanılıyor. Nükleer enerji uranyum gerektirir. Bir elektrikli araç, klasik araca gö­re 6 kat; deniz üstü rüzgar tür­bini, doğal gaz santraline göre 13 kat daha fazla mineral kulla­nıyor. Türkiye’nin 2035’e kadar 60 GW ilave yenilenebilir ener­ji kapasitesi hedefi, madencilik girdilerine büyük talep yarata­cak” ifadelerini kullandı.

“Bor ve mermer artı 3.5 milyar dolar getirebilir”

Mehmet Yılmaz, birçok üründe katma değerli üretime geçilmesi gerektiğini söyledi. Bu durumu, 70’in üzerinde maden arasından bor ve mermer örnekleriyle açıklayan Yılmaz sözlerini şöyle sürdür: “Örneğin bor. Dünya rezervlerinin yüzde 73’ü Türkiye’de. Ama katma değerli ürün üretimi yetersiz. Bor ürünlerinin rafine edilip cam, gübre, akü, savunma sanayii gibi sektörlere satılması, yaklaşık 2 milyar dolar artış potansiyeli taşır. Mermerde de 80’den fazla çeşitte, 100’den fazla ülkeye ihracat yapılıyor. İşlenmiş mermer ihracatının blok mermer yerine tercih edilmesi, yaklaşık 1,5 milyar dolar ek katkı sağlar.”

 “200 ruhsattan 1’i işletme aşamasına geçiyor”

Türkiye’deki maden arama ruhsat sahalarının toplam 7.7 milyon hektar civarında olduğunu dile getiren Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, “Bu rakam ülkenin yüz ölçümünün yaklaşık yüzde 10›una tekabül eder. Ancak, maden arama ruhsatı demek madencilik faaliyeti demek değildir. Ülkemizde maden çıkarılmak için kullanılan işletme ruhsatlı alanlar Türkiye’nin yüzölçümünün yalnızca binde 1’ini teşkil etmektedir. Yani arama ruhsatları özelinde değerlendirildiğinde ülkenin yüzde 10’unda madencilik yapılıyor algısı yaratılırken; gerçek anlamda madencilik yapılan alanın yalnızca binde 1 düzeyinde olduğu hakikati çarpıtılmaktadır. Ayrıca, neredeyse her 200 arama ruhsatından yalnızca 1 tanesi işletme aşamasına geçmektedir.” dedi.

“Yangınla mücadelede de arazideyiz…”

Geçmişte yaşanan deprem, sel, büyük yangın afetlerinde olduğu gibi bugün de madencilerin görev başında olduğunu belirten Yılmaz, “Bu ülkenin madencileri, afet denildiğinde akla gelen ilk meslek gruplarından biri haline geldi. Nerede ihtiyaç varsa oradaydık, yine oradayız. Sahadaki arkadaşlarımız günlerdir dinlenmeden çalışıyor. Kimi zaman alevlerle mücadele ediyorlar, kimi zaman makineleriyle ulaşılması zor bölgelere yollar açıyorlar. Bu çabanın, sektörümüzün ülkemize ve insanımıza karşı duyduğu sorumluluğun en somut göstergesi olduğunu düşünüyorum” dedi.

source

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

300x250r
300x250r